“ “Herşey görünüşü kurtarmak için” ”

- Devamı için tıklayınız -

Söyleşi iki başlıklı. Üstte: “AKP ile gelen insan hakları profili”. Altta ve daha kalın puntolarla: “Herşey görünüşü kurtarmak için.” BirGün’le yaptığım tam sayfa Pazar Söyleşisi: 18 Temmuz 2004, yani Gazete henüz ilk yüz güne ulaşmamış.

Başlık, dönemin insan hakları (İH) uygulamalarını özetliyor. Ankara’daki üç ayrı İH görevim ve ülke genelinde yürüttüğümüz eğitim çalışmaları, bana, konuyla ilgili gözlemleri de katarak değerlendirme yapma olanağı tanıyordu. Kamu görevlilerine yönelik İH formasyon çalışmaları, AKP Hükümeti öncesi dönemde planlanmıştı ve artık uygulamanın sonuna yaklaşılıyordu. Bürokratları ise, bunlara engel çıkarmak için yarışıyorlardı. Nitekim 2004 sonuna doğru Hükümet, insan hakları kurullarını ya tasfiye etti ya da kendi adamlarıyla “istila etti.”

Uyum paketleri de durdu. 2005’ten itibaren İH’na karşı dalga genişlemeye başladı. Denebilir ki BirGün tarihi, Türkiye’de zaten süregelen insan hakları ihlallerinin yaygınlaştığı tarih ile örtüşüyor. Bilindiği gibi İH ihlalleri daha çok devlet-insan ilişkisinde ortaya çıkar. Ama bu dönemde, “yatay ilişkiler”de de ihlaller çoğaldı. Devlet organları olumlu önlem almak yerine olaylar karşısında çoğu zaman “seyirci” kaldı (…)

ÇEŞİTLİLİKTE BİRGÜN

BirGün, haberleri ve yorumlarıyla, söyleşilerle toplumun insan hakları haritasını yansıtmaya çaba gösterdi; özellikle kültürel ve sosyal hakları, yani daha çok güçsüzlerin ve azınlıkta kalanların hak ve özgürlüklerini öne çıkardı. Eğer Türkiye’de kültürel kimlik hakkını tanıma yönünde bir irade ortaya çıkarsa BirGün arşivi buna ayna tutabilir. Emekçi haklarına yapılan vurgu, aynı zamanda İH’nı bir bütün olarak algılama gereğinin yerine getirilmesi. Bunlar, düşünce ve örgütlenme gibi klasik özgürlükleri gözardı ettirmez. Hak ve özgürlüklerin bölünmez bütünlüğünün güvencelenmesi, aslında çeşitlilikte birliğin tanınması demektir…

…VE SON HAFTADAN ÜÇ ÖRNEK

Son bir haftaya damgasını vuran üç olay nedir?

-“Anayasanın araçsallaştırılması”: AKP ve destekçileri, parti kapatmayı daha da güçleştirici Anayasa değişikliği yapabilir mi? Buna engel bir madde yok.

Ne var ki, Yürütme organına tümüyle hakim olan AKP, Yasama’da da nitelikli çoğunluğa sahip olduğuna göre, koyacağı kural, kendini Yargı yerine geçirme anlamına gelir. Yani şu anda yargıç önünde bulunan AKP, hem kural koyan, onu hem uygulayan ve aynı zamanda hüküm veren konumunda olacak.

Sonra, hep birlikte, “T.C. bir hukuk devleti” diyeceğiz, sadece kendimizi aldatmak için…Gerçekten Anayasa, hukuk devletlerinde iktidarı sınırlama aracı olduğu halde, otoriter yönetimlerde, iktidar sahiplerini sürekli kılma yönünde daha çok araç işlevi görür…

-“Demokratik toplum” cehaleti: Avrupa Birliği yöneticileri, AKP davası vesilesiyle geldi ülkemize.

Başkan Barosso ve Komiser Rhen’nin “laiklik” üzerine söylemleri, “anayasal laikliğin 80. yılı” kutlamasına Avrupa düzeyinde bir katılım olarak algılama saflığına kapılanlar oldu mu, bilinmez; ama, sürekli “demokrasi-laiklik çatışması”na vurgu yapmaları, Brüksel’deki iki yöneticinin Strasbourg’taki Mahkeme kararlarından pek haberdar olmadıkları izlenimini yaratmadı değil.

Oysa, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi, AB için de geçerli.. Bundan habersiz olabilirler miydi, yoksa Türkiye’de mi pusulayı kaybetmişlerdi? Zira, “AKP kapatılırsa AB yolu da kapanabilir” mesajı, “kamu hizmetlerinde saçlar kapatılırsa AB yolu” hiç açılmayacağı için, “partizan” kadı..

-301’e geri dönüş: 2004 doğumlu o da. Uzun süren bir “siyasal oyalama” döneminden sonra, alelacele bir “operasyon işlemi” başlatıldı. Türklük, “Türk milleti”ne terfi ediyor; Cumhuriyet ise, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ne, üstelik Anayasa’da böyle bir kavram mevcut olmadığı halde.

Cumhurbaşkanı ise, milletin ve devletin aşağılanıp aşağılanmadığına karar verecek. “Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” kaydı ise, “fikir suçu” yaratma formülü olarak tutulacak. Oysa bu fıkra, şiddete ve suça çağrı, ırkçı söylem gibi ifade özgürlüğünün koruma alanı dışında kalan ölçütlerin çok uzağında. Maddeyi tümden kaldırma veya fikir suçu yaratmaya elverişli olmaktan çıkarma yerine, düzeltim izlenimi veren bir değişiklik, bugüne kadar olduğundan daha yaygın bir olumsuz uygulamaya yol açabilir…

Sonuç: doğu cephesinde yeni bir şey yok; “herşey görünüşü kurtarmak için”.

Yoruma kapalı.