27. yasama dönemi, “kurucu meclis” İşlevi görebilir mi?

27. yasama dönemi, “kurucu meclis” İşlevi görebilir mi?

Temelleri 1919 -1924’te sürekli ve aşamalı olarak atılan siyasal ve anayasal yapı, 2014-2018’te yine aşamalı olarak, ama tersi  yönde atılan adımlarla ortadan kaldırıldı.

Kurtuluş ve Kuruluş süreci,  ileriki on yıllara “kurallar, kurumlar ve değerler” bütünü bağlamında taşındı.  Darbelere, kesintilere ve kırılmalara karşın, anayasacılık açısından şu süreç kayda değer: iktidarı sınırlandırmak ve özgürlükleri güvencelemek.

 

Kurtuluş ve Kuruluş diyalektiği

1919: Samsun’a çıkışla başlayan ve Büyük Millet Meclisi’nin temel taşlarını döşeyen Kongreler.

1920: BMM’nin Ankara’da toplanması ve Kurtuluş savaşını da yöneten bir Meclis haline gelmesi.

1921: Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adı ile  Anayasa’nın yürürlüğe konulması.

1922: Büyük taarruz ve  Zafer ile bağımsızlığın askeri ayağının kesinleşmesi.

1923: Bağımsızlığı uluslararası ölçekte güvenceleyen Lozan Antlaşması ardından Cumhuriyet’in ilanı.

1924: Cumhuriyet’in ilk Anayasası, Kuruluş sürecini kurumlar ve kurallar düzleminde tamamladı.

Beş yıllık zaman dilimi,  Kurtuluş’un aslında Kuruluş yoluyla sağlandığını açık kanıtı.

 

“Cumhuriyet parantezi”

2002’den sonra başlayan AKP dönemi, “Cumhuriyet parantezi” söylemi ile örtüştü: özellikle “yurttaşlık, eşitlik ve laiklik” üçlüsünün oluşturduğu değerler bütününe karşı mücadele..

2014: Başbakanlık koltuğundan kalkmadan Cumhurbaşkanlığı makamına oturan kişi, Başbakanlık için inşa ettiği Sarayı, bu kez kendisine özgüledi.

2015: Parlamenter rejimi  bekleme odasına aldığını beyan eden kişi, Başbakanlık görevini ana muhalefet liderine vermemeyi, “sarayın yolunu bilmiyor” olmakla gerekçelendirdi.

2016: Daha önce, her istediğini verdiğini söylediği eski ortağının kanlı ve hain darbe girişimi bastırıldı. Güncel ortağı ise, kendisini  “anayasa suçu işlemek” le itham etti.

2017: İtham edenin desteği ile, “kişisel proje” olarak nitelediği Anayasa değişikliğini, OHAL ortam ve koşullarında oylattı.

2018: İki ortak, 3 Kasım 2019 seçimlerinin  24 Haziran 2018’de yapılmasına ani bir şekilde karar verdi. Seçimlerin ardından, sadece 1919-24 dönemi kurum ve kurallarının değil, Osmanlı son dönemindekilerin de yıkım süreci fiilen başladı.

2019: “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” (CBHS) dedikleri tek kişi yönetiminin sürdürülemez olduğu, bir yıllık uygulamasında bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı.

Özetle, ‘Meclis Hükümeti’ yerine, ‘Hükümetsiz Meclis’ ile Türkiye’nin yönetilemeyeceği kanıtlandı.

Çöküş, arayışı beraberinde getirmiş olsa da, CBHS, kendi deyişleri ile ne  ‘restore’ edilebilir ne de ‘rehabilite’. Yapılması gereken belli:  CBHS parantezinin kapatılması.

 

“CBHS parantezi nasıl kapatılır?”

Yıkım, anayasa yoluyla, ama meşru olmayan bir biçimde yapıldı.  İnşa da anayasa ile, ama meşru  yolla olmalı.

1) Süreç, kapalı kapılar ardında ve kirli bilgi yayılarak değil, saydam bir biçimde, doğru ve gerçek bilgi ile yürütülmeli.

2) Yasama,  nitelikli yasa  için anayasal ve  özerk statüsünü  sahiplenmeli.

3) Anayasal hedefi,   söylem, işlem ve eylemler düzleminde sürekli kılmak için kazanımlar  hep gündemde, dayanışma halkaları hep canlı tutulmalı:

Öncelikle, “yurttaşlık, eşitlik ve laiklik” üçlüsünün oluşturduğu değerler bütünü, itici güç oluşturmalı.

Sonra,  kesinlikle iktidar yarışına girmemek gerekir; zira böyle bir yarış, meşru olmayan iktidarı meşru kılmaya katkıda bulunur. Asıl hedef, demokratik hukuk devleti için anayasa olmalı.

Nihayet, bu hedefe, siyasal partiler, demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum bileşenleri olarak hep birlikte hareketle yürünmeli.

 

İktidar değil, anayasal düzen mücadelesi

2019-23 döneminin özgül tarih bilinci ve 27. Dönem TBMM’nin kurucu meclis sorumluluğu ölçüsünde  amaca ulaşabilir. Bunun için, CBHS mimarları ve savunucuları ile asla iktidar yarışına girmeyip insan haklarına dayanan demokrasi, ana hedef  olmalı.

 

İbrahim Ö. Kaboğlu (BirGün, 5 Eylül 2019)

Yoruma kapalı.