SERVER TANİLLİ’YE SAYGI

SERVER TANİLLİ’YE SAYGI

SERVER TANİLLİ’YE SAYGI

Server Tanilli’yi, Anayasa üzerine yayınları dışında, 1970’li yıllarda Anakara Hukuk öğrencisi iken “Uygarlık Tarihi” adlı ders notları nedeniyle yargılanması vesilesiyle tanımaya başladım. Avukatı M. Emin Değer, sonradan bu davayı kitaplaştırdı.(Bkz. Bir Bilim Adamının Savunması, İst.1978).

1978’de silahlı saldırıya uğraması ile yargılanması arasındaki bağlantı görmezlikten gelinebilir mi? Kendisini yargılayan savcı ve yargıçlar, Server Hoca’nın fikri yönden toplum için “tehlikeli”(!) biri olduğu mesajını vermişlerdi… Tanilli, ‘80’li yılların başından itibaren sadece tedavisini değil, mesleki ve entelektüel yaşamını da artık Avrupa ve özellikle Strasbourg’da devam ettirmek zorunda kaldı.

Kendisiyle tanışmam, 1992 yazında Strasbourg’da oldu: “bir çorbamı içmeden bırakmam” demişti; ama bu, 12 Eylül travmasının yol açtığı entelektüel kayma ve üniversitelerin içine sürüklendiği durum başta gelmek üzere, birçok konuda konuşma olanağı sağlamıştı… Fakat daha önemlisi, Tanilli’nin gözlem gücü ve bir Anadolu insanının dünya olaylarını tahlil yeti ve birikimi ötesinde, namuslu bir aydının özelliklerine tanıklık etmiştim.

14 Ekim 1999 günü, insan hakları zirvesine ev sahipliği yapan Devlet Bakanı M. A.irtemçelik’e, Bülent Tanör, yakında Tanilli’nin Türkiye’ye geleceğini ve girişi sırasında resmi makamların kötü bir sürpriziyle karşılaşmaması için girişimde bulunması ricasında bulundu. İrtemçelik, gereğini yapacağı yanıtını verdi.

Çelişkiye bakın: Server Hoca, fikri nedeniyle yargılanmıştı çeyrek yüz yıl önce; bunun bedelini, neredeyse yaşamıyla ödemek durumunda kalmıştı. Ama kendini katletmek isteyen karanlık güçler, belki de ülkede elini kolunu sallayarak geziyordu; ama onların mağduru olduğu halde, tıpkı o kara-faşist güçler gibi, fikirlerinden rahatsız olan resmi görevlilerin, bu kez, yarısı felç edilen fiziğinin geri kalan kısmına el koyma ihtimali ortadan kalkmamıştı…

1999 sonundan itibaren, bir ayağı artık ülkesinde olan Tanilli, okuyucularıyla buluşmaya ve söyleşiler yapmaya başladı. Strasburg’da yazdığı ve çevirisini yaptığı onlarca yapıta yenilerini ekledi… 2001’de, Hardarpaşa Kampusunda Anayasa Hukuku Anabilim dalı olarak konferansa çağırdık. Kendisi için özel bir anlamı vardı. Çünkü, liseyi bu binada okumuştu. Hatta, öğretmeninin 1940’lı yıllarda tavsiye ettiği, V. Hugo’nun Sefiller kitabını, bu kez hukuk fakültesi öğrencilerine salık veriyordu. Gençlerin bu yapıtı okumalarının önemini vurguluyordu. Öğrencilerimiz, kendisini, genel okuyucuya yönelik kitapları yanısıra, derslerde tavsiye ettiğimiz, “Devlet ve Demokrasi” (Anayasa Hukukuna Giriş, 1981, 2007) kitabı ile de tanıyordu…

2005 yılının sonlarıydı; Baskın Oran ve hakkımda dava açılması üzerine, Strasbourg’dan telefon ettiğinde şu karşılığı verdim: üzülmeyin, siz uygarlık Tarihi nedeniyle yargılanırken, ben öğrenci idim, şimdi ben kıdemli bir profesör oldum. Sanık sandalyesine oturtulan yine düşünce suçu. Aradan geçen 30 küsur yıl, konunun özünde bir değişiklik yaratamadı; bu nedenle, kişisel olarak değil, ülke adına üzülüyorum…

Uygarlık Tarihi ile başlayıp “Ne olursa Olsun Savaşıyorlar, Kadın sorununun neresindeyiz?” Kitabına uzanan onlarca yapıtı ve çevirisi ile, değil bir kişinin, bir ekibin bile başarması zor, yoğun entelektüel etkinlikte bulundu Tanilli: açık ve duru bir dil, güçlü bir gözlem gücü, tutarlı bir anlatım ve yöntemle ele aldığı konuyu bir bütün olarak sunabilme özelliği… Şimdilik şu kadarını belirtmekle yetineyim: tam on yıl önce yayımladığı, “Değişimin Diyalektiği ve Devrim, Marksizm üstüne yeni düşünceler” yapıtı, küreselleşmenin fikren ve eylemsel olarak sorgulandığı günümüz ve gelecek yıllarda, ufuk açıcı ve iktisadi liberalizmin kader olmadığını öğretici bir işlev görecek…

“Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz?”, “Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz?”, “İnsanlığı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor?” gibi, “nasıl’lar” dizisi yanısıra, çevirileri arasında, özellikle, Osmanlı tarihi uzmanı prof. R. Mantran’ın ünlü derlemesi, “Osmanlı İmparatorluğu Tarihi” eserini iki cilt olarak dilimize kazandırması kayda değer.

Bir külliyat bıraktı adeta, hem de Türkiye’nin can alıcı ve güncel sorunları üzerine değil sadece, ama aynı zamanda çözüm yolları üzerine.

Anadolu mayası ile yoğrulan dürüst, kararlı ve dirençli, evrensel kültürle bütünleşen bir Türkiye aydını ve filozofu olarak Server Tanilli’nin uzun ve zorlu yürüyüşü, bugünkü ve gelecek kuşaklar için esin kaynağı olacak. O, sadece yayımladığı ve Türkçeye kazandırdığı kitaplarıyla değil yalnızca, eylem gücü ile de, yaşamı örnek alınacaktır.

Önünde derin bir sevgi ve saygıyla eğiliyorum. Her telefon görüşmemizi, gür ve tok bir sesle, “Hoşça kalın, hoşça kalın!” sözleriyle noktalardınız. Şimdi ise benim size söyleyebildiğim şu sadece: “Nur içinde yatın Server Ağabey!”

Yoruma kapalı.