Hangi demokrasi?

Hangi demokrasi?

Hukuk devleti, “nasıl bir demokrasi?” sorusunu da yanıtlamayı gerektirir. İlk yanıt, “hukuk yoluyla demokrasi”dir. Çünkü, HD, uyulması zorunlu ortak kuralları belirler; demokrasi ise farklılaşmaları, yürürlükteki kurallara uymak kaydıyla. İki yönlü farklılaşma söz konusu:

* Yatay erkler ayrılığı yönünden, siyasal rejimlerde, parlamenter rejimden, başkanlık rejimine uzanan farklılaşmalar olur.

* Düşey erkler ayrılığı bakımından; devlet biçimlerinde, üniter (merkeziyetçi ve adem-i merkeziyetçi), federal ve ikisi arasında, bölgeli (bölgesel) devlet şeklinde farklı yapılanmalar var.

Türkiye’nin durumu nedir? Siyasal rejim bakımından, anayasal deneyim ve genel tercih, parlamenter yönetimdir. Fakat ülkemizde, yarı-başkanlık ve başkanlık rejimi arayışları da eksik değil. Hatta, başkanlık yönetimi üzerine yapılan tartışma, parlamenter rejimin demokratikleştirilmesi çabasından, çoğu zaman daha yoğun.

Demokratikleşme için öncelikler:

* Seçim barajı düşürülmeli;

* Partilerin örgütlenmesine ilişkin yasaklayıcı ve sınırlayıcı kurallar esnetilmeli; üyelik hukuku pekiştirilmeli;

* İttifak ve seçmen tercihine ilişkin ilkeler, yasal olanak haline getirilmeli;

* Seçim bölgeleri, elden geldiğince da-raltılmali;

* Ayrıca, halkı yönetime katan yarıdoğrudan demokrasi araçları (halk girişimi, halkın vetosu ve referandum) tanınmalıdır.

Başkanlık yönündeki tartışmalara, iki soru ekseninde değinilebilir:

* Anayasal ve siyasal yapımızı demokratikleştirmeyi mi getirir; yoksa, tek kişinin hâkimiyetine doğru kaymayı mı?

* Yürütme’nin güçlü konumuna dayanan sistemimizde, örneğin tek partinin çoğunluğa sahip olduğu şu dönemde, Hükûmet’in ülkeyi istikrarlı bir biçimde yönetmesini engelleyen bir durum var mı?

Mevcut yapıda, yasama ve yürütme mesafesini açmak suretiyle, uzlaştırıcı ve paylaşımcı öğeleri yaygınlaştırmak; “güdümlü yönetim”den “müzakereci demokrasi”ye geçişi kolaylaştırır.

Düşey erkler ayrılığı bakımından; merkezî yönetim ağırlıklı üniter bir devlet olan Türkiye, iki ana nedenle yerelleşerek, bölgesel yönetime kaymalı:

* Demokratikleşmek;

* Ortak yerel hizmetleri daha etkili bir biçimde karşılamak.

Fransa’da ve daha ileri olarak İtalya’da olduğu gibi, halkın oyu ile kurulan bölgesel yönetim, yeni demokrasi alanlarını yaratır. Genel oyla oluşan, ama halktan uzak olduğu için halkın denetleyemediği merkezî yönetim yetkilerinin azalmasını ve dengelenmesini sağlar. Kültürel haklar ve etnik kimlikler, bölgesel ölçekte daha çok uygulama alanı bulur.

Büyük bir ülke olan Türkiye, Ankara’dan yönetimde zorlanmakta. Yaklaşık 25 bölge ekseninde bir yönetsel model önerilebilir. Ortak yerel hizmetlerin daha etkili biçimde karşılanması için, başta çevre, şehircilik ve turizm alanları olmak üzere, yöresel konular, bölge yönetimlerine bırakılmalı. AB de, bölgesel örgütlenmeye dayanır. Sözün özü, çoğulcu demokrasi, günümüzde sadece düşüncelerin değil, siyasal ve idarî kurumların da çok boyutlu ve eksenli yapılanmasını anlatır.

Yoruma kapalı.