“ 2007. 'Yasal çöp yılı' ”

- Devamı için tıklayınız -

2007 Türkiyesi’ne damgasını vuracak olan iki oylamadan ilki üzerinde yoğunlaşan tartışma ve atışmalarla bitiriyoruz 2006’yı. Yılbaşı ile örtüşen bayramın, harareti düşürmesi beklenir. Aslında, konunun sürekli gündemde tutulması, yararlı, hatta gerekli. İki nedenle:

• Sorunlara çözümü tartışarak bulmayı öğrenmemize katkı sağlayacağı için,

• Tartışma alışkanlığını geliştireceği için. Bir kayıtla: Cumhurbaşkanı(CB) seçimi,

TBMM seçimini unutturmamalı. Zira, şimdilik hava böyle. Sanki başkanlık rejimi geçerli ve Yürütme, CB ile birlikte seçilmiş olacak; Yasama Meclisi de bu doğrultuda oluşacak gibi bir görünüm var. Oysa, ne biri ne de diğeri için “seçim” nitelemesi yapılabilir.

Çünkü, bugünkü havaya göre, TBMM’de çoğunluğa sahip AKP üyeleri, Başbakan’ın, -kendini veya güvendiği birini- işareti doğrultusunda CB için iradelerini açığa vuracak. Buna, seçimden çok, bir “onaylatma işlemi” denebilir. Fakat daha vahimi, TBMM üyelerini belirleme tarzını da seçim olarak niteleyememe. Aslında bu süreç, CB’nı belirleme usulünü de seçim olmaktan çıkarmakta.

Neden? Hak edilmemiş bir çoğunluğun Meclis’te yarattığı orantısız gücün, CB’nı “seçimsiz belirleme” yetkisini yarattığı eğilimi, kaynağını bu haksızlığı yaratan sistemden almakta. Nasıl? Yüzde onluk seçim barajı, oy kullanan seçmenlerin ancak 13’nün oyunu elde etmesine karşın AKP’ye TBMM’de 23’lük bir temsil olanağını sağlamış olduğundan, “toplumsal çoğulculuk” ile “siyasal çoğunluk” arasında derin bir kırılma yaratmıştır. Bu durum, sivil toplum ile siyasal toplum arasında oluşan “derin fay hattı” şeklinde de ifade edilebilir. AKP, sayısal olarak kendini rahat hissettiği için, CB’nı seçim sürecine bile gerek duymuyor. Çoğulcu toplumun sıkıştırması da, fay hattını kapatmaya yetmiyor. Fay hattını “yasa barajı” yarattığına göre, bunun üzerine bıkmadan dikkat çekmek, demokrasiyi istemekle eşdeğerde. Neden? Çünkü bu engel, millet vekilini belirleme tarzını da seçim olmaktan çıkarmış durumda. Adaylarını belirle-yemeyen oy sahipleri, TBMM’ye gidecek vekilleri de seçemiyor. Kendi yapıları demokratik olmaktan uzak olan siyasal partiler(SP), TBMM’nin demokratik olmayan oluşum tarzından memnunO).

Eğer bir SP, yüzde olarak seçmenlerden aldığı oy oranının iki katı ile temsil ediliyorsa, TBMM’deki üyelerinin yarısı, başkasının oylarıyla “devşirilmiş” demektir; yani, çöpe atılan oylar sayesinde. Bunun anlamı, “yüzde 99’u Müslüman” tekerlemesini dillerine dolayan “mutedeyyin”(!)ler için “haram”a konma; laikler için ise, başkasının emeğine konmadır. Ne kadar çok oy çöpe giderse, Meclis’e “haksız giriş” o oranda yüksek olacak…

Oyun anlamı var mı? ‘Görev mi, hak mı?’tar-tışması, çok geride kaldı; ama bizde halen görev ve görevini yerine getirmeyen yurttaş, para cezasıyla; seçmen ise, çöp kutusu ile cezalandırılmakta. Yani, ilkin “hak” kısmı kaldırılan oyun kendisi sonradan çöpe atılıyor…

4 Kasım 2007’de Meclis’e “hakedişsiz” girenler, hak edip de giremeyenlerle alay edercesine, 25. yılında (7 Kasım) 82 Anayasası üzerine kasıla kasıla yemin edecek

Sayıları on milyonlarla ifade edilecek “oy çöpü”, yasal kuşkusuz, ama anayasal ve hukuki değil; demokratik yönden gayri meşru. Seçilme yaşını 25’e indiren Anayasa değişikliği, kaç genci Meclis’e sokacak? 3-5 mi? Diyelim ki 20-25. Buna karşılık, toplam 45 milyon oyun yarısı için, yani 20-25 milyon için, çöp torbası gözüküyor..

Kasım ayında hüzünlü ağaçlar, yapraklarını kaybettikleri için değil, gövdelerinin bile işe yaramadığına bakarak ağlayacak. Ya oyları çöpe giden “seçemeyen” yurttaşlar? Ümraniye-Hekimbaşı çöp yığını, metan gazının etkisiyle infilak etmişti; fakat fizik ve kimya ile sınırlı bir olay değildi. Daha dayanıklı olan “Türkiye çöplüğü” de sadece “siyasal istikrar”la açıklanamaz. Sosyo-ekonomik yapıda buluşma yok mu? Bir de Avrupa yolu, “ortak payda” olarak. Patlayan çöp yığının kayıpları ne kadar giderildi sonradan müdahale ile? Türkiye demokrasisini kurtarmaya ne ölçüde katkıda bulunabilir?

Aslında CB koltuğu üzerine verilen kavganın kaynağında, ülkeyi kaplayan çöp torbaları üzerinde yapılan ittifak yatıyor. Çöplük tehlikede sayılmaz. İnfilak tehlikesi de bulunmadığına göre, siyasal yapıdaki ittifaklardan daha derin ittifaklara ihtiyaç var toplumsal yapıda. Avrupa ise, yine kaldıraç işlevi görebilecek gibi…

Çöplerden kurtulabildiğimiz nice yıllara…

Yoruma kapalı.