“ Anayasa neden değiştirilir? ”

- Devamı için tıklayınız -

Yeni bir anayasa, Türkiye toplumunun ihtiyacı ve beklentisidir. Fakat, bu gereksinim ne denli güncel ise, temsilî yetkiyi kullanan vekillerin iradesi, yeni anayasa arayışından o ölçüde uzak.

Kuşkusuz, olağan dönemde anayasayı yenileme, zor bir süreç. Bunun yol ve yöntemini belirleme gereği açık. Ancak, bunu ciddi olarak tartışabilmek için, yenileme konusunda samimi bir “siyasal irade” ortaya çıkmalı. Ne var ki, bu henüz görünürde yok… Bu genel saptama, AKP, CHP ve MHP için aynen geçerli.

Değişiklik alanı ise, iki boyutlu: anayasa bütününü kapsayan genel bir gözden geçirme veya kısmî bir değişiklik.

AKP’nin kısmî değişiklik girişimi ne anlama geliyor?

Yöntem konusu bir yana. Çünkü AKP’nin yaptığı, adeta neyin yapılmaması gerektiği. Bu nedenle, içerikle ilgili gözlemler öne çıkarılmalı. Neler giriyor? Eşitlik ilkesinden çocuk haklarına, parti kapatmadan AYM’nin yeniden yapılandırılmasına kadar, birbiriyle ilişkili ve ilişkisiz birçok madde ve konu. Bunların topluca referanduma sunulmak istenmesi de cabası.

Bir madde neden değiştirilir? Maddenin norm alanına ilişkin bir sorunu çözmek için. Bu amaçla bir kural konabilir, kurumsal düzenleme yapılabilir veya bir fren ve denge mekanizması öngörülebilir…

Bu bağlamda şu soru akla geliyor: değiştirilmesi öngörülen her maddenin belli bir sorunu çözmeyi hedeflediği varsayımında, acaba bunların dışında kalan maddelerde hiçbir sorun yok mu? Mesela, yasama dokunulmazlığı…

Bilindiği gibi, 1982 Anayasası’nda bugüne kadar yapılan değişikliklerin büyük bir kısmı, hak ve özgürlüklere ilişkin. Bu nedenle, yeni değişiklikte, kurumsal düzenlemeler çerçevesinde yürütme-yasama ve yargı erklerine ilişkin maddelerin gözden geçirilmesi gereği açıktı. Her üçü arasında fren ve denge mekanizmaları, öncelikli konulardı.

Yargıya ilişkin düzenlemeleri, yürütme ve yasamaya ilişkin olanlarla dengeleme yerine, AKP paketi, bunların yargı üzerinde güdümüne odaklanmış. Özellikle, Cumhurbaşkanı’nın (CB) konumu bakımından ’82 metni bile geride kalmış. Üç ayrı değişiklik alanından örnekler, yeterli fikir verebilir:

1.- HSYK ve AYM’nin yeniden yapılandırılmasında, CB’ye tanınan yetkiler, 2007 Anayasa değişikliğinin uzantısı görünümünde. Buradaki kısır döngü ve çelişkili durum şu: CB’yi TBMM yerine halkın seçmesini öngören Anayasa değişikliği o kadar sorunlu ki, uygulamaya ne zaman ve nasıl geçirileceği bile belirsiz. Bunun nedeni açık: CB seçimindeki krizin rövanşını almak için alelacele kotarılan bir anayasa değişikliği.

Yeni bir değişiklikte, öncekini kaldıraç olarak kullanmak, yeni sorunlar zincirini de kaçınılmaz olarak beraberinde getirir. Bu ise, anayasal değişiklik amacını tersine çevirir: mevcut sorunu çözme yerine, derinleştirme veya yeni çatışmalara yol açma riski.

2.- Haklar için öngörülenler de sorunlu ve çelişkili. Bir örnek: kamu görevlilerinin toplusözleşme hakkı. Bu hak, aslında İHAM’ca tescil edilmişti; hükümete düşen, İHAM kararı doğrultusunda uygulamaya dönük önlem almaktı. Bu yapılmadı. Öte yandan, toplusözleşme hakkını anlamlı kılan grev hakkı neden tanınmadı?

3.- Siyasal partilere ilişkin düzenlemede ise, kapatma nedenlerine dokunulmuyor. Fakat sürece, parlamentoda grubu bulunan partiler dahil ediliyor. Bu da sözde demokrasi adına yapılıyor; oysa, partileri kapatmak kadar, yüzde 10 eşiğini aşamayan partileri TBMM dışında tutmak da, antidemokratik; üstelik keyfi.

Sorunlu örnekler çoğaltılabilir: anayasal bütünlük, erkler ayrılığı, devletiçi organların uyumlu birlikteliği ve insan haklarının bütüncül değerlendirilmesi gereği bakımlarından.

Açık olan şu: böyle bütünsel bir bakış açısı yerine, el yordamı yöntemi ile, hükümet ve TBMM’de sahip olduğu çoğunluk için rahatsızlık yaratan kurumlar hedef alınmış…

Böyle bir yaklaşım tarzı ile girişilen değişiklikler, -üstelik bir referandum zorlamasıyla- anayasalaşırsa, sorun çözmekten çok, yeni sorun ve çatışmaların kaynağı haline gelebilir; üç bakımdan:

1.- Yeniden düzenlenen kurumların işleyişi ve bunların yasama ve yürütmeyle ilişkileri;

2.- Yeni anayasa beklentisini umut olmaktan çıkarma olasılığı,

3.- Yasal düzenleme gereğini ikinci plana itmesi.

Bu nedenle, yapılması gereken, bu “Anayasa değişikliği paketi”ni geri çekmek; bunun yerine, şimdilik, seçim ve partilere ilişkin yasalar dahil, temel yasalardan Anayasa’nın yürürlükteki haline bile aykırı düşen maddeleri ayıklamak. Böylece, yeni bir anayasal ve siyasal kriz önlenebileceği gibi demokratikleşmeye de katkı sağlanır. Bütün sorun, AKP’nin 2007 ve 2008 Anayasa değişikliğinden ders çıkarmasına bağlı…

Yoruma kapalı.