“ Anayasa arayışındaki Tunus ”

- Devamı için tıklayınız -

24 Temmuz 2011, Tunus için kritik bir tarih: Anayasa yapımı için kurucu meclis seçilecek. Şimdi, ilgili kişi, örgüt ve kuruluşlar, bu süreç üzerinde kafa yoruyor. Öyle ki, seçim görevlilerinin yetiştirilmesinden seçim sisteminin belirlenmesine kadar her şey, bu üç aylık zaman dilimine sıkıştırılacak. Bu nedenle, bu tarihin erken olduğunu öne sürenler haksız sayılmaz. Ama ramazan ayı “sendromu” , takvim üzerinde baskı yaratmıyor değil…

“Devrimin amaçlarını gerçekleştirmek için…” Bu geçişi sağlamak amacıyla kurulan organın adı oldukça iddialı: “ Devrimin, Siyasal Reformun ve Demokratik Geçiş Sürecine ilişkin Amaçların Gerçekleştirilmesi Yüksek Kurulu”. Başında, profesör Y. Ben Achour var.

Üç kaynaktan gelen temsilcilerden oluşan bu organ, 5 alt-komisyon halinde çalışıyor: Anayasa , Seçim, Basın ve Yayın, Kamu Özgürlükleri ve Yargı.

Çok yönlü ve hummalı çalışma ortamı, gelinen yer ve gidilecek yeni yön arasındaki ayrışmayı da gözler önüne seriyor. Diktatörlüğü yıkmada öncü rol, haklı bir gurur kaynağı. Ne var ki, yeni rejimi kurma heyecanı, belirsizliklerden arınmış değil. Görünen o ki, yeni rejimi kurmak, Ben Ali’yi göndermekten daha zor.

Birbirine bağlı çok yönlü ilişkiler yumağı, siyasal, toplumsal ve uluslar arası alanları sarmalamış bulunuyor:

Siyasal irade ve yönü: Geçiş dönemini damgalayacak olan siyasal irade, eğreti dengeler üzerinde duruyor. Mevcut Anayasa’dan devralınan kurumlar; Yüksek Kurul’ca şekillendirilen yeni kurumsal ve hukuki düzen ve, bunun sivil toplum ayağı. Bu arada, çığırtkan kimi kesimlerin öne çıkma eğilimi ile baskıcı rejimin sadık bekçilerini ayıklama güçlüğü yan yana…

Seçimler ve seçim sistemi, en sıcak gündem maddesi. Seçimlere giden yolda, çok sayıda partinin temsil sorunu da var. Parti sayısı, günbegün artıyor. 18 Mart itibariyle 38’e ulaşmıştı. Toplumsal parçalanmayı yansıtan ve uzlaşmayı zorlaştıran bu tablo, siyasal istikrar sağlamak amacıyla getirilecek düzeltici önlemleri de düşündürtüyor.

Bu arada, Anayasa Meclisine sunulacak taslak hazırlığı, -parlamenter rejim izleri sezinlense de-, anayasal eksenleri henüz somutlaştırmış değil.

“Entelektüel işsizler”: Geçiş yönetimi, geleceğin siyasal yapılanmasını değil sadece, güncel toplumsal ve iktisadi sorunlara da el atmak durumunda. Büyük eşitsizlikler ve fakirleştirilmiş halk kesimleri, geçiş dönemi yöneticilerine olağan dönemden daha fazla sorumluluk yüklemekte. Bu bakımdan, Başbakan B.C. Essebsi’nin, “münevver işsizler” deyimi, sorunun boyutlarına işaret ediyor.

“Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu” (HYDK): Dış zorlamalar, farklı nitelikte. Libya sınırından göç ve sığınma akınının yol açtığı sorunlar, konunun demografik boyutu. Burada değineceğim ise, Tunus’a, dışarıdan yapılan yoğun ziyaret ve tavsiyeler. Destek ve dayanışma anlamında olumlu olsa da, bunların, “devrimci güçleri” meşgul edici ve hatta bunaltıcı etkisi yok değil. Daha kötüsü, içişlerine karışılma duygusu ve bir tür, “anayasal milliyetçilik” diyebileceğimiz, ulusal tepkiyi kamçılaması.

Gerçi, Venedik Komisyonu kısa adıyla anılan HYDK, bir dış müdahale sayılmaz. Öncelikle, Tunus da üye; sonra, bu Komisyon, Orta ve Doğu Avrupa Devletlerinde geçiş sürecinde anayasal demokrasi standartları üzerine danışma niteliğinde katkıda bulunmuştur.

Anayasa üzerine henüz resmi bir çağrı olmadıysa da, seçim görevlilerinin yetiştirilmesi amacıyla acil uzman talebi, somut ilk adım olarak görülebilir.

Türkiye: özgül konum mu? : HYDK ziyareti çerçevesinde ilk ve son toplantı, Türkiye Büyükelçiliğinde yapıldı. Bunun nedeni, ülkemizin, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanı olmasıdır. Büyükelçi Akın Algan’ın evsahipliğini anlamlı kılan, yapılan resmi görüşmelerde Türkiye’nin öne çıkmasıyla sınırlı kalmadı. Sokağın nabzı da bu yönde: Hilary Clinton’un ziyaretini protesto eden Başbakanlık önündeki kalabalığın kenarından geçerken, “Sizi istemiyoruz, gidin” diye bağıran kadınlara , heyet başkanı G. Buquicchio, “biz Amerikalı değiliz” diye cevap veriyor. “Fransızları da istemiyoruz.” tepkisine karşılık, bu kez, “Fransız da değiliz, arkadaşım Türk, ben ise İtalyan” diye açıklama yapıyor. Son nokta: “Türk ise tamam;…” oluyor.

Tarihi ve kültürel bağlar, farklı açılardan okunabilir. Ama acaba Tunus Anayasası, “İnsan Haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyet” diyebilecek mi? Bütün sorun burada düşüncesiyle Kartaca-‘dan havalanırken, savaş uçakları Libya semalarında keşif uçuşlarına başlamak üzereydi. Bu da, Birleşmiş “olmayan” Milletler “Anayasası” gereği olsa gerek…

Yoruma kapalı.