“ Anayasa nasıl 'yeni'lenir? ”

- Devamı için tıklayınız -

İsviçre’de, “1848’den bu yana Federal Anayasa iki kez tümden değişti, 29 Mayıs 1874′ te ve 18 Nisan 1999’da. Buna karşılık, yine bütünüyle değişikliği hedefleyen Federal Meclis tasarısı 1872’de, halk girişimi 193s’ te, halk tarafından reddedildi. 1848 Federal Anayasası 3 kez değiştirildi, 9 değişiklik girişimi reddedildi. 1874 Anayasası, 147 kısmi değişikliğe uğradı;… 1999 Anayasası 9 kez değiştirildi; 6 kez Federal Meclis tasarısı ve 3 kez halk girişimi sonucu. 1848’den bu yana toplam 359 Anayasa değiştirme tasarısı, halkın ve kantonların onayına sunuldu”.

İsviçre Anayasa hukuku öğretisinde revizyon, iki açıdan tanımlanır: değişikliğin anayasal hükümler bütününe veya büyük çoğunluğuna ilişkin olması, “nicelik” ölçütüdür. Değişiklik anayasanın temellerine ve yapısal ilkelerine ilişkin ise, “nitelik” olarak toptan değişiklik söz konusu. Toptan değişiklik, halk veya Federal Meclis tarafından önerilebilir.

Halk girişiminde 4 aşamadan geçilir: Anayasayı tümden değiştirmeye yönelik “halkın girişimi”, en az 100.000 yurttaş tarafından başlatılabilir. Bu durumda Federal Meclis, sadece değişiklik konusunda “ön halk oylama-sı”nı düzenlemek mecburiyetinde. Oylamaya katılan seçmenlerin çoğunluğunun evet demesi durumunda, 3. aşama, revizyon üzerinde birlikte çalışacak “Meclislerin yenilenmesi” (Milli Konsey ve Devletler Konseyi). Halk girişiminin önerdiği metin genel ifadelerle formüle edilmiş ise, yeni seçilen meclisler tarafından somutlaştırılarak, halk yeniden oy vermeye çağrılır (“onay referandumu”). Seçmenlerin ve kantonların salt çoğunluğunca (en az 13 kanton) kabul edilen metin, kesinleşmiş olur.

18 Nisan 1999 tarihli halkoyu ile kabul edilen İsviçre Anayasası, 197 maddelik ayrıntılı ve uzun bir metindir. Temel ve siyasal haklar ile toplumsal amaçların yanı sıra, çevre ve alan düzenlemesinden, iktisat, lojman, iş, sosyal güvenlik ve sağlığa değin birçok ayrıntılı hükme yer veren Anayasa’da, maliye rejimine 10 md. özgülenmiş bulunuyor. Kısaca, Konfederasyon Anayasası, adı konmuş olmasa da, “in-san-ülke-devlet” sacayağına dayanıyor…

• • •

1919 Anayasası ile yönetilen Finlandiya, “Parlamento, Cumhurbaşkanı ve hükümefin yetkileri arasında denge sağlamak ve Parlamento’nun konumunu güçlendirmek amacıyla, 1990’da Anayasa değişikliği çalışmalarına başladı. Aslında anayasal tartışmalar ve uzman gruplar tarafından yapılan çalışmalar, 30 yıldır sürüyordu. Parlamenterlerden oluşan ko-mite’nin 18 ayda hazırladığı proje, Hükümefin Parlamento’ya 1998’de sunduğu önerinin de temelini oluşturdu. Bu süreçte, siyasal partiler arası ideolojik çatışmayı azaltan temel bir siyasal kültür değişikliğine tanık olundu. Parlamento, Finlandiya’nın yeni Ana-yasa’sını hemen hemen oybirliği ile kabul etti: 2’ye karşı 175 oy. Anayasa, 1 Mart 2000’de yürürlüğe girdi…

• • •

Eğer Batı anayasacılığı geleneğini izleyerek bir toplumsal mutabakat belgesi yaratmak istiyorsak, “nasıl” sorusuna, sınırlarımızın ötesine de bakarak yanıt aranmalı. Polonya’nın üzerinde 5 yıl çalışarak 1997’de yürürlüğe koyduğu yeni anayasa, Güney Afrika’nın 1990’la-rın başında başlayıp 1996’da tamamladığı uzlaşma anayasası da belirtilebilir. Geçelim şimdilik bunları… İsviçre ve Finlandiya örnekleri, bize en azından bir anayasanın yapım yönteminin ne olmaması gerektiğini göstermeye yetmez mi?

• • •

Ankara da (daha doğrusu AKP) Anayasa’yı yenilemek istiyor. Hangi ülkede? İsviçre ve Finlandiya’ya göre demokrasinin daha az yerleştiği, rejimin temel ilkeleri ve işleyiş tarzı konusunda “consensus”un (oydaşma) daha zayıf olduğu bir ülkede: kimlikler ve lâiklik sorunu… Hatta yazının bu noktasında bellek, Finlandiya Parlamentosu Genel Kurul salonundaki çıplak insan heykellerine kayıyor… Türkiye’de ise en ivedi anayasal düzenleme konusu, saç tellerinin örtülmesi. Bu derin tezatları da geçelim.

• • •

Devlet adı altında örgütlenen toplumun ortak belgesi olarak anayasa, toplumsal evrim sürecine göre değişir. Başka bir söyleyişle, hem anayasa toplumu biçimlendirir, hem de toplum anayasayı. İsviçre ve Finlandiya gibi, bize göre ilerlemiş olan ülkelerde bile anayasa sürekli değiştirilir; hatta rejim yenilenmediği halde, anayasalar yenilenir. Bizde de, yeni anayasa ya da değişiklik olağan karşılanmalı. Asıl korkulması gereken, toplumla uyuşmayan anayasal hükümler ya da anayasal değişiklikleri 15 yıldır yasalara yansıtmayan kurulu iktidara, çoğunluk partisinin yöneticileri tarafından anayasayı tümden yenileme işlevinin dayatılmış olması…

Yoruma kapalı.