“AK” PARTİ’DE 16 “KARA” DELİK

“AK” PARTİ’DE 16 “KARA” DELİK

20 Temmuz 2016 gecesi, 15 Temmuz darbe girişiminin bozduğu anayasal düzeni yeniden kurma gerekçesiyle OHAL ilan edildi. İstisnai bir düzenleme olarak öngörülen OHAL KHK, amaç ve Anayasa dışı kullanımla keyfi bir yönetim aracına dönüştü. OHAL KHK ek listeleri, darbe girişimi ile hiçbir biçimde bağlantısı olmayan muhalifleri sindirmek için kullanıldı. 7 Şubat 2017 gecesi yayımlanan 686 sayılı KHK ek listesi, bunlardan biri: 4464 kamu görevlisi (bu satırların yazarı dahil 330’u öğretim üyesi).

Adalet ve Kalkınma Partisi, olumlu çağrışım için adını “ak parti” olarak kısalttı. Ne var ki, uygulamaları, pek “kara”. İşte K ile başlayan ve kısaltılan sözcük harfleri kadar sayıdan oluşan bir demet: adalet ve kalkınma=16.

  1. KARANLIK KARARNAMELERİ: Diğerleri gibi, 686 sy.lı KHK de zifiri karanlıkta yayımlandı.

  1. KE-EN-LEM-YEKÜN KHK: Adı “kanun hükmünde” olsa da, usul ve içerik olarak “ke-en-lem-yekün” (yokmuş/hiç olmamış gibi). Bakanlar Kurulu toplantı ve KHK tarihleri farkı, anayasal kavramların çarpıtılması, OHAL ile ilgili olmayan konuların düzenlenmesi, idari işlem konusu olan ek listeler, listelerin KHK imzacıları dışında hazırlanması ve daha birçok neden, “yokluk” görüşünü teyit ediyor.

  1. KATLİAM: Buna karşılık, sonuçları insanlık dışı. Şöyle ki; tek mermiyle öldürülen kişi üzerine şarjörü boşaltmakla yetinmeksizin, cesedi tekmelemek, ip takıp sürüklemek ve kamusal alana atmak gibi. Bu nedenle, hukuken yok hükmündeki düzenlemenin doğurduğu sonuçlar, katliamdan beter. O denli ağır ve kapsamlı ki, öngördüğü yasaklar dizisi için, kıyım ve kırım sözcükleri bile yetersiz.

  1. KÜRESEL KIYIM: Yasaklar, ulusal sınırlar ile kayıtlı olmayıp, kainat ölçeğinde etkili. “KHK ek listesinde adı yer almak”, dünya genelinde etkili yasaklara tabi olmak demek: pasaport iptali, bilim ve araştırma özgürlüğünü uluslararası ölçekte kullanamamak, dünya üniversite gençliğini eğitimde çeşitlilik hakkından yoksun kılmak vs.; kısacası,; yurttaşını insanlığa hizmetten alıkoyarak düşünce ve bilim kıyımında küreselleşmek. Yakınlarına uygulanan yaptırımlar da, suç ve cezaların kişiselliği ilkesini ihlalin ötesinde kainat ölçeğinde geçerli.

  1. KITLIK VE KABUK: Kendilerine reva görülen tek olanak, “ağaç kabuğu”. Oysa, khk’zedeler ağaç kabuğu yemez; çünkü ağaç kesmez, açlıktan ölseler bile. Çünkü, onlar için, adlarının katliam çizelgesinde yer alması, çok daha haysiyet kırıcı…

  1. KİŞİLİK SORUNU: Gerekçesiz ek listelerin içeriğinden başbakan, basın yoluyla haberdar oluyor; yardımcısı ise, MİT tarafından hazırlandığını itiraf ediyor. Anayasal sorumluluk sahibi zevat, listeleri geri alma yerine, “yargısız infaz” mağduru kişilerin sürekli hedef gösterilmesi karşısında seyirci kalıyor. Cemiyet ve cemaat ayrımı açısından, “ben cemaatçı değil, cemiyetçiyim; sadece hukuka bağlıyım” diyorum; ama KHK altında imzası bulunan kaç bakan, örneğin, “ben cemaatçı değilim; ben B. Bodağ’ım…ben S. Soylu’yum” diyebiliyor?

  1. KARAÇALMA: Adları KHK ek listelerinde yer alan kişilerin, Anayasa’ya aykırı bir biçimde kurulan medya tekeli yoluyla, vatan haini, terörist gibi iftiralar ile sürekli itibarsızlaştırılmaya çalışılması, vatan hainliğinin, “Anayasa’ya aykırı, Anayasayı ihlal eden ve anayasa suçu oluşturan işlem ve eylemler” olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.

  1. KUMPAS: İdamlık kararların verildiği toplu davaların ardından bu bir kumpastı denilerek işin içinden çıkmak isteyen iktidar sahipleri, “yargısız infaz” muamelesini teyit için OHAL ortamında yargı mercilerini seferber etti. Barış isteyenler sanık sandalyeleri kurularak, yeni kumpaslar ve “fikir suçları” yaratıldı.

  1. KAOS : Anayasal bilgi kirliliği ile yetinmeyip, siyasal-anayasal kavramlar bütününü kirletildi. En katı totaliter yönetimlerde bile gerçekler, bu denli çarpıtılmaz ve hedefler bu kadar saptırılamaz. Bu nedenle, karşılaştırmalı yaklaşım tuzağına düşülmeye! “Demokratik hukuk devleti” yolunda bunca birikimi olan bir Devlette, “yeniden kurma” adına kaldırılan anayasal düzen yerine kaos yaratıldı.

  1. KOMİSYON KİLİDİ: Bir ayda kurma vaadinde bulunarak, yok hükmündeki işlemler ile dünya çapında yaptırım uyguladıkları kişileri her türlü başvuru hakkından yoksun kıldılar. Ne var ki Komisyon, aradan bir yıl geçtiği halde “kapalı kutu” özelliğini sürdürüyor.

  1. KAYYUM: Görevden aldıkları Belediye başkanları yerine kayyum atadılar; zorla istifa ettirdiklerinin yerine ise, Belediye Meclislerine sözde seçim yaptırdılar. KHK yoluyla “ katliam zincirinde yer alan” bir öğretim üyesini yargıç adayı gösterdikleri Avrupa Mahkemesi’ne de kayyum gönderdiler.

  1. KOMUTADA PARALEL YAPI: Askeri komuta zincirini kırmayı ne ölçüde başardıkları tartışılabilir; ancak “paralel komuta” mercii oluştu: kendini mezheb misyoneri gibi gören Milli Eğitim Bakanı, tv.den duyduğu “TEOG kaldırıla!” talimatını teyit için soluğu taksi durağında aldı. “Yrd. Doç.lik kladırıla!” talimatı karşısında, binlerce meslektaşının katli için imza kullanmış olan YÖK başkanına düşen, “hazırım” komutu vermek oldu.

  1. KUVVET TEKELİ: Kuvvetler ayrılığını, “bir kişinin kuvveti” olarak anlayan Meclis, kural koyma yetkisinin önemli bir kısmını 5 ayrı kategoriden oluşan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kullanılmasına rıza gösterdi.

  1. KALICI “TEK KİŞİ” OHAL’İ: Her konuyu OHAL KHK yoluyla düzenleyen anlayış, kanunilik ilkesini kaldırdığı gibi, kanun hükmü yerine “sivil şiddet” kullanımını meşru kılıcı ve devletin varlık nedenini sorgulatıcı bir düzenlemeye de imza attı: 696 sy.lı KHK. Ve haklı bir soru: böyle bir düzenlemenin amacı, kalıcısı için OHAL’in 4. Evresine geçmek mi?

  1. KAMU KURUMLARI: ‘Seçim Paketi’ olarak isimlendirilen Torba Yasa Tasarısı ile vakıflardan sonra aralarında Önder İmam Hatipliler Derneği, İlim Yayma Cemiyeti’nin de olduğu İktidara yakın derneklere kamu taşınmazlarının 49 yıllığına bedelsiz tahsisinin yolu açılıyor (N. Gökdemir’in “Vergilerimizle alınan mallar yandaş derneklere verilecek” haberi, BirGün, 6.2.18). Öte yandan, kamuya yararlı statüsü verilen “yandaş dernekler”, “Türk” adını kullanıyor iken, anayasal güvenceye sahip kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından “Türkiye” adını kullanmalarını engelleme girişimi, muhalefeti “kurumsal sindirme” operasyonunun ta kendisi…

  1. KÜLLİYE : Çankaya yerine Beştepe tercih edildi; saray yerine külliye (bütünlük). Bu ise, külliyen (tamamen) OHAL yönetimi hizmetine sunuldu. (BirGün, 7 Şubat 2018)

7 Şubat 2017-7 Şubat 2018: Bir yıllık zaman diliminde Türkiye toplumuna çok şey kaybettirildi; 3 Kasım 2019 seçimlerine kadar, daha fazlasına razı olmamak için, olup bitenlerden haberdar olmak için, bilme hakkımızdan ödün vermeyelim. Bilgilendikçe, MONOKRASİ/DEMOKRASİ ayrımının farkına varırız…

Yoruma kapalı.