Anayasa Mahkemesi kararı – 1

Anayasa Mahkemesi kararı – 1

Düşünce ve ifade özgürlüğü üzerine önemli ölçütleri öne çıkaran Anayasa Mahkemesi (AYM)  Barış Akademisyenleri kararı ( 2018/17635), anayasal hak ve özgürlükler düzenini insan hakları Avrupa hukuku ışığında okuma örneğidir.

AYM KARARININ ÖZÜ:

“Haksız ve gerekçesiz kararlarla terör örgütünün propagandasını yapma suçundan mahküm  edildikleri iddiaları”, ifade özgürlüğü kapsamında olup;  “bildiriyi imzalamaları nedeniyle terör örgütü propagandası yapma suçundan hürriyeti bağlayıcı cezalar ile cezalandırılmaları”, ifade özgürlüğüne  müdahaledir. Bildiriyi desteklemenin “terör suçlarının işlenmesinin teşvik edilmesi olarak kabul edilip edilemeyeceği” ,  çözümlenmesi gereken sorun olarak gören AYM’ye göre;

Türk hukukunda terör örgütü ile bağlantılı her düşünce açıklamasının değil yalnızca terör örgütlerinin cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek, övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propaganda yapılması” suçtur.

 

GÖRÜŞLERDE BENZERLİK

AYM’ye göre; “İçinde şiddete başvurmayı cesaretlendirici ifadeler yer almayan ve terör suçlarının işlenmesi tehlikesine yol açmayan düşünce açıklamaları sırf terör örgütünün ideolojisi, toplumsal veya siyasal hedefleri, siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlara ilişkin görüşlerine benzerlik gösterdiğinden bahisle terörizmin propagandası olarak kabul edilemez” .

 

VARSAYIM, DELİL OLAMAZ

AYM’ye göre mahkemeler, “gerekçelerinde bildiriyi yazan ve imzalayanların PKK’nın talimatı ile hareket ettiklerine ilişkin varsayımı aşan bir delil gösterebilmiş değil”:

“…soyut bazı değerlendirmelerle bir düşünce açıklamasının  terör örgütü ile yapılan bir tür iş bölümü neticesinde  veya örgütün talimatı ile yapıldığını varsayması ve bu tür bir varsayımla kişilerin cezalandırılması ifade özgürlüğü üzerinde ağır bir baskı oluşturacaktır”. “…silahlı ve tehlikeli bir örgütün muhatap alınmamasına veya değerlendirmelerde şu veya bu sebeple gözardı edilmesine hukuksal bir sonuç bağlanması;  bilgilerin veya kanaatlerin tek yönlü olması, ifade özgürlüğüne  müdahale etmek için tek başına bir neden olarak kabul edilemez.” .

 

“ALGI YARATMA” İDDİASI, HUKUKİ DEĞİL

AYM’ye göre; “Herhangi bir düşünce açıklamasının algı yaratılmaya çalışıldığından bahisle terör örgütünün propagandası olarak kabul edilmesi hukuksal bir değerlendirme” olamaz; “ne kadar ağır olursa olsun, devletin terörle mücadele politikalarını eleştiren görüş ve düşüncelerden dolayı kişilere yaptırım uygulanmamalı”.

 

TERÖR ÖRGÜTÜNÜ ÖVMENİN ÖLÇÜTÜ

“Kişileri şiddete başvurmaya yönlendiren ifadeler yer almayan ve terör suçlarının işlenmesi tehlikesine yol açmayan açıklamalar terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik etme olarak kabul edilemez.” diyen AYM, “mahkumiyet kararlarında ortaya konulan gerekçeleri ilgili ve yeterli” bulmuyor.

 

ZORUNLU BİR TOPLUMSAL İHTİYAÇ DEĞİL

Kamu yararına ilişkin olan bildiri yoluyla  “düşünce açıklamasına yapılan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca  karşılık geldiğinin oldukça titiz  değerlendirmelerle gösterilmiş olması gerek”liliğini vurgulayan AYM’ye göre; “Kamu gücünü kullananların eylemleri hakkındaki açıklamaların rahatsız edici de olsa cezalandırılması caydırıcı etki doğurarak toplumdaki ve  kamuoyundaki farklı seslerin susturulmasına yol açabilir. Cezalandırılma korkusu, çoğulcu toplumun sürdürülebilmesine engel olabilir…” : İfade özgürlüğü demokratik toplumda yaşamsal olduğundan, terör ve şiddeti teşvik ile nefret söylemi dışında ifade özgürlüğünün kullanımına yönelik müdahaleler demokrasiye zarar vermekte ve onu tehlikeye atmaktadır”.

 

DEMOKRATİK TOPLUM VE ORANTILILIK

“Başvurucular hayatlarını düşünce açıklamaları ile sürdüren kişilerdir ve araştırmalar yapmak, konferans ve seminerlere katılmak, tartışmalarda söz söylemek, tezler ileri sürmek başvurucuların mesleklerinin bir parçasıdır”  diyen AYM’ye göre; hürriyeti bağlayıcı ceza vermek suretiyle yapılan ve zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmeyen müdahale, terör örgütü ve terörizmle  mücadele kapsamında hedeflenen kamu düzeninin korunması amacıyla orantılı değil; “temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir” .

 

SONUÇ YERİNE

Anayasa ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile bunların uygulanmasında somutlaşan düşünce ve ifade özgürlüğü ölçütlerine kayda değer bir katkı olan AYM kararının sonuçları ayrıca ele alınmalı.

(BirGün, 1 Ağustos 2019)

 

 

 

 

Yoruma kapalı.