“ Seçilmişlerin demokratlık sınavı... ”

- Devamı için tıklayınız -

12 Eylül döneminin “olumsuz anayasa” mirasını aşma çabaları, 20 yıldır sürüyor. Anayasa değişikliklerinde, birçok iç ve dış etken belirleyici oldu, kimi zaman da parti çıkarları ve kişisel beklentiler baskın geldi. Bunların bir kısmı kapsamlı ve 1982’yi aşmaya yönelik revizyonlardı; bazıları ise çok dar, hatta bazen tek maddeli ile sınırlı kaldı.

Son değişiklik, birkaç açıdan öncekilerden farklı. Konu olarak, kurumsal anayasa hukukuna ilişkin: CB’nin seçim tarzı ve görev süresi, TBMM’nin görev süresi. Zaman olarak, değişiklik TBMM “çifte münfesih” duruma düştükten sonra yapıldı (10.5.07, 5660 sy.lı Kanun). Süreç olarak, ancak yeni TBMM ve yeni CB seçimlerinin ardından halkoyu ile tamamlanacak. Uygulamaya etkisi ise, kabul varsayımında, 4 yıl (TBMM seçimi) ve 7 yıl (CB seçimi) sonra olacak…

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), değişikliğin Anayasaya aykırı olmadığına ilişkin kararını, tamamen siyasal yaklaşımla okuyanlar, “demokrasi zaferi” gibi abartılı yorumlar yapıyor. Oysa aynı çevreler, 367 koşuluna ilişkin AYM kararı için “yüzkarası” diyebiliyordu. Her iki tavır da yanlış; çünkü, konu siyasal olmaktan çok teknik. Nitekim AYM, 5’e karşı 6 oyla red yerine, yine 5’e karşı 6 oyla kabul kararı da verebilirdi. O durumda AYM, demokrasiye darbe mi yapmış olacaktı?

AYM kararından sonra, konu yeniden ısındı. Oysa hukuki durumda değişiklik yok. Kesin sonuç, 21.10.07’de alınacak: kabul veya red. O zamana kadar, mevcut Anayasal hükümler uygulanacak.

Peki, Anayasa değişikliği süreci ne olacak? 3 olasılık var:

-Anayasa değişikliği, tıpkı kanun tekliflerinde olduğu gibi, bir yasama döneminde sonuçlandırılamadığı gerekçesiyle, -ayrıca, seçim kararından sonra kabul edildiği de dikkate alınarak- hükümsüz sayılabilir (TBMM İçtüzüğü, m. -ji). Bu varsayımda YSK, halkoyu sürecini durdurabilir.

– Yeni seçilecek TBMM, değişiklik yasasına müdahale edebilir.

– Süreç devam eder: 21 Ekim günü seçmenlerin çoğu “hayır” derse, red oyuyla konu noktalanır. “Evet” oyu çıkarsa, TBMM’nin görev süresi 4 yıla indirilmiş olur; CB, 2014 ‘te 5 yıllığına halk tarafından seçilir.

Bu çerçevede ortaya çıkan şu 3 soruya da yanıt verilmeli:

– Referandum tarihi yasayla öne çekilebilir mi? Hayır. Çünkü, Anayasa m. 67/son’a göre, bu yöndeki bir değişiklik, ancak 1 yıl sonra uygulamaya konabilir. (Hatta, Anayasa md. 67/son’daki “seçim kanunları” ibaresi geniş yorumlanırsa, CB’nin halk tarafından seçiminin -halkoyuyla kabul edilse dahi- 11. CB seçimine uygulanmasının olanak dışı kalacağı sonucuna da varılabilir).

– 11. CB’nin halk tarafından seçilme olasılığı var mı? Eğer TBMM CB’yi seçemez ve yasama seçimleri yinelenirse, o durumda YSK, sonraki seçimleri halkoylaması tarihiyle ör-tüştürebilir.

– 5660 sy.lı Kanun geçici m. 19’da yer alan, “onbirinci Cumhurbaşkanı seçimi”ne ilişkin düzenlemeyi nasıl yorumlamalı? CB, bu hüküm yürürlüğe girmeden önce seçilmiş olacağı için, uygulamasız kalır. Fakat bu konu, halkoylaması nedeniyle demokratik meşruiyet açısından tartışılabilir de…

Şu halde, ne yapmalı? Anayasa değişiklik sürecinin devamı, hukuksal ve siyasal gerilimleri artırabileceği gibi, olası Anayasal reformlara da gölge düşürebilir. Zira bilindiği gibi, toplumdaki anayasal arayışların yanı sıra, AKP de “yeni anayasa” vaadinde bulundu; hatta öyle ki, Zafer Üskül’e bile saf değiş-tirtecek kadar. Eğer AKP önerisinde içten ise, 22 Temmuz’dan sonra 5660 sy.lı değişiklik yasasını geri almaya öncülük etmekle işe başlar. Aksi halde bu konu, demokratikleşmeye hiçbir katkıda bulunmayan, tam tersine gerilimi süreklileştiren bir etki yaratır. Parti hesapları, ama daha çok kişisel hedefler uğruna yapılan anayasal operasyonlar, yeniden başa dönmeyi gerekli kılacak. Ülkenin kaybı çok; politikacıların kazancı ise, ancak demokrasi oyununu biraz daha öğrenmiş olmalarına bağlı. Bu deneme-yanılma yöntemi, önceki hatalardan ders almak koşuluyla, Türkiye demokrasisinin müzminleştirilen çocukluk hastalığından kurtulmasına katkıda bulunabilir.

22 Temmuz seçimleri, siyasal ve hukuki açıdan önemli bir dönüm noktası. Neden? TBMM, CB’yi Any.nın 102. md. gereğince seçecek; aksi halde, seçimler yinelenecek. Böylece, siyasal aktörler, kapalı oldukları uzlaşma kültürüne, hukuken zorlanmış olacak: hukuk yoluyla demokrasi. Bu açıdan, seçilmişler için demokrasi sınavını başlatan yeni bir dönemin eşiğindeyiz; her ne kadar, “ip dalaşı”na sahne olan seçim kampanyası pek umut verici olmasa da…

Yoruma kapalı.