ADALET YÜRÜYÜŞÜ: ANAYASAL KAZANIMLARI SAHİPLENME  EYLEMİ

ADALET YÜRÜYÜŞÜ: ANAYASAL KAZANIMLARI SAHİPLENME EYLEMİ

CHP’nin Ankara- İstanbul yolunda 15 Haziran’da başlattığı “Adalet Yürüyüşü” , destekleri ve tepkileri beraberinde getirdi.

Bu, “Anayasa yürüyüşü” olarak da görülebilir. Neden? Çünkü sorun, Anayasa’nın amir hükümlerini ihlal veya uygulamamaktan kaynaklanıyor. Örneğin, “Anayasa’nın 138. Maddesi bu memlekette ölmüştür” ( C. Çiçek’in TBMM Başkanı sıfatıyla beyanı , 3 ocak 2014) sözleri üzerinden geçen zaman diliminde yaşananlar karşısında, “madde 138 tamamen çökmüştür” denebilir.

YARGI BAĞIMSIZLIĞINI KİM ÖLDÜRDÜ?

Bunu, bir olgu olarak saptadığımızda, “acı ama gerçek” ortak paydasında buluşmak mümkün. Fakat “nasıl ve kim çökertti?” soruları, ayrışmalara neden olur. Ne var ki, konuya ilişkin Anayasa maddesi açık: “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz”(md.138/2).

Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler” (md.138/1).

Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler”(md.140/2).

Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, … bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” (md.11).

Bunların hepsi yargı ve yargıçlar ile ilgili. Fakat şu ayrım önemli: yasama-yürütme ve yargı olmak üzere bütün anayasal kurumlar için geçerli olan madde 11 ve 138/2 saygı görmez ve sürekli ihlal edilir ise, madde 138/1 ile 140/2’nin uygulanması zorlaşır, hatta olanaksız hale gelebilir; tıpkı 2014’ün başından bu yana yaşananlarda tanık olunduğu üzere.

ADALET YÜRÜYÜŞÜ/MİT VE “FİİLİ DURUM”

Bu hatırlatmaların ardından güncel sorunlara dönelim.

1) Yürüyüşe yöneltilen tepkilerden birkaç alıntı:

Yargı yarın sizi de davet ederse şaşmayın” ( CB ve AK Parti Gn. Bşk.)

Sokakta bir çözüm aramak sorumsuzluk” (Başbakan)

Yargı mensuplarını hedef göstermek suç” (Adalet Bakanı)

Bu sözler vb. Anayasa md. 11 ve 138/2’nin ihlali anlamına gelmiyor mu?

2) MİT tırları, “sır” değil artık…

Gerçekten bir devlet sırrı olsaydı, nereye gönderildiği hakkında on ağızdan farklı ses çıkmazdı. Buna karşılık, “sırlı silah”ların gönderildikleri yerler teyit edilmeyince, ya tek bir ağızdan, “şuraya gönderildi” denirdi ya da “susmak” gerekirdi. Tam tersine, namlu, silahları haber yapanlara yöneltilince, “sır kuşkusu” da pekişti. Sahi silahlar kime gönderildi?

Üstelik bu davalarda kullanılan “Fetö kılıcı”, md.138/1 ve 140/2’nin uygulanmasını zorlaştırıyor. MİT de amaç dışı kullanıldı…

3) Anayasa ve “fiili durum”

Bahçeli’nin dokuz ay önce, “ Türkiye’de fiili bir durum vardır ve bu çözülmelidir. Ülke yönetimi yasa ve Anayasaya uygun değildir. Ve de suç işlenmektedir…” şeklindeki konuşması ile, Anayasa’nın fiili duruma uygun hale getirildi.

Şimdi, bu da yeterli gelmedi ve anayasal suç işlenmeye devam ediliyor. Farkı şu: Anayasal olarak Parti başkanlığı koltuğuna da oturan kişinin “toplum mühendisliği” projesine ivme kazandırması; MHP’nin de “fiili durum” kervanına katılmış olması. Yürütme sorumlularını Anayasa’ya saygıya çağırma yerine, “Akılsız başın cezasını ayaklar çeker” sözleriyle “Adalet Yürüyüşü”ne ilk oku fırlatan Parti Başkanı, muhalefet yerine “iktidar paraleli” konumunu pekiştirdi.

ANAYASAYA SAYGI YETERLİ

Çözüm yeri Meclis” diyen Başbakan’ın, muhalefetin yıllardır ısrar ettiği Meclis zeminini hatırlamış olması önemli olmakla birlikte, “Adalet Yürüyüşü”, md.138’ihlal değil, tam tersine yürütme ve yargı temsilcilerini, başta md. 11 ve 138 gelmek üzere, anayasaya asgari saygıya çağrı için siyasal ve kitlesel barışçıl bir eylemdir(md.34) (İbrahim Ö. Kaboğlu, OrtakSöz, 19.6.17).

Yoruma kapalı.