ANAYASASIZLAŞTIRMA VE ÇETELEŞME

ANAYASASIZLAŞTIRMA VE ÇETELEŞME

Kurallar ve kurumlardan oluşan Türkiye Cumhuriyeti, makamlar ve kişiler üstü bir kamu tüzelkişiliğidir. Bu tüzelkişilik,  kendini oluşturan kurum veya organlara indirgenemez; Devlet, hepsini kapsamına alan hukuk kuralları bütünüdür.

Yasama-yürütme-yargı,  Cumhuriyet’in temel kurumları (erkler ayrılığı) olarak Devlet örgütü iskeleti; Anayasa-yasa-tüzük-yönetmelik şeklinde kuralların aşamalı sıralanması (normlar hiyerarşisi) ise, hukuki yapılanmadır.

Devlet adına yetki kullanan makam ve kişiler için geçerli görev+yetki+sorumluluk kuralı, hukuku yansız ve eşit uygulama yükümlülüğü demek aynı zamanda.

Ne var ki, Anayasa’nın yasaklayıcı ve emredici kurallarına uymamakla başlayan anayasasızlaştırma süreci, çeteleşmeye elverişli hukuk dışı alan ve ortamlar yarattı.  Son haftalarda güvenliği sağlamakla yükümlü kişilere bile meydan okuma, anayasasızlaştırma ve çeteleşme arasındaki neden-sonuç ilişkisini açıkça ortaya koydu. Birkaç bellek tazelemesi:

 

2016: 11 – 12 OCAK ve  16 EKİM

Ey aydın müsveddeleri siz karanlıksınız, karanlık. Aydın falan değilsiniz. Sizler … karanlıksınız ve cahilsiniz. .  (11 Ocak, Cumhurbaşkanı)

Barış akademisyenlerini karalamaya yönelik bu sözlere destek için;  “Bu sözde aydınlara ve akademisyenlere şunu özellikle söylemek istiyorum: OLUK OLUK KANLARINIZI AKITACAĞIZ VE AKAN KANLARINIZLA DUŞ ALACAĞIZ!!!” şeklindeki tehditler, şimdi İçişleri Bakanı’nın hedef alan çetebaşı tarafından yapıldı.

Ülke yönetimi yasa ve Anayasa’ya uygun değildir. Ve de suç işlenmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı, fiili başkanlık yapmaktadır…”(16 Ekim, MHP Gn. Bşk. Bahçeli).

 

 2020: 18 KASIM

Özel afla hapisten çıkarılan kişi için, “Alaaatin Çakıcı ülke ve millet sevdalısı bir ülkücüdür…benim dava arkadaşımdır”. D. Bahçeli bu sözleri, bir gün önce CHP lideri Kılıçdaroğlu’na tehdit eden kişiyi savunmak için kullandı. Çakıcı ise,  “Saray diye ifade ettiğin o Külliye, devletimizin en üst makamıdır” sözleri ile muhalefete ayar da veriyordu.

Böylece iki mafya babası, 4 yıl ara ile Saray savunmasında buluşmuş oluyordu.

Ne var ki, 5 yıl önce Devletin bekası adına “kan banyosu” yapmak isteyen kişi, bugün Devlet’i hedef almakla suçlanıyor. Zira, 2. Çete başının suçladığı İçişleri Bakanı, “hedef biz değil, Devlet” dedi ve buna en kararlı desteği ise, D. Bahçeli verdi.

 

2021: 2, 24 ve 26 MAYIS

2 Mayıs’ta tehditler savurmaya başlayan çete başına yanıt için 24 Mayıs akşamı tv’de üç saat boyunca canhıraş kendini hukuk zeminine çekmeye çalışan İçişleri bakanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin “çete devleti”ne nasıl dönüştürüldüğünü de ifşa etmiş oldu.

Dışarıda  destekçi topluluğun “hukuk dışı” varlığı ve  eylemi, Bakanın yasakçı işlemlerini pekiştirir gibi idi.

Gerçekten, Anayasa dışı yasaklarla demokratik siyaset ve sivil toplum alanını daraltan Bakan, 5 yıl önce Devlet bekası adına kan banyosu yapmak isteyen kişiyi, şimdi –kendisini değil- Devleti hedef almakla suçluyor.

“Sözde babalar” nitelemesi yapan Erdoğan ise, olumsuzluklardan, dış güçleri ve tehdit okları yönelttiği demokratik muhalefeti sorumlu tuttu.

 

HKD/HSK/HYD

Hukuk dışı eylemleri ve çeteleşmeyi, dış güçlerin oyunu olarak nitelemek, siyasal iktidarın eldeğiştirme yollarını kapatma iradesini pekiştirmek demektir.

Cumhuriyet kurumları, özerk işleyiş ve görev+yetki+sorumluluk üçlüsünden uzaklaştırıldıkça;

demokratik siyaset alanı daraltıldıkça;  demokratik toplum  ve kitle örgütleri bastırıldıkça; hukuk kurallarını uygulamak kahramanlık işine vardırıldıkça; kolluk güçleri, kamu düzeni ve toplum güvenliğini sağlamaktan, Türkiye’yi yağmalayan bir avuç para babası hizmetine sunuldukça, çetelerin cirit attığı “hukuk dışı” alanlar genişliyor.

Bu nedenlerle, “hukuka karşı demokrasi” (HKD) yerine “hukuk yoluyla demokrasi” (HYD) için, başta CHP, demokratik muhalefete  yaşamsal bir görev düşüyor. Kuşkusuz, HSK seçimlerinde yapıldığı gibi,  “vasatta uzlaşma” değil, “nitelikli üye seçimi” amacıyla  Anayasa uygulaması dahil, hukuk yoluyla demokrasi için Anayasa değişikliği kararlılığı ile  gerçekleştirilebilir.

İbrahim Ö. Kaboğlu (BirGün, 27 Mayıs 2021)

Yoruma kapalı.