“ Seçimler yoluyla dengeleme ”

- Devamı için tıklayınız -

Başlık, seçimlerin çok seyrek yapıldığı, referandumun ise, varlık nedeninin tersi anlamında algılandığı ülkemizle ilgili değil kuşkusuz. Hatırlayalım: son çeyrek yüzyılı, 5 yıl arayla yapılması öngörülen seçimleri 4 yıla indirmeme yönündeki dirençli siyasal irade ile tükettik. Yasama seçimlerini kimi zaman yerel seçimlerle birleştirerek, beş yılda sadece tek seçimle yetindiğimiz bile oldu. Referanduma başvurmayı ise, yine seçilmişlerin iradesine havale ettik. “Seçim fakiri” olmamız yetmiyormuş gibi buna bir de “dayatmacı referandum” eklendi…

•••

İlk turu geçen ve ikinci turu önümüzdeki Pazar günü yapılacak olan belediye ve kanton seçimleri vesilesiyle Fransa’da 10-16 Mart haftası hayli sıcak: farklı siyasal gruplar arasında müzakere ve görüşmeler, uzlaşma arayışları ve çeşitli kombinezonlar, siyasal güç dengelerinde yeniden şekillenmeler… Denebilir ki, bazıları tarihi dönüşümü de simgeleyen önceki seçimler yanında, bu haftanın yerel, hem de kısmî seçimlerinin sözü mü olur? Üstelik, öncekiler arasında, 1981’de yapılan başkanlık ve yasama seçimleri de varken.

70’li yıllarda solda birlik için çaba göstermiş olan Mitterand’ın siyasal vaadleri unutulabilir mi? Bütünleştirici amaçla farklı sol siyasal akımlar arasında adeta kaneviçe ören Mitterand’ın iki büyük hedefi kayda değer: idam cezasını kaldırmak ve yerel özgürlükleri ilerletmek için bölge yönetimini kurmak; yani merkeziyetçi devlet geleneğinden, adem-i merkeziyetçi (décentralisée) bir yapıya geçmek (…)

•••

Şu halde, neden bu haftaki seçimler? Belediye başkan ve meclisi üyeleriyle, kanton temelinde il genel meclisleri üyelerinin belirlenmesinin ötesinde anlam ve etkisi var. Söz konusu görev ve makamları hangi kişi ve siyasal grupların dolduracağının ötesindeki anlamı, geçen yılki başkanlık ve yasama seçimleriyle şekillenen “siyasal harita”nın etkilenecek olması. Yarı-başkanlık rejiminin garabetine, CB Sarkozy’nin zincirleme gafları ve izlenen sosyal politikalar da eklenince, siyasal haritanın değişeceği kolayca tahmin edilebilir.

Haritadaki kırmızı karelerin mavilere oranla çoğalmasıyla siyasal güç dengelerinin sola kaymasının ilk anlamı, yasama meclisindeki sağ çoğunluk tarafından izlenen politikalara bir uyarı: ulusal ölçekte yapılan seçimlerle oluşan siyasal güçlerin, yerel ölçekte dışa vurulan seçmen iradesiyle dengelenmesi. Üstelik, kanton seçimleri, Senato’nun kısmî yenilenmesinde belirleyici konumdaki “büyük seçmenleri” de sahneye çıkarıyor.

Önümüzdeki dönemlerde sıra, Avrupa Parlamentosu seçimleri ile Bölge yönetimi seçimlerinde. Hepsi birlikte düşünülünce, ulusal ölçekte seçimlerle oluşan yasama ve yürütme açısından şu üç sonuca ulaşılabilir:

1.Hemen hemen birer yıl arayla yapılan seçimlerle, politikaları üzerine halka hesap verirler.

2.Ulus-altı birimlerin belirlenmesi ile sınırlı kalmayan seçimler, ulusal-üstü organları da şekillendirir.

3. Böylece halk, beş yıllık süre için kendilerine vekalet verdiği ulusal yönetim organlarını, gerek yerel birimler ve gerekse Avrupa ölçeğindeki birimler vesilesiyle ortaya koyduğu irade ile, “çifte denetim” yoluyla (aşağıdan ve yukarıdan) dengeler.

•••

Öte yandan seçim sistemi de, birbirinden ayrışan, hatta çatışan farklı siyasal akımları müzakere ve uzlaşmaya zorlayarak, ikinci turda sağ ve sol şekillenmesini de sağlar.

Kısacası, seçimler, Avrupa’da olduğu gibi Fransa’da da, sadece belirli bir dönem için ülkeyi yönetecek olan kişi ve siyasal grupları seçme aracı değil, (aynı zamanda farklı düzlemlerde süreli aralıklarla tekrarlanarak) ortaya çıkan siyasal çoğunluğu dengeleme, frenleme ve denetleme aracıdır.

Bizde ise, bilinçli ya da bilinçaltı güdülerle Avrupa’dan sürekli kaçış bir yana, siyasal grupların kendi toplumundan da kaçışına tanık olmuyor muyuz? Bölgeler ölçeğinde seçimler yoluyla demokratik bir yapılanmayı beklerken, mevcut yerel yönetimlerin yapılanma tarzına bile tahammül edemeyen bir siyasal parti çoğunluğundan “adaleti ve kalkınma”yı daha çoook beklersiniz! Var olan fren ve denge mekanizmalarını bir bir yok etmeye çalışan bir siyasal çoğunluktan, merkez-çevre ilişkisi bağlamında yenilerini kurmasını umut etmek, aşırı iyimserlik olmaz mı? Olsa olsa, kendi görüşünden olmayan bütün birimleri “süpürme görevi”nde hiçbir kusur etmeyen partiden, adını değiştirmesini istemek gibi bir yurttaşlık görevini üstlenebilirsiniz!

Yoruma kapalı.