CHP: “etnos”un mu, yoksa “demos”un Partisi mi?

CHP: “etnos”un mu, yoksa “demos”un Partisi mi?

Anayasa çalışmalarında öne çıkan “yurttaşlık tanımı”, aslında toplumda kırılma halkası oluşturan üçlü eksenin bileşeni: Kimlikler ve etnisite (yurttaşlık), din-devlet ilişkisi (lâiklik) ve merkez-çevre ilişkisi (adem-i merkeziyet). Daha çok Türkiye’ye özgü ve üzerinde oydaşma (consensus) sağlanmasında zorluk çekilen alanlar bunlar.

Çağdaş anayasaların ortak bir sorunsalı ise, anayasal denge ve denetim düzenekleri olup, Türkiye için haydi haydi geçerli.

Aslında, anayasal denge ve denetim düzenekleri ile -kırılma halkalarını oluşturan- ilk üçlü içerisinde doğrudan ilişki var; tıpkı üç halkanın kendi arasındaki yakın ilişkide olduğu gibi. Bu iç içe geçme durumu, anayasal kural ve kurumları bir bütün olarak görme gereği ile bağlantılı.

Ne var ki, bunların onarımı, temel sorunlar üzerinde oydaşma (concensus) sağlanması ölçüsünde mümkün. Belirtilen üç konu/sorunun ortak paydası, “hak ve özgürlükler” olduğuna göre; oydaşma derecesi, aslında farklı siyasal grup ve akımların insan haklarına ne ölçüde yatkın olduklarının da bir göstergesi…

Bu genel bakış açısını göz ardı etmeksizin, “yurttaşlık” ve değişmez maddeler üzerinde, CHP’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndaki tavrına dikkat çekmekle yetinilecek.

Yurttaşlık

Cumhuriyet Anayasaları “Türklük” ölçütü ile tanımlasa da, 1924 açılımı önemli: “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur.” ( md. 88).

1982 Anayasası’nın başlıca çelişkisi şu: Değişmez maddeler devleti, “Türkiye” Devleti/Cumhuriyeti şeklinde tanımladığı halde, Başlangıç, md. 66 ve 104, “Türk Devleti”ne indirgiyor: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.”

Çözüm basit: Md. 66, ilk üç maddeye uyumlu hale getirilince, “Türkiye Devleti”nin vatandaşı da, “Türkiye vatandaşı” olur. Bu deyim, kolektif kullanımında 1924’ün “Türkiye ahalisi” bağlamına da uygun düşer.

Bu çerçevede, ülkemizin tarihsel-sosyolojik, anayasal-siyasal mirası ışığında “kavramsal belirlemeler”, yurttaşlık tanımı üzerine önemli malzemeler sunuyor.

Türkiye, ulus-devlet mi, ulusal devlet mi?

Üniter ve ulus devlet özellikleri, Anayasa md. 3’ten çıkarılır. Oysa, md. 3’te ne biri, ne de diğeri yazılı. Bu nedenle, herkes kendi eğilimine göre çıkarımda bulunmaya çabalar.

Md. 3’ün ilk fıkrası: “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.”

Buna göre, Misak-ı Millî sınırları, bütünlüğün çerçevesini çizer. Sacayağı şu: Türkiye devleti, Türkiye ülkesi ve Türkiye milleti.

Sonuç 1: Anayasa md. 3, ulusal devlet çerçevesine daha uygun. Buna karşılık, yurttaşlık tanımını kimlik ve soy temelinde yapan md. 66 ise, ulusal-devlet kavramını bile zedeleyici.

Sonuç 2: Bu bağlamda, “Türkiye ahalisi”, “ulusal devlet”in “insan topluluğu”nu karşılayan başlıca kavram olarak kullanılmaya elverişli.

Mısak-ı Millî sınırları içerisinde kalan ve Türkiye adı verilen yeryüzü alanı (parçası) üzerinde yaşayan insan topluluğu, oluşturduğu siyasal topluma, “Türkiye Devleti, Türkiye Cumhuriyeti” adlarını verdi. Bu nedenle, md. 3, şu şekilde okunmalı: “Türkiye ülkesi, Türkiye milleti ve Türkiye devleti ile bir bütün oluşturur.”

Yeni Anayasa’da ise, “Türkiye ülkesi, halkı ve devleti ile bir bütün oluşturur.” denebilir.

Cumhuriyet’in niteliklerine gelince; md. 2’de, “İnsan haklarına dayanan demokratik ve laik sosyal hukuk devleti” şeklindeki hukuki tanımla yetinilerek, hukukî olmayan öğeler ayıklanır. ( Hatırlayalım: değişmez maddelere, 1995 ve 2001 değişikliklerinde olumlu anlamda dokunuldu.)

Dile gelince; kenar başlığı “resmî dil” olduğuna göre md. 3 metni, tıpkı 1961’de olduğu gibi, “devletin resmî dili” olarak düzenlenebilir.

İndirgeyici değil, kapsayıcı

Kapsayıcı yurttaşlık, Anayasa’da kullanılan kavramlar bütününde anlam kazanır. Şöyle ki; Anayasa’da, milliyetçi, etnik, dinsel ve bölgesel vurgular yerine, elden geldiğince nötr ve kapsayıcı kavram ve ilkelere yer verilmeli. Bunlar, eşitlik, insan hakları, demokrasi, cumhuriyet ve hukuk devleti gibi evrensel nitelik taşıyan kavramlardır.

Anayasa’nın sadece toplumsal sözleşme metni olarak değil, aynı zamanda ‘ortak kimlik belgesi’ olarak algılanması, anayasal yurtseverlik bilincini de besleyebilir. Siyasal haklar bakımından, ‘Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı’, kapsayıcı ve farklılıklara olanak tanıyıcı kimlik olarak tasarlanmalı. Bununla, Cumhuriyet’in sacayağı da güçlenir: eşitlik, yurttaşlık, laiklik.

Sayın CHP’liler!

CHP’nin, “etnos”un değil “demos”un partisi olması, Cumhuriyet’in tarihsel mirasını sahiplenerek, gelişimin sürekliliği gereği, XXI. yy. anayasacılığına doğru adım atabildiği ölçüde mümkün olabilir.

Yoruma kapalı.