“ Cumhurbaşkanlığı seçimi (ı) ”

- Devamı için tıklayınız -

Anayasa’da, “başkaca bir hüküm yoksa”, TBMM “üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir;…” (m. 96/1). Toplantı ve karar yeter sayılarının o denli düşük tutulmasının nedeni, parlamenter rejimde yasama organının, kurulu iktidar olarak yasa yapmakla örtüşen olağan çalışmalarını kolaylaştırmaktır.

Bunun dışında, “türev kurucu iktidar” sıfatıyla Anayasa değişikliği başta gelmek üzere, Cumhurbaşkanı (CB) seçimi gibi çok önemli işlemler, usulî ve maddî bakımdan tikel ve daha zor kurallara bağlanmıştır. Örneğin, egemenlik yetkisinin en geniş kullanımı olarak Anayasa değişikliği, hem sayılar hem de yetkili organlar anlamında zorlaştırıldıktan başka, halkoylaması ile egemenliğin asıl sahibinin iradesine başvurma yolu açılmıştır. Yine, CB seçimi de doğrudan ya da dolaylı olarak halka bırakılmıştır. Parlamenter rejim, Avrupa ortak modelini oluşturur. Birçok devlette CB’nı halk seçer. Bizde olduğu gibi dolaylı seçim yolunu tercih eden devletlerde ise, CB’nın seçimi, yasa yapım işlemlerine oranla zorlaştırılmış kurallara bağlıdır.

CB makamının varlık nedeni, seçimin zorlaştı-rılmasını açıklar: CB, devletle özdeşleşen temsilî özelliği ile, hakemdir. Egemen devleti temsil eden CB, kendisi de egemenliğin kullanımına katılır: yasaları geri gönderme, yasaları ve anayasa değişikliklerini halkoyuna sunma gibi. Böylelikle CB, çoğulcu siyasal rejimin işleyiş koşulu olan “fren ve denge mekanizması”nın eksenini oluşturur.

Bu nedenle, CB seçimi, adayları saptama ve karşılıklı diyalog-mutabakat oluşturma açısından zorlu bir süreci yansıtır. Anayasal sistemimiz yönünden başlangıçta öngörülen sayısal zorluk, ön uzlaşma aşamasının önemini vurgular: adayları saptamada siyasal gruplar arası görüşme, geniş bir politik yelpazeyi elden geldiğince kucaklayabilecek isimler arayışında partilerin birbirine yaklaşması, siyasal çoğunluk ile toplumsal çoğulculuk arasındaki kombinezonu kurar.

Yedi yıl öncesini anımsayalım: Ecevit, Demi-rel’in bir dönem daha CB olabilmesi için, hem siyasal gelenekleri hem de Anayasa’yı zorlarken, TBMM dışından -siyasal açıdan yıpranmamış-bir kişi seçeneğinin dillendirilebilmesi bile yadırganmakta; hatta bazılarına göre, böyle bir arayış, “ulusun yüksek çıkarları”na (!) ters düşmekte idi. Ne var ki, yapılan eleştiriler ve siyasal tıkanma sonucu makul çözümü bulma esnekliğini göstererek, rejimi olası anayasal ve siyasal krize düşme tehlikesinden, yine kendisi kurtaracaktı (…)

Türkiye, ‘yı şu belirgin kutuplaşma ile tamamladı: Anayasa m. 102’deki toplantı yeter sayısına ilk turda ulaşılamaz ise, seçilecek CB, Anayasa Mahkemesi kararı ile o koltuktan indirilir (Kanadoğlu) – “184 milletvekili ile toplarım Meclis’i ve seçimi yaparım” (Arınç). Neden iki kutup? Çünkü, seçime ilişkin niha-î kararı Yargı’ya bırakmak ile, Anayasa’nın konuyla ilgili maddesini görmezden gelerek sadece yasa yapmaya ilişkin maddeyi uygulamakla yetinmek, bir yandan demokrasiye, öte yandan Anayasa’ya aykırı.

Konuyu açalım biraz. “Başkaca hüküm” kaydı, şu ikili bağlantıyı kurar:

– toplantı yeter sayısı (TYS) ve karar yeter sayısı (KYS) arasındaki ilişki;

– m. 96 ve nitelikli KYS arayan maddeler (87, 94,102,105,175) arasındaki ilişki.

1-“Başkaca hüküm” kaydı altında, TYS ve KYS arasındaki ilişkiyi, “ve” bağlacı ile kuran m. 96’nın gerekçesine göre, “Anayasada başka bir hüküm mevcut değilse Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının üçte biri ile toplanabilecektir… Bu suretle Anayasada öngörülmeyen haller dışında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplanması kolaylaştırılmış olmaktadır”.

2-Bununla birlikte, Anayasa’nın hiçbir hükmü, “TYS” deyimini kullanmıyor. Bu durumda, şu öne sürülebilir: M. 96’nın TYS ve KYS arasında “ve” bağlacı ile kurduğu doğrudan ilişki ışığında, gerekçe ile birlikte okunduğunda, “TYS’yi ayrıca belirtmeye gerek yok, KYS belirtilmiş ise yeterlidir”. Buna karşılık, “TYS belirtilmediğinden, m. 96’daki 1/3 çoğunluk, her ne olursa olsun geçerli olacaktır” denebilir mi? Bu durumda, m.ıo2’de CB seçimi için öngörülen, “üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu” kaydı nasıl yorum-lanmalı?

Bu anayasal sorunlar, demokratik anlayışa ilişkin kısır döngü ışığında tartışılabilir ancak: “aman bir an önce seçelim de, kriz yaratmayalım” korkusuna karşılık, “kurallara uyalım ve meşruiyet krizini derinleştirmeyelim” kaygısı. Bu ise, gelecek haftaya kaldı.

Yoruma kapalı.