“ Tür-ban-lük ”

- Devamı için tıklayınız -

Girsin-çıksın kavgası, iki sözcük etrafında dönüyor: türban, Anayasa’ya girsin mi, Türklük, TCK’dan çıksın mı? 2008’in ilk günlerine bu iki kavram damgasını vurmuşa benziyor. Bu durum, “Anayasa tartışmaları” adına 2007’den devraldığımız mirasın yönünü göstermiyor mu? Biri soya, diğeri dine ilişkin.

Yeni yılda yeni Anayasa için ciddi bir tartışma yapılacaksa, bunda “insan hakları” eksen alınmalı değil miydi? Eşitlik ve yurttaşlık, insan haklarının iki belirleyici ölçütü. Demokratik bir hukuk devletinde bütün yurttaşlar eşit işlem görürler, renk, cinsiyet ve soy ayrımı yapılmaksızın. Kadın-erkek eşitliğini savunuyorsanız, her iki cins arasında eşitsizliği ve ayrımcılığı körükleyen düzenlemelerden kaçınmak durumundasınız. Toplum üyelerini hakaret ve sövme gibi belli suçlara karşı koruma gereksinimi duyuyorsanız, yurttaşlığı ölçüt alır, “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları” dersiniz.

Yoksa, TCK m. 301’in gerekçesinde öngörüldüğü gibi, bazı değerleri mi korumayı hedefliyorsunuz? : “Türklük deyiminden maksat, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasınlar Türklere has müşterek bir kültürün ortaya çıkardığı ortak uarlık anlaşılır. Bu uarlık Türk milleti kavramından geniştir ve Türkiye dışında yaşayan aynı kültürün iştirakçileri olan toplumları da kapsar.”

Bu tanım, görüldüğü gibi hem çok geniş, hem de muğlak. Çünkü, Türklük, kendisi çok soyut olan millet kavramından bile geniş tutuluyor; müşterek kültür ile yetinilmiyor, iştirak edenler de buna katılıyor. Ancak, kültürün kapsamı konusunda tek bir sözcük yok.

Kültür, Orta Asya referanstı mı, islamlaşma ile edinilen değerler mi, yoksa Anadolu uygarlıklarıyla mı ilişkili? Kastedilen “müşterek kültür”, çağdaş dünyanın paylaştığı değerler mi? İnsan haklarına saygı, eşitlik, dayanışma, çevre ve doğa ile uyumlu bir yaşam, çoğulculuk, demokratik katılımcılık vb. Yoksa, gelenek-görenek, örf ve adetlere yollama yapan değerler mi?: göçebelik, kavmîyaşam, başkalarını düşman görme, kahramanlık, savaşma gücü, şiddeti içselleştiren atasözleri … kadın-erkek eşitsizliği gibi islami ilkeler mi?

Bu anlamda, “Türkiye dışında yaşayan aynı kültürün iştirakçileri olan toplumlar”, koruma alanını fazla genişletip belirsiz kılmakta. Örneğin, Türkiye’de yaşayan, Türk olmayan ama aynı kültürün iştirakçileri olan toplumlar kapsam dışı mı? Ya da ne Türk ve ne de aynı kültürün iştirakçileri olan (Süryaniler gibi) cemaatler, koruma alanı dışında mı?

Türklüğü korumaya yönelik bir düzenleme aracı olarak 301’in, bu işlevi ne ölçüde yerine getirdiği kuşkulu… Ama diğer etnik aidiyetleri bastırmak, aşağılamak ve sindirmek için tutuluyorsa; uygulamada m. 216, böyle bir işlevi görmekten geri kalmıyor. Öyle ki, Türklüğe hakaret ve aşağılama bir yana, onu diğer etnisitelerle eşit görme eğilimi, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” gerekçesiyle suç olarak nitelenebiliyor:

“Türk milleti kavramı ırk’a, etnik kökene ve dine dayanmamaktadır. Bu Anayasal eksen karşısında suça konu raporda Türkiye’de alt kimlik-üst kimlik ayrımı yapılmak suretiyle eleştiri ve düşünce özgürlü ğü sınırları aşılmış, suçlama niteliği taşıyan ve ka muoyuna açıklanan rapor içeriği ile toplumsal tehli ke boyutlarına ulaşılmıştır.” (Yargıtay, 8.Ceza D. esastan bozma kararı, E.2007/5222 K.2007/5538,12.07.2007).

Burada bir de açık çelişki var: Türk milleti soy anlamında Türklük ile özdeş değilse, o zaman Türklüğü ayırıp öne çıkarmaya ve özel olarak korumaya gerek var mı? Peki, ya m. 301 gerekçesindeki “Türk milletinden daha geniş” tanımına ne demeli? Yanıtlanması gereken soru: m. 301, Kürtlük, Lazlık, Araplık gibi farklı etnisitelerin yarattığı değerleri de koruyor mu? Yoksa, tıpkı Fransızların bizi kızdıran “tete de turc” (şamar oğlanı) söyleyişinin rövanşını Anadolu’da azınlık gruplarından mı alıyoruz?

“Türklük”, yasadan çıkar mı? Çıkmayacak gibi. “Türban”, Anayasa’ya girer mi? Çaba o yönde. Eğer türban girer ve Türklük çıkmaz ise, bu, “Türk-İslam buluşması” mı olacak, yoksa yeni çatışma eksenleri mi yaratacak? Yurt dışında bulunan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı iki kadın varsayalım: biri örtülü, diğeri başı açık. Hangisi “aynı kültürün iştirakçisi” sayılacak?

Eğer biz, 2008’de, “eşit yurttaşlık” temelinde insan hakları yerine, “Türklük ve türban”! tartışırsak, belki iki sıfırın içini doldurabiliriz, ama ne 2’nin ne de 8’in hakkını verebiliriz. Ne demeli? Hoşgelmedin “tür(k)ban(lük)”!

Yoruma kapalı.