“ Yargı reformunda zarf ve mazruf ”

- Devamı için tıklayınız -

“Yargı Reformu Stratejisi 2009” (YRS 2009) ile “Yargı Reformu Stratejisi Taslağı Eylem Planı 2009” başlıklı kitapçıklar, birinci hamur ve parlak kağıda basılarak citlenmiş. Hepsi birlikte, ada hitaben iki sayfalık bir yazıyla gönderilmiş. “YRS 2009”da şöyle deniyor: “Yargı Reformu Stratejisinin Eylül 2009’da Avrupa Komisyonuna sunulması planlanmaktadır.” Üç saptama:

•Bana 16 Eylül’de ulaştığına göre, amaç sadece bilgilendirme.

•Tarihsiz ve imzasız hitap yazısı, tanıtımdan çok, bir gerekçe ve savunma yazısı gibi.

•Anayasadan çok, yasal çalışmaları öne çıkarıyor.

İÇERİK: KAPSAYICI VE İDDİALI

Örneğin, 51 sayfalı “YRS 2009”, yapılacak reformu 10 başlıkta açıklıyor: yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi, yargının tarafsızlığının geliştirilmesi, yargının verimliliği ve etkililiğinin artırılması, yargıda meslekî yetkinliğin artırılması, yargıya güvenin artırılması, adalete erişimin kolaylaştırılması,…

AMA EKSİK

Bir kez, yargı bağımsızlığı ile ilgili olarak değinilen Anayasa md.leri arasında, sadece HSYK’yi düzenleyen m. 159 üzerinde durulmuş. Hâkim ve savcıların denetimiyle ilgili olup, Bakanlığa bağlı teftiş sistemiyle bağımsızlık ve tarafsızlığını zedeleyici bir düzenlemeyi yansıtan m. 144, görmezden gelinmiş.

Eylem Planı 2009 ise, Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yapılandırılması ile başlamış…

HSYK üzerine önce iki yanlış: Zarftan, “Değişik Ülkelerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun Oluşumu” başlıklı üç sayfalık şema da çıktı. Bu başlıkla, belirtilen her ülkede bu adla yapılanma olduğu izlenimi verilmiş. Ama örneğin, Fransa’daki ad, -bizde 1961’de olduğu gibi- “Hâkimler Yüksek Kurulu”. Türkiye için ise, onca iddialı önerilere karşın, hâkim ve savcılar, yine tek kurul bünyesinde düzenlenmiş.

Anayasal somutlaştırma ise yapılmıyor…

KOOPTASYON VE SORUMLULUK

Üye sayısı artırılan HSYK’nin oluşum tarzı değiştirilerek, yargı mensubu olmayanların da üye olması öngörülmekte. Buna karşılık, Bakan ve müsteşarın çıkarılmasına karşı çıkma gerekçesi şöyle: “Teoride bu sistem kooptasyon olarak adlandırılmakta ve dünyada kabul görmemektedir.”

Oysa, sadece yargı mensuplarından oluşan ve seçimle belirleme tarzına dayanan sistem, kooptasyon değil. Zira kooptasyon, bir kurulun, yerine gelecek kişileri kendi belirlemesi demek.

Yine, “Kamuya ait para ve insan kaynağını kullanan Kurul’un, bütçe hakkını elinde bulunduran Meclis’e karşı hesap vereceği bir mekanizma, yasama organının üye seçmesi yoluyla sağlanmıştır.” deniyor. Bu tehlikeli bir yaklaşım: bütçe yapma, hak değil, anayasal bir yetki. Muhatap Kurul’un bütçe harcaması ise yine hukuk kuralları gereğince yapılır. Anayasal bir yetkinin kullanılması, kurumları siyasallaştırmanın gerekçesi olamaz.

KORPORATİF YAPI MI?

Üyeleri belirlemede kooptasyon tehlikesine dikkat çekiliyor, ama örgütlenme özgürlüğü konusunda ad konmadan korporatif bir yapı oluşturuluyor. “Hâkimler ve Savcılar Birliği” yasa tasarısı için şöyle deniyor: ”Meclis’te bulunan Tasarı’da mevcut olan hakim ve savcıların özgürce dernek kurabilme hakkına sınırlama getiren düzenleme Tasarı’dan çıkarılacaktır.” (YRS-2009, s.9). Söylenmek istenen şu: YARSAV’ın kapatılmasını öngören madde, taslaktan çıkarılacak. Ne var ki, Eylem Planı’na göre, “Halen TBMM’de bulunan Tasarı’nın kanunlaşması sağlanacaktır.”

İki metin arasındaki çelişki bir yana, asıl tehlikeli olan, yasa ile kurulacak birliğin tepeden inme, yani korporatif bir örgütlenme modelini yansıtması. Böyle bir Birlik yanında, dermek kurma olanağı, çoğulcu yapı görüntüsü verme ötesinde bir anlam taşımaz. Çin’de Komünist Parti dışında göstermelik partilere olanak tanımak gibi…

‘NESNEL ÖLÇÜTLER’ NASIL SAĞLANACAK?

Temel hukuk bilgilerinin ilköğretim çağından itibaren öğretilmesi amaçlanmakta ise de, mesleğe giriş için şu hedefle yetinilmekte: “Hâkim-savcı adaylarının denetime elverişli ve nesnel ölçütlerle belirlenmesine ilişkin usullerin geliştirilmesi konusunda adalet aktörleri ile işbirliği halinde çalışmalar yapılacaktır.”

Yüksek öğretimden sonra mesleğe giriş yol ve yöntemi, yargı reformu ile ulaşılmak istenen hedefin temel bir halkası. Ne var ki, bu kadarla geçiştirilmiş…

ZARF, MAZRUFU ÖRTEBİLECEK Mİ?

Strateji ve eylem planı, basım olarak pek kaliteli ve göz alıcı. Daha doğrusu, lüks ve pahalı. En azından içindekilerin de, tutarlı bir somut öneriler demetinden oluşması beklenirdi.

Yargı reformunu takdim şekli (zarf), içinde (mazruf) gözlenen çelişkileri, eksikleri ve yanlışları kapatmak için yeterli değil. İstanbul’dan görünen bu.

Brüksel’e ulaştığı tahmin edilen zarf, bakalım mazrufu ne ölçüde örtebilecek?

Yoruma kapalı.