“ ANAYASA: ÇATI MI, PERDE Mİ? ”

- Devamı için tıklayınız -

ANAYASA: ÇATI MI, PERDE Mİ?

Başkan Çiçek, görev alanı tanımını yaparken, “arazi temizliği’ bizim görevimiz değil”diyor. “Arazi temizliği” de ne demek?

TBMM’de temsil edilen partilerin eşit temsil ilkesine göre kurulan Uzlaşma Komisyonu,“yeni anayasa yolu” üzerine ilkeler belirledi ve bunu kamuoyu ile paylaştı. Bu, kuşkusuz, şu an itibariyle olumlu bir adım…

Fakat, yeni anayasa yoluna ilişkin çekinceler bir yana, yeni anayasa için “içtenlik sınavı”olarak adlandırılabilecek “acil yasama çalışmaları” yapma gereği, çoktandır dillendirilmektedir.

Bunlar, öncelikle, düşünce ve kişi özgürlüğüne ilişkin alanlardır; daha doğrusu, muhalif görüş açıklamaları nedeniyle insanları özgürlüklerinden alıkoyan düzenleme ve uygulamalar.

Bu sorun, siyasaldır, hukukidir ve yargısaldır. Bunlar, sorunun görünen yön ve/ya boyutlarıdır.

SİYASAL/HUKUKÎ VE YARGISAL

-Yargısal: 2001-2005 yıllarında gerçekleştirilen reformlara rağmen özellikle son yıllarda tanık olunan yargı uygulamalarını, yürürlükteki hukukla açıklamak kolay değil.

-Hukukî: yargı kararlarının anayasanın emredici kurallarına aykırı olması veya yürürlükteki yasaların bile gerisinde kalması, düşünce özgürlüğü ve kişi güvenliği üzerinde “damoklesin kılıcı” gibi sallanan yasal düzenlemeleri ayıklama gereğini ortadan kaldırmaz.

-Siyasî: siyasal irade, ilk iki zaafı pekiştiren bir görünümü yansıtmakta. İki nedenle:

* fikri farklılığın bedeni özgürlükten alıkonulma sonucu doğuran uygulamaları, açık ve/ya örtülü olumlama, hatta cesaretlendirme, yaygın ve sürekli bir politik tavırdır.

* mevzuata ilişkin düzeltim işareti vermemekte…

Bu iki neden, “muhalif görüş sahiplerini bedenî özgürlükten alıkoyma”uygulamalarını sürekli kılmakta.

“ARAZİ TEMİZLİĞİ”NİN ANLAMI

Bu belirtilenler ışığında, yeni anayasaya giden yolda “arazi temizliği”, şu anlama gelir:

– Bu tür uygulamaların insan haklarına dayanan demokratik hukuk devletini kuracak yeni anayasa hedefini gölgelediği, siyasal irade tarafından kabul edilmeli.

– Böyle bir kabulün hukuk düzlemine yansıması, bazı yasa maddelerinin ivedilikle gözden geçirilmesi şeklinde olmalı.

– Bu süreç ve sonucu, yargı organlarını, hukuka uygun karar vermeye zorlayacaktır.

Bu gerekliliklerin yerine getirilmesi, yeni anayasa sürecini geciktirmez. Tam tersine hızlandırıcı bir işlev görebilir; ama daha önemlisi, anlamlı kılar.

Bunu, anayasaya paralel çalışmalar yoluyla yürütmek mümkün ve gerekli.

Bunun için, pekala “Anayasa Uzlaşma Komisyonu” benzeri bir komisyon kurulabilir. Bunda bir engel bulunmadığı gibi, bu süreci işletmek, anayasa komisyonundan daha kolay.

Neden daha kolay?

Çünkü, TBMM’nin aslî görevi yasa yapmak. Anayasayı değiştirmek bile istisnai yetkisidir. Kuşkusuz, anayasayı yenilemesini engelleyen bir düzenleme bulunmamakta. Ancak böyle bir yetki kullanımının olağan olmadığı ve birçok sıkıntıyı beraberinde getireceği bilinmekte ve görülmekte.

Bütün bunlara karşın ve sonuca ulaşılıp ulaşılmayacağı bilinmediği, (yani AB süreci gibi“ucu açık” olduğu) halde, bu yolun denenmesi, yerinde bir girişim olarak görülebilir.

İÇTENLİK SINAVI

Buna karşılık, TBMM’nin aslî görev alanına giren ve bırakın yeni anayasa hedefini, bugünkü anayasal düzeni bile zedeleyen uygulamaları önleyici düzenlemelerden kaçmak, gerçekten yeni anayasa istenip istenmediği konusunda ciddi soru işaretleri yaratmakta.

Oysa, böyle bir çalışma, eğer bir gün kotarılabilirse, yeni anayasanın, sağlam sütunlar üzerinde yükselen “çatı işlevi” görmesini sağlayabilir. Bugünkü haliyle devam edilmesi durumunda, yeni anayasa yapılsa da, olsa olsa bir “perde işlevi” görür böyle bir metin…

Bunun için, 1961 akıbetini hatırlatmak, uyarıcı olmalı: özellikle, düşünce özgürlüğü konusunda öngördüğü güvenceli düzenlemeye karşın, TCK. 141, 142 ve 146. md.leri, anayasal hükümlerin uygulamaya yansımasını sürekli gölgelemişti.

TBMM’nin yakın geçmişte ortaya koyduğu “performans (başarım) zaafı” da, unutulmamalı: 1995-2004 arasında özgürlükler lehine gerçekleştirilen anayasal değişikliklerin gereği olan yasal düzenlemeler henüz tamamlan(a)madı…

Yoruma kapalı.