“ 4+4+4 = 12 ÇELİŞKİ ”

- Devamı İçin Tıklayınız -

4+4+4 = 12 ÇELİŞKİ

Anayasa Mahkemesi (AYM), kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen, 30.03.2012 günlü ve 6287 sayılı Kanunu, tümüyle Anayasa’ya uygun buldu. “Kur’an-ı Kerim” ve “Hz. Peygamberimizin Hayatı” derslerinin ortaokul ve liselerde isteğe bağlı seçmeli ders olarak okutulmasını haklılaştırmak için yazılan gerekçe, çelişkilerle bezeli. Sadece 12’si:

· Lâiklik tanımı: “Lâiklik, bireyin ya da toplumun değil, devletin bir niteliğidir” diyen AYM, -kendinden menkul bir- katı ve esnek lâiklik ayrımı yapıyor: “Din, kamusal alana kesinlikle yansımaması gereken bir olgudur”. (katı). Dini, “bireysel ve kolektif kimliğin önemli bir unsuru” olarak gören AYM’ye göre, lâik devletin amacı, “bireylerin sahip oldukları inançlarıyla barış içinde bir arada yaşayabilecekleri siyasal düzenleri inşa etmektir”. (esnek).

· Yöntem: Laiklik tanımında, “sistematik yorum yöntemini kullanmak suretiyle Anayasa’nın konuya ilişkin tüm hükümlerini sistematik bir yaklaşımla değerlendirmek gerek”ir diyen AYM, biraz aşağıda, tarihsel yoruma yönelmekte: “Hiçbir zaman dinsizlik anlamına gelmeyen laiklik” (Anayasa, md. 2 gerekçesi).

· Pozitif yükümlülük: Bu gerekçeden ulaştığı sonuç ise, -ilgisi olmadığı halde- “devletin, din ve vicdan hürriyetinin önündeki engelleri kaldırması, kişilerin inandıkları gibi yaşayabileceği uygun bir ortamı ve bunun için gerekli imkânları sağlaması ödevi”. AYM, böylece, devletin pozitif yükümlülüğünü, -lâikliğe tamamen yabancı bir kavram olan- “dine göre siyasal düzen” eşiğine vardırıyor.

· Din dersleri de pozitif yükümlülük: Bu şekilde yorumladığı yükümlülüğü din derslerine de uygulayan AYM, zorunlu din derslerini olduğu gibi, seçmeli dersleri de bu kapsama alıyor.

· Karşılaştırılabilirlik sınırları: Bu çerçevede, İHAM kararları da, yanlı ve eksik aktarılıyor. Zorunlu din dersleriyle ilgili Zengin/Türkiye kararını, tersine çevirerek gerekçesinde kullanan AYM, çarmıha gerilmiş İsa figürünün sınıflarda asılmasıyla ilgili İHAM (Lautsi/İtalya) kararı için de benzerini yapıyor. Oysa, bu kararlar, uygunluk gerekçesinden çok, 6287 sy.lı Kanun’un Anayasa’ya aykırılığını pekiştiren kararlar.

· AYM’nin (de) peygamberi var (mı?): AYM’ye göre, “Hz. Peygamberimizin Hayatı” ismi, “zorunlu olarak İslâm dini ile devlet arasında bir aidiyet ilişkisinin kurulması sonucunu doğurmaz… o dinin mensuplarının kutsallarına saygıyı ifade etmektedir”. Bu gerekçe, kendi tanımı ile de çelişmekte: “Lâiklik, devletin din ve inançlar karşısında tarafsızlığını sağlayan… bir anayasal ilkedir.” AYM, hak özneleri ile kanun koyucuyu karıştırmakla, aslında kendi peygamberini de beyan etmiş olmuyor mu?

· Eşitlik: AYM, eşitlik ilkesine iki açık aykırılığı, konuyla ilgisi olmayan kavramlar kullanarak reddediyor. Öncelikle, yasa ile belirlenen dersler karşısında hangilerinin yer alacağının belirtilmemiş olmasının, bu dersleri zorunluya dönüştüreceği göz ardı ediliyor. Sonra, eşitlik ilkesinin, “aynı durumda olanlara aynı, farklı konumda olanlara farklı kuralların uygulanmasını gerektir”diği görüşüyle, seçmeli ders olanağının sadece Sünnî’lere tanınmasını eşitlik ilkesine aykırı bulmuyor. “İslâm dininin kutsal kitabı” vurgusu da, diğer dinleri ikincil konumda algıladığını ortaya koyuyor.

· Aleviler/agnostikler/ateistler: Burada, AYM’nin başlıca ayrım ölçütü, “Müslüman” ve -Lozan’a atfen- “gayrimüslimler”. Dine karşı ilgisizler, agnostik ve ateistler bir yana, kararda “Alevi” sözcüğü bile yok. “Lâiklik, devletin din ve inançlar karşısında tarafsızlığın sağlayan,..din ve inançlar karşısında eşit mesafede duran … devlet” tanımıyla, Alevilerin sorunlarına ayna tuttuğu izlenimi verse de, “Alevî’nin adı bile yok”. Ayrıcalık zırhı geçirilen çoğunluk dini dışında kalanlar, ayrımcılığa tabi tutulmuş oluyor.

· AYM/DİB paralelliği: Bu bakımdan, AYM yaklaşımı ile Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) işlem ve eylemleri arasında tam bir paralellik var. AYM, DİB’in “sünnileştirme misyonu”na ivme kazandıracak.

· Gerekçe: AYM, Anayasa’ya uygunluk bildiriminden çok, yasayı savunma ve yasa gerekçesini tamamlama işlevine soyunmuş; birçok dilsel ve mantıksal çelişki ile bezeyerek kararını.

· Sadece iki üye: 16 üyenin imza attığı karara karşı çıkan üye sayısı, sadece iki: F. Kantarcıoğlu ve M. Erten.

· Sünnîlik hizmetindeki özgürlük: AYM, bu kararıyla, lâiklik, eşitlik ve din özgürlüğü gibi kavramları kendine göre anlamlandırmakla yetinmiyor. Kendini daha çok ulema ve hatta bir fetva kurumu yerine koyuyor. Böylece, gelecek kuşakların “Sünnîlik bakış açısıyla yetişmeleri”ne onay vermiş oluyor. Din-insan hakları ilişkisi bakımından, insan hakları bakış açısıyla dini kavrayan değil, tam tersine, dinsel bakış açısının özgürlüğü biçimlendireceği bir toplum projesinin tevsiki…

Yoruma kapalı.