İstanbul Barosu seçimleri

İstanbul Barosu seçimleri

Sadece Türkiye’nin en büyüğü değil, dünyanın ilk büyükleri arasında yer alan İstanbul Barosu yeni yönetimini bu hafta sonu belirleyecek. Bu seçimin önemi, “en ve ilk” ile dillendirilen nicelik sıfatlarının niteliği de kapsayıp kapsamayacağı noktasında düğümlenmekte.

Nedeni üzerinde fazla kafa yormaya gerek var mı? İstanbul, Türkiye ve Dünya, derin bir hukuki güvensizlik içerisinde . Böyle bir ortamda uluslar arası ölçekte önde gelen bir savunma örgütünün görebileceği işlevleri hatırlamakta yarar var.

Ortak hukuka meydan okuyan dinsel cemaatlerin su yüzüne çıktığı (İsmail Ağa Camii olayı), kara gömlekli, maskeli ve silahlı 80 kişinin, “pislik yuvası”diye bağırarak müzikholleri basıp ateşe verebildiği, en üst güvenlik amirinin linç girişimini meşrulaştırıcı beyanlarda bulunabildiği bir metropol İstanbul. Baro mensubu avukatların, düşünce ve ifade özgürlüğünün cezalandırmasını sağlamak amacıyla adliye koridorları ve sokaklarda cüppeleriyle kaba gücü hâkim kılmaya çalışmaları da bir ilk.

Ülke genelinde kaba güç, linç girişimi ve şiddet kullanımının yaygınlaşması ile hukuktan uzaklaşma arasındaki paralellik görmezden gelinebilir mi? Dünya genelinde durum farklı mı?. “Demokrasi ve insan hakları” söylemi altında, hukukun değil sadece, yaşam hakkının bile yok edilebildiği bir kaos ortamı…

İstanbul Barosu ne yapabilir? Katılımcı ve saydam bir yönetim kurarak, ilkin savunmanların hukuki gücü ve birikimini pekiştirebilir. İnsan Hakları Merkezi(İHM) başta, merkez ve birimlerini, “katılım, özerklik ve eşgüdüm” ekseninde, tıpkı 1998-2002 döneminde yapıldığı gibi yeniden örgütleyebilir…

“Sav, savunma ve karar” üçlüsünde “adil yargılanma hakkı” için, savunmanın kendisi hukukun genel ilkeleriyle özdeş olmalı. Böylelikle, İstanbul ili yargı çevresinde baro etkili olabilir; hukuki güvensizlik yaratan eylem ve işlemlere karşı ortak ve güçlü bir tavır belirleyebilir. Böyle bir tavır, ülke genelinde hukuk devleti inancının yerleştirilmesine de katkı sağlar. Aynı doğrultuda, “insan hakları ve demokrasi” maskesi altında uygulamaya konan yeni sömürü düzenine karşı Bölgemizde hukuki etkinliklerin öncüsü olabilir İstanbul Barosu.

Adil yargılanma hakkı, ancak tarafsız ve bağımsız bir yargılama sürecinde mümkün olduğundan, güçlü savunma bunların da güvencesi. Bu amaçla diğer barolarla dayanışma, meslek etiği açısından bir ödev. Bu konuda da, Türkiye Barolarının yaklaşık yarısında mevcut insan hakları birimleri, “ortak mücadele” için elverişli bir zemin oluşturabilir. Böyle bir dayanışma, her baronun İHM için yürüttüğü çalışmalara ivme kazandırabilir. İH mücadelesine en elverişli ortam, barolardır…

Benzer işbirliği, dünyanın önde gelen baro-larıyla, yine İH birimleri aracılığıyla uygulamaya konabilir. İstanbul Barosu’nun bu konuda da önemli deneyim ve katkıları hatırlanmalı.

Kısacası, ırkçı-milliyetçi, şoven-militarist, laik hukuk düzenini tanımayan köktendinci söylem ve eylemleri aşmak için, hafta sonu seçimlerine ilgi giderek artıyor. Çağdaş Avukatlar Grubu ekseninde ilerici, demokrat ve devrimci avukatlar, Türkiye’de hukuk devleti ve hukuk toplumu diyalektiğini uygulamaya koyma sınavında…

Yoruma kapalı.