ANAYASA’YA AYKIRI ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TEKLİFİ

ANAYASA’YA AYKIRI ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TEKLİFİ

9 Aralık 2022’de TBMM’ye sunulan  Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (AKP-MHP), madde 24’e şu eklemeleri öngörüyor:

 

Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması, hiçbir kadının  başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaz.

Hiçbir kadın; dini inancı nedeniyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden  yararlanmaktan hiçbir surette  yoksun bırakılamaz. Bu nedenle kınanamaz, suçlanamaz ve her herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulamaz. Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda Devlet, ancak dinî inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alabilir.”

Madde 41’e ekleme: “Evlilik birliği, ancak kadın ve erkeğin evlenmesiyle kurulabilir”.

 

HİÇBİR METİNDE YOK

Kadınlara özgü genel  düzenleme görüntüsü altında, “dini inancı nedeniyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafet” kayıtları, hukuki düzenlemeye tümüyle yabancı. Özgürlükler anayasa hukuku tekniğiyle çelişen ‘hiçbir’ kayıtları ile bezeli mutlak serbestlik ve koruma, insan haklarına ilişkin uluslararası metinlere de yabancı.

Yerindelik bakımından; cinsiyet ayrımcılığına ve başörtüsü ölçütüne dayalı mutlak bir koruma alanı,  kadın ve erkekler  veya başı açık ve örtülü kadınlar arasındaki tercihlerde esas olması gereken liyakat ölçütü yerine öznel tercihleri ve ayrımcı uygulamaları öne çıkarma riski ötesinde,  ‘hiçbir surette’ kaydı,  burka ve  çarşaf gibi kıyafetler üzerinden yeni tartışmaları ve inanç temelinden bir  ayrıştırıcı riskleri de beraberinde getirecek.

 

SAKINCALAR SARMALI

Kıyafet özgürlüğü, tek bir hakkın uygulanma alanına indirgenemez. Dinsel kökenli olmayan, yaşam tarzıyla ilişkili kıyafet tercihleri, din özgürlüğü bağlamında düzenleme yapması nedeniyle, uygulamada din kökenli kıyafet giyme özgürlüğüyle aynı ölçüde korunamaz.

İki düzenleme de yalnızca kadınların kıyafet özgürlüğüne ilişkin. Kadınlar için sağlanmak istenen koruma, erkekleri  tümüyle dışlamakta.

Kadının başını örtmesi ve  dinini dışa vurma ve/ya gösterme özgürlüğü, uluslararası hukuk metinlerinde sınırlanabilir niteliktedir. Örneğin; eğer kadının örtünme özgürlüğü hiçbir şekilde engellenemezse, havaalanında ya da başka bir yerde güvenlik amacıyla kadının başının açılmasına ihtiyaç duyulduğunda, kadının sınırsız örtünme özgürlüğü -somut risk ve şüphe ne olursa olsun- kamu güvenliğinden daha önemli değil.  Başörtüsüne ve dinsel temelli kıyafete mutlak serbestlik,  “güvenlik içinde özgürlük” ilkesine de aykırıdır.

Başörtüsüne indirgenen mutlak bir düzenleme, hak ve özgürlüklerin güvence ve sınırlama ilkelerine aykırılığın ötesinde, özgürlükler sistematiğini altüst etmekte, haklar ve özgürlükler arasında olası çatışma halinde “uzlaşma tekniği”nin uygulanmasını olanaksız kılmakta.

Kimlik saptamayı bile engelleyebilecek  mutlak bir düzenleme, kamu hizmetinde liyakat ilkesine aykırıdır.

Görünürde temel bir hakkın korunması amacından yola çıkarak Anayasa’ya özgül bir dini referans koymak (başını örtmek),  belirli bir dine ait bir sembolün taşınmasına ilişkin din referanslı düzenleme, laiklik ilkesiyle uyumsuzdur.

Kimse, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz” biçimindeki insan haklarının sert çekirdeği -dışavurum, mutlak koruma görüntüsü altında  açıklama özendirilerek-   çiğnenmekte.

Aile  ile ilgili düzenlemeye gelince;  Medeni Kanun ile düzenlenmiş bir konunun Anayasa’ya bir nefret söylemi ile eklenmesi, açıkçası ayrımcılık yasağının ihlalidir.

Sonuç olarak; -Türkiye’nin taraf olduğu insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmeler dahil- Anayasa bütününe aykırı olan başörtüsü ve aile düzenlemesi, CHP, HDP ve İYİ Parti tarafından reddedilmelidir.

 

İbrahim Ö. Kaboğlu (BirGün, 5 Ocak 2023)

Yoruma kapalı.