“ ‘Numarasız kimlik, kimliksiz yurttaş, yurttaşsız demokrasi’ ”

- Devamı için tıklayınız -

“Sandık seçmen listesinde yazılı seçmenin kimliği, nüfus hüviyet cüzdanı veya kimlik tespiti amacıyla düzenlenmiş ve Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını taşıyan resmi belgelerle belirlenir.” (26.4.1961 tarihli, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun md. 87’nin, 2008’de değiştirilen metni).

Geçen hafta boyunca YSK genelgeleriyle gündeme oturan, yerel seçimler sırasında karışıklıklara yol açacak, hatta sonrasına da sarkacak bir sorun. Sorunun bu noktaya gelişinde üç etken söz konusu: yurttaşın ihmali, yasayıcının sorumsuzluğu, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) hatası…

Md. 87 nereden çıktı ve anlamı ne? Kaynağı, 90’lı yıllara uzanıyor. Hatırlayalım:

DAĞ FARE DOĞURMUŞTU…

1991 seçimleri, 19. dönem yasama meclisinin gündemini de belirlemişti: “Anayasa’yı yenilemek.” Siyasal partiler seçim kampanyasında bu yönde açık ve somut vaadlerde bulunmuştu. Ne var ki, Anayasa’yı yenilemek bir yana, ancak yasama dönemi sonuna doğru ve sınırlı kapsamda bir değişiklik için uzlaşmaya varılabilmiş ve Anayasa 67. md.ye, şu hüküm eklenmişti: “Yurtdışında bulunan Türk vatandaşlarının oy hakkını kullanabilmeleri amacıyla kanun, uygulanabilir tedbirleri alır.”

Söz konusu anayasal emri yerine getirmeye yönelik düzenleme ise, tam dört yasama dönemi geçtikten sonra yapılabildi.

Geçen aylarda gündeme gelen ve halen giderilemeyen 6 milyon ‘seçmen fazlası’, bu düzenlemeden doğmuştu. Şimdi ise, ‘T.C. kimlik numarası’ sorunu doğdu. Neden?

T.C. KİMLİK NUMARASI ZORUNLU MU?

Dönelim md. 87’ye. Yukarıda metni verilen md’ye eklenen, sadece şu kısım: “ve Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını taşıyan.”

Md’nin yeni şekliyle anlamı şu: nüfus cüzdanı, genel geçerliliği olan belge. Bunun dışında kalan kimlik belgeleri ise, ancak üzerinde T.C. kimlik numarası varsa geçerli.

Denebilir ki, nüfus cüzdanının T.C. kimlik numarasını üzerinde taşıyacağı varsayılarak, böyle bir gereklilik yasa metnine yansıtılmamış. Oysa, seçmenlerin yaklaşık dörtte birinin kimliği yurttaşlık numarasını içermiyor.

Gerçi yasa gerekçesi, T.C. kimlik numarasının gerekliliğini vurgularken, yasa metni, bunu nüfus cüzdanı için öngörmüyor.

Anlaşılan, YSK, gerekçeden ve yasal düzenlemenin amacından hareketle, Genelgeyle, nüfus cüzdanı için de yurttaşlık numarasını gerekli görüyor. Yani, yasakoyucunun eksik düzenlemesini tamamlıyor. Oysa YSK’nın ne böyle bir görevi var, ne de yetkisi. Bu, yeni bir kural koyma. Hem de, seçme özgürlüğünü sınırlayan bir kural. Oysa, sınırlamada yasallık ilkesi geçerli (Any., md. 13).

SORUMLULUK YASAKOYUCUDA

Nitekim YSK, 2. genelgesiyle, nüfus cüzdanında yurttaşlık numarasından vazgeçtiyse de, söz konusu numarayı içeren belge alma zorunluluğunda direndi. Uygulama, oy hakkını zedeleyici hukuki sorunları beraberinde getirecek…

Burada sorumluluk, alelacele sokuşturma-ekleme suretiyle eksik ve eğreti düzenleme yapan yasayıcıda. Ama YSK de sorumluluğu paylaşma yolunu yeğledi.

İşin daha kaygılandırıcı yanı, hiç kimse soruna yasa tekniği açısından yaklaşmıyor. Öteden beri savunduğumuz, 2. meclis (senato) olsaydı, bu tür dağınık ve çelişkili düzenlemelerle sürekli uğraşmak zorunda kalır mıydık?

Bunlar yerine, 450+100 (Türkiye) milletvekilliği yeniden dillendirilmeye başlandı. Nitelikli yasa yapma amacı ile bunun hiçbir ilişkisi yok. Tek amacı, oy oranı düşük partilere TBMM’de sembolik temsil olanağı tanıyarak, seçim barajını sürdürmek, yani oy oranı yüksek partilere hak etmedikleri milletvekillerini kazandırmak. Üstelik, Türkiye milletvekilliği -ulusal egemenlik anlayışı gereği- Anayasa’ya uygun olmadığı halde.

SEKSEN YILA HAKKINI VEREMEMEK

Genel oyu, birçok Avrupa devletinden önce tanımış olmakla övünürüz. Buna karşılık, ‘serbest -eşit ve genel oy’ ilkesini seksen yıldır seçim hukukuyla güvence altına alamadık.

Bunun nedeni, seçim sisteminin demokratik olmaması bir yana, hemen her seçim öncesi seçim yasasıyla oynamak; ama, büyük partilerin yakın beklentilerinin ötesine geçememek.

Sonuç olarak, seçim hukuku her geçen gün daha karmaşık hale geliyor; istikrarsızlık, adeta bilinçli olarak derinleştiriliyor. Oysa, -YSK’yi yeniden yapılandırarak sürekli görev yapan bir yargı kuruluşuna dönüştürmek dahil-, seçim hukukumuzun yenilenmesi acil bir sorun. Böyle bir çalışma, uzmanlardan oluşan bir kurul yoluyla ve hiç kuşkusuz bu yönde bir siyasal iradenin desteğiyle gerçekleştirilebilir ancak. Ama mevcutlar, böyle bir hedefe o denli uzak ve yabancı ki!

Yoruma kapalı.