“ Yurttaş ve vekilleri: Ayrıcalıktan ayrımcılığa ”

- Devamı için tıklayınız -

Gündemin ön sıralarına çıkan iki anayasal konu: DTP milletvekillerinin dokunulmazlığı ve ifade vermeleri sorunu ile Cumhurbaşkanı’nın yargılanması ve dokunulmazlıktan yararlanıp yararlanmayacağı sorunu.

Aslında her ikisi de, “yasama dokunulmazlığı”nı düzenleyen Anayasa md. 83’ten kaynaklanıyor. Neden?

DOKUNULMAZLIK DEĞiL AYRICALIK

“Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclis’in kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz.”(md. 83/II,c.1).

Bu düzenleme ve uygulamada anlaşılışı üzerine şu gözlemler yapılabilir:

1.- Karşılaştırmalı anayasa hukuku verileri karşısında dokunulmazlık alanı fazla geniş .

2.- Milletvekillerine ilişkin bir suç duyurusu olduğu zaman, yargı mensupları, “sorguya çekilemez, yargılanamaz” şeklindeki yasakları, neredeyse “işlem yapılamaz” yaklaşımıyla geniş yorumlayabiliyor.

3.- Üstelik, “Meclis’in kararı” olmuyor…

Böylece, amacı, milletvekillerinin “yasama çalışmalarından alıkonulamama” güvencesini sağlamak olan yasama dokunulmazlığı, yargı sürecinden bağışık tutulma ayrıcalığına dönüştürüldü.

CB Abdullah Gül dosyası da bu çerçevede: Eğer “kayıp trilyon davası”, milletvekilliği döneminde görülebilseydi, şimdi “CB yargılanabilir mi?” tartışması gündeme gelmezdi. Ne var ki, yasama dokunulmazlığı, AKP için adeta bir tabu. Öyle ki, adayını Çankaya’ya gönderebilmek için rejimde sapma riski yaratan bir Anayasa değişikliğini bile göze alan AKP, O’nu aklama gereği bile duymadı.

Öte yandan, Avrupa Mahkemesi de, md. 83’ün dokunulmazlık alanını, belirsiz ve geniş buldu.

83’ÜN 82 RUHU

Milletvekilleri açısından hukuki ayrıcalık yaratan düzenleme, şu istisna ile devam ediyor:

“Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa’nın 14’üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır.”

“Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması”na ilişkin md. 14, neyi öngörmekte idi?

“Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin….”

Bu düzenleme şekli, anayasa hukuku öğretisinde çok eleştirildi. Çünkü, bir kez, yasama dokunulmazlığının amacı ile çelişmekte. Sonra, “bozma suçu”, nasıl tanımlanacak? Nihayet, milletvekilleri arasında eşitsizlik yaratmakta: örneğin, yüz kızartıcı bir suç işleyen milletvekili yasama dokunulmazlığından yararlanırken, devlet biçimi olarak federasyon öneren bir milletvekili, hapsi boylayabilir.

2001 Anayasa değişikliği ile, md. 14 yeniden yazılarak, fikir suçunun önü kapatılmak istendi. Nitekim, “…bozmak,” fiilinden sonra, “Türk Devletinin…” yerine, “insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyet” dendi. Ama, md. 83’ün, 13. md.ye gönderme yapan cümlesine dokunulmadı.

Soru: DTP milletvekilleri aleyhine görülen davada, 14. md. nin ilk metni mi, yoksa 2001’de yazılan yeni şekli mi dikkate alındı?

Yanıt: Kamuoyuna yansıyan tablodan, anayasal evrim sürecinden çok “82 metni ve ruhu”na sadık bir yorumun ağır bastığı anlaşılıyor.

Sonuç: 1982 Anayasası’nı yapanlar, yurttaşlar karşısında “ayrıcalıklı bir yönetici sınıf” yaratmayı amaçladı. ’82 ruhunun ebediyetine inananlar ise, adı geçen sınıfta ayrımcılık yaratan bir uygulamayı içlerine sindirebiliyor.

TBMM, AYRIMCILIĞA SON VERMELİ

Hukuk devleti, yönetilenleri ve yönetenleri hukuka bağlılık yönünden eşitlemeyi amaçlayan, ancak ayrımcılığı yasaklayan bir hukuk sistemi demek. Md. 83 ise, her ikisine de aykırı: bir yandan, yasama dokunulmazlığı ile seçilmişleri seçmenlere göre ayrıcalıklı bir statüye yerleştirirken; öte yandan, bunda açtığı bir “delik” ile, ayrımcılık yaratmış bulunuyor.

TBMM’nin acil görevi şu: md. 83’ten, 14. md.ye yollama yapan cümle ile, “sorguya çekilemez ve yargılanamaz” fiillerini çıkarmak. Böylece, ayrıcalık ve ayrımcılık yaratan anayasal düzenlemeden uzaklaşma yönünde somut bir adım atılmış olur.

Bu ivedilik, “Türkiye milletvekilliği” vb düzenlemeler amacıyla Anayasa değişiklik arayışının, Türkiye gündeminin ne kadar uzağında olduğunu göstermiyor mu?

Değişiklikte izlenecek yöntemin önemini anlamak için, 2001 metninin ortaya çıkardığı tablo yeterli değil mi?

Bütün bunlar, yeni bir anayasa gereksinimini bir kez daha hatırlatmış olsa da, değişiklik süreci konusunda da ders vermiş olmalı: hangi gerekçeye dayanarak ve hangi yöntemle?

Evet, md. 83’e müdahale, demokrasi adına acil ve güncel bir görev. Eğer AKP ve CHP, bundan kaçarlarsa, öncelikle kendi demokratik meşruluk zeminini dinamitlemiş olurlar…

Yoruma kapalı.