“ Anayasa'yı İHAM da yapar ”

- Devamı için tıklayınız -

Ankara’da, “Anayasayı kim yapar?” sorusu etrafında bıktırıcı atışmalar süredursun, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), “durun bakalım, saha karmakarışık; ben de varım” deyiverdi (Hasan et Eylem Zengin c.Turquie, 9.10.2007). Önce Ankara havasına bakalım: günümüzde yasa bile, tek bir organ iradesi değil, birçok organ arasındaki “yarışmacı ilişkiler zinciri” ile yapılır: Yürütme (inisyatif) + Yasama (tartışma, kabul) + CB (geri çevirme) + AYM (denetim, iptal) + halkoyu (bizde olmayan).

Anayasa yapımında, zincir daha da uzuyor. Anayasa değişikliği bile, hayli girift bir sürece tâbi. Bir örnek: Danimarka’da Yasama Meclisi, değişiklik önerisini oylayan Meclis otomatik olarak fesholur; yeni seçilen meclisin görüştüğü metin, referanduma götürülür.

Yeni bir anayasa yapımında en demokratik yol, “halkla başlamak ve halkla bitirmek”: bu amaçla seçilen meclis, hazırlanan metnin halka sunulması, serbest tartışma ortamı, halko-yundan ret kararı çıkması durumunda sürecin yeniden başlatılması güvencesi… Her yerde (bütün ülkede), herkese (devlet/toplum) ve her zaman (gelecek kuşaklar) uygulanma özelliğine sahip olan Anayasa, elden geldiğince kapsayıcı, genel ve soyut ilkelere dayanmalı. Bu özelliği, Anayasanın “nerede”, “hangi dönemde” ve “hangi toplum için” yapıldığı sorusunu sormamızı anlamsız kılmaz.

1924 Any: “Hiç kimse felsefi inanından, din ve mezhebinden dolayı kınanamaz” (m. 75). 1961 Any: “Din eğitim ve öğrenimi, ancak kişilerin kendi isteğine ve küçüklerin de kanuni temsilcilerinin isteğine bağlıdır.” (m.19/4). 1982 Any: “Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır.” (m.24/4). 2007 AKP taslağı: “Din kültürü ve ahlak öğretimi, ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bu dersten muafiyet, kişinin kendisinin, küçüklerin ise kanuni temsilcilerinin talebine bağlıdır.” (alternatifi). “Kılık ve kıyafetinden dolayı hiç kimse yükseköğrenim hakkından mahrum bırakılamaz.” (alt. 2).

Demek ki; gelecek kuşakların iradesini bağlasa da, bir kez konan Anayasal hükmün kaldırılması öyle kolay olmuyor. “Zorunlu din dersleri”, bunun tipik örneği değil mi? Başbakan Erdoğan, Anayasa çalışması üzerine görüş beyan edenleri azarlayarak, kendi şahsı ile özdeşleştirdiği Meclis’in tek belirleyici olduğunu anlatadursun, Strasbo-urg’da çalınan düdük sesi, Ankara semalarında inledi.

Zengin kararının anlamı ne? Kısaca şu: Ders programları, sadece dinlerin genel görünümünü değil, Müslüman inancının tüm ayrıntılarının öğretilmesine dayalı. Müfredat, “demokratik bir toplum”da çoğulculuk ve nesnellik ilkelerine ve ayrıca, din karşısında öğrencilerin eleştirel düşünce geliştirmelerine yanıt vermekten uzaktır. Alevilik dışlanmıştır. Zorunlu derslerin Müslüman öğrencilerle sınırlı tutulması varsayımında, okul yönetimine, dinsel-felsefî inançlarını bildirmek zorunda kalacak olan ebeveynlerin inanç özgürlüğüne saygı ilkesi zedelenir; dersten bağışık tutma dahi, ebeveynler için yeterli koruma sağlayamaz…

Bu gerekçeler ışığında İHAM, Türkiye’nin, eğitim hakkını düzenleyen İHAS’a Ek 1 No.lu Protokol m. 2’yi ihlal ettiğine oybirliği ile karar verdi. Şimdi ne yapılmalı? Karar gerekçeleriyle birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, iki doğrudan ve bir dolaylı sonuç doğurabilir:

1- “Zorunlu din” kaydı Anayasa’dan çıkarılmalı. Seçimlik olabilir mi? Bu yol da kapanmış görünüyor. Bu çerçevede, DGM’lerden asker üyenin çıkarılmasına yönelik Anayasa değişikliğinin (18.6.99), mca’ kararının (9.6.98) gereği olduğunu unutmayalım.2- Savaş halinde bile, “kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağına göre (1982 Any., m. 15/2), “dinsel kanaati açıklama”y\ gerektirecek bu tür bir uygulamada ihlal saptanması, nüfus cüz-danlarımızdaki din hanesinin kaldırılması sonucunu bile doğurabilir. Zira hatırlanacağı üzere, Anayasa Mahkemesi’nin bu konudaki 5’e karşı 6 oyla Anayasa’ya uygunluk kararı haklı olarak eleştirilmişti (1995/16).

22 Temmuz seçimlerinden hemen sonra; yeni Anayasa üzerine Üskül konuştu; Özbu-dun ve heyeti çalıştı. AKP Gn. Bşk. Yrd. Fırat’ın sözcülüğü gündeme geldiği sırada, Başbakan başkalarını susturdu. İHAM, “ben de sahaya iniyorum” dediği gün ise, Erdoğan’ın Hükü-met’teki yardımcısı Çiçek, topu sivil toplum örgütlerine attı… Her şeye karşın, Avrupa düdüğünün “Anayasa kum fırtması”n\ dindirmesi en içten dileğimiz; Şeker Bayramı’nın da “izan”a davet etmesi…

Yoruma kapalı.