“ İşbirliği ve bağımsızlık ”

- Devamı için tıklayınız -

Hakların güvence altına alınmadığı, erkler ayrılığının belirlenmediği bir toplumda anayasa da yoktur.” (1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi, m.16). Bu, 218 yıl önceki “anayasa” tanımı.

Adalet Bakanlığı ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) arasındaki ilişkilerin “dibe vurması” vesilesiyle yeniden gündeme gelen sorun, çeyrek yüzyıllık geçmişe sahip; yani, 1982 Anayasası ile örtüşüyor.

Bunun anayasa tanımı ile ilişkisi ne? Önce şunu soralım: Anayasa neden en üstün hukuk kuralı? Çünkü bu belgede, toplum-devlet bütününü kucaklayan temel kurallar ve bu kuralları uygulayıcı kurumlar öngörülür. Yani, anayasanın iki boyutu var: devletle ilgili (erkler ayrılığı) ve topluma yönelik (hak ve özgürlükler).

Devletin temel işlevlerinin, yasama-yürüt-me-yargı organları arasında paylaşılması, yetki tekelleşmesini önler ve iktidarı sınırlar. Çünkü, “iktidar iktidarı durdurur.” İktidarı sınırlamak için bölmenin ana ereği, özgürlükleri güvence altına almaktır. Fakat erkler ayrılığı (EA), tekbi-çimli değil: yasama ve yürütme, birbirinden ayrı biçimde (başkanlık rejimi) veya işbirliği temelinde (parlamenter rejim) yapılandırılabilir. Ülkelerin deneyim ve tercihlerine göre, farklılaşma ne yönde olursa olsun, yargının bağımsız konumu, EA için ortak ve vazgeçilmez özellik. Çünkü, diğer iki erk üzerinde denetim yetkisiyle donatılan yargı, devlet ve toplum yaşamında “son söz”ü söyleyen organ. İnsan hakları, ancak böyle bir yapılanmada saygı görür.

Bu nedenle EA, günümüzde hukuk devleti (HD) ile özdeş kabul edilir. Yargı bağımsızlığına ilişkin Anayasa m. 138, bu bakımdan kilit bir düzenleme. Bu norm, ancak belli bir kurumsal yapıda uygulama alanı bulur. HSYK, “mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.” (m.159/1). Geniş yetkilerle donatılmış bulunan Kurul’un Başkanı Adalet Bakanı, müsteşarı tabiî üyesi; diğer beş üyesi ise Yargıtay ve Danıştay’ca seçilir.

1961 Anayasası’nda, 18 üyeden oluşan Yüksek Hakimler Kurulu (YHK)’nun üye sayısı, 1971 değişikliğinde ıı’e düşürüldü. Adalet Bakanı, YHK “toplantılarına katılabilir; oylamaya katılamaz.” kuralı, 1971ye, “Adalet Bakanı, gerekli gördüğü hallerde YHK toplantılarına başkanlık eder.” şeklinde değiştirildi. 1982’de nicelik ve nitelik olarak yaratılan yapısal farklılaşma ise, EA ilkesine tamamen aykırı. Şöyle ki; sekretar-yasının bulunmaması bir yana, Müsteşar olmadan Kurul toplanamıyor; O’nu yedek üye temsil edemiyor, yardımcılarından birini de vekil olarak göndermiyor. Son haftalarda Kurul’u toplatmama yönünde Bakan ve Müsteşarın sergilediği tavır, yasaya aykırı; Yasa Anayasa’ya; Anayasa ise, EA ve HD gereklerine. Böyle bir ortamda erk deyince, “hukuk kalıbında yoğrulmuş yetki” den çok, parti gücü geliyor akla…

Yargı bağımsızlığı için, anayasal kurumlar yeterli değil kuşkusuz. Meslekî örgütlenme de gerekli. ‘da kurulan ve dernek statüsüne sahip olan Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YAR-SAV), meslekî örgütlenme ve yargı bağımsızlığı yolunda olumlu bir adım. Ne var ki, “Türkiye Hakimler ve Savcılar Birliği Kanun Tasarısı”, YARSAV’ın varlığına son verip, hâkim ve savcıları tek çatı altında toplamayı amaçlıyor; yani, 1930’lar İtalya’sında görülen korporas-yon biçiminde örgütlenme.

Gerçi, kurumsal bağımsızlık ve örgütlenme yoluyla sağlanan meslekî özerklik, hukuk kurallarını tarafsız bir biçimde uygulamak için yeterli olmayabiliyor. Cüppenin hakkını vermek ve duyguyu yargıya yansıtmamak için, güçlü bir hukuki formasyona da ihtiyaç var…

Kurumsal düzenleme ile sınırlı kalarak, şunu vurgulayalım: HSYK benzeri kurullar Avrupa’da da var, gerekçesi. Oralarda, geniş ve karma yapılı -öğretim üyelerini de kapsayacak biçimde- özerk kurumlar var, sekretarya ve ayrı binalarıyla. HD ve EA ilkeleriyle bağdaşmayan kural ve uygulamalar ise, bize özgü: ne kadar demokrasi, o kadar hukuk.

HSYK’yı deviren kasırga, 1982’nin HD’ne aykırı yapılanmasının ürünü. Bu nedenle, anayasal sistemi yenileme gereği, bir kez daha gözler önüne serilmiş olmakta. Kuşkusuz bu hedef, mevcut sistem içerisindeki açılımları (YARSAV örneği) yasa yoluyla bastırma girişimlerine karşı çıkma görevini gözardı ettirmemeli. Sözün özü, tanımı 218 yıl önce yapılan anayasayı uygulamaya koymak için Türkiye demokratları, çok yönlü görevlerle karşı karşıya, siyasal örgütlenme konusunda emekliyor olsalar da…

Yoruma kapalı.