“ Ne akan kan, ne de ABD projesi! ”

- Devamı için tıklayınız -

Akan kanı durdurmak amacıyla “Kürt açılımı” ile başlayan ağustos ayı, Ankara’da “kansız” tamamlanabilecek mi? Bu kaygı, gerilimin ötesinde alevlenen kavgadan. Neden?

AKP-DTP EKSENİNDE KAYMA

“Kürt açılımı=akan kanı durdurma” denkleminden yola çıkan AKP’nin destekçisi, ama Kürt tarafın “eksik” temsilcisi konumundaki DTP, görüşlerini başta duygusal biçimde de olsa dillendirdi.

A.Öcalan konuşmadan önce, kimi medya mütefekkiri öngörü sürecine soyundu. İmralı çıkışlı sözler, Ankara’ya ulaşınca DTP, adeta dingin bir koya çekildi. Öyle ki, “Çözüm Projesi”nde yer alan somut önerileri açık-seçik dillendiremedi bile.

DTP’nin bu çekingen ve ikircikli tavrı, AKP-DTP ekseninde AKP-APO yönüne kayma görüntüsü yaratmadı değil.

MHP-CHP EKSENİ SAĞLAM

MHP, bugün tartışılan sorunların çözümü yolunda 2000-2002’de atılan somut adımlara katkı verdi. Şimdiki tavrı, üçlü koalisyon hükümetinin olumlu “ortak mirası”nı reddetme yönünde. Oysa dil yasağının kaldırılmasını da içeren 2001 Anayasa değişikliği çok önemli. Yine, 3. uyum yasası (2002), bugün tartışılan konularda en somut açılımları sağladı. MHP üyeleri TBMM’de pakete oy vermemiş olabilir; ama hükümetten çekilmemekle, düzenlemelere “rıza gösterdi”.

Ya CHP? Tek olumlu malzemesi, 20 yıl önceki raporu. Güncelleme gereği bile duymuyor. Raporda öncülük tekelini sürekli dillendiren Sayın Baykal, kimlik kırılmasını derinleştirme şampiyonu adeta: “Türk milleti”ndeki “Türk” sıfatı, bir soyu değil bütün etnisiteleri kapsar, diyor. Peki, o zaman neden, “Türk Devleti” veya -KKTC gibi- “Türk Cumhuriyeti” değil de, “TürkİYE Devleti ve Cumhuriyeti” tescil ediliyor Anayasa’nın değişmez maddelerinde?

Eğer “Türk”, soya indirgenebilecek bir sözcük değilse, “Türkiye milleti veya Türkiye halkı”, tekil kullanımında ise “Türkiye yurttaşı” kavramları neden rahatsız edici? Aksi durumda; yani, insan topluluğu için “Türk milleti” kalıbında ısrar edilirse, ülke için Türkiye yerine, örneğin “Türkeli”, devlet için ise “Türk Devleti/Cumhuriyeti” demek gerekmez mi?

İNSAN HAKLARI EKSENİ UNUTULDU

Kürt açılımında yöntem sorununu tartışmak değil amacım. Çünkü eğer bunları bilinçli olarak yapmıyorsa AKP, “usûl özürlü” olarak bile nitelenebilir. Örnekleri bu sütuna sığmaz.

‘Açılım’da dikkat çekilecek nokta ise, usûl belirsizliği değil, üzerinde odaklaşılan gerekçe: “akan kanı durdurmak”. Doğru, bundan daha yaşamsal bir neden olamaz. Fakat konuya, insan hakları açısından bakarak şu soru yöneltilebilir: eğer kan akmasaydı, yani on binlerce yurttaşımız ölmeseydi-öldürülmeseydi, o durumda mevcut sorunları “hak temelli” çözüm arayışına gidilmeyecek miydi? Örneğin, dil hakları, kültürel kimlik hakları, eşit yurttaşlık ve eşit siyasal haklar sorunu veya yerel demokrasi ve özgürlükler…

Yine, kısaca “bütün yurttaşların yönetime eşit koşullarda katılımı”, ulus-devleti tanımlar. Yasama seçimlerinde yüzde 10’luk ulusal baraj, bu tanımı zedelemiyor mu? Kaldı ki, “eğer terör olmasaydı, demokratik açılımları çoktan gerçekleştirirdik” söylemi, siyasal karar makamlarına ait değil mi?

VELEV Kİ ABD PROJESİ…

Asker, süreci sessizce izledi ve MGK, görüşme mekânı olarak kabul gördü. Olması gereken buydu.

MHP ve CHP, bu kez okları TSK’ya yönelterek GKB Başbuğ’u Kurul dışında açıklama ve savunma yapmaya zorladı. Ordu’nun siyasete müdahale ettiği şeklindeki görüntüden rahatsızlık duyulmuş olacak ki, asker, 30 Ağustos’u açıklama vesilesi olarak duyurdu.

Açılımın kaynağı neresi? Büyükelçi tersi yönde bir açıklama yaptı; ama önemli olan ABD’nin değil, Türkiye’yi yönetme sorumluluğunu üstlenen siyasal partilerin projelerinin ne olduğu.

Yerinde olarak dillendirdiği “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı” dışında, AKP’nin projesi ne?

DTP, “Çözüm Projesi” doğrultusunda somut önerilerde bulunma yerine, sürekli İmralı’yı işaret ederek, kendi meşruiyet zemini olarak sandığa haksızlık etmesi bir yana, çözüm yoluna taşlar diziyor…

MHP, ortağı olduğu hükümet dönemindeki sorumlu parti tavrından tamamen vazgeçmiş görünüyor.

CHP’ye gelince; “sosyal” sıfatı tartışmalıydı zaten, şimdi “demokrasi” kısmı da tehlikede…

Biz sıradan yurttaşlar, projenin ABD kaynaklı olup olmamasından çok siyasal partilerimizin tasarılarını merak ediyoruz; eğer yoksa bir çözüm öneriniz, o zaman birileri, “velev ki ABD projesi olsun” derse, size şimdiki kavga yakışır; neyse ki yaşam tehlikeniz yok. Kurulu sistem sizleri çok iyi koruyor (!). Hele, çocuklarınız/yakınlarınız silah altında ve çatışma bölgesinde değilse veya dağa çıkmamışsa, Ankara platosundaki kavgada, insan haklarını hatırlamanız için bir neden var mı?

Yoruma kapalı.