“ ANKARA PARİS'E DEĞİL, FRANSA'YA BAKMALI! ”

- Devamı için tıklayınız -

ANKARA, PARİS’E DEĞİL, FRANSA’YA BAKMALI!

Sanki 30 yıl önce çekilen film, yeniden gösterime girdi. “Başkanlık olmaz ise, hiç değilse yarı-başkanlık olsun!”. Aslında, 1980’lerin başında, “yarı-başkanlık rejimi”, ona özenenler bakımından bugünküne göre daha çekiciydi, hem de “Türkiye’ye ithali” daha kolay ve daha inandırıcı idi.

Neden? Sadece, askerî yönetim olduğu için değil; 12 Eylül darbesi, otorite zaafı ile haklı gösterilmeye çalışılıyordu. Bu ise, 1961 Anayasası’nın, yürütme organını zayıf bıraktığına bağlanıyordu. Psikolojik olarak da, ilgili çevreler buna hazırlanmıştı…

De Gaulle (yarı-başkanlık) ve Mitterand (Bölge yönetimi)

Çekici olan ne idi? Şu: Fransa’da henüz bölge yönetimi yoktu.

General Charles de Gaulle tarafından getirilen ve sonradan “yarı-başkanlık” adı verilen rejime övgüler dizenler, yaklaşık çeyrek asır sonra, François Mitterand’ın kurduğu “Bölge sistemi”ni görmezlikten geliyor.

Mitterand, 1981 cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında somut vaadlerde bulundu:

-idam cezasını kaldırmak,

-büyük şirketleri kamulaştırmak,

-yerel özgürlükleri geliştirmek, (…)

Sözler tutuldu: 1982’de çıkarılan yerel özgürlükler yasasıyla “Bölge yönetimi”ne geçildi. Böylece, “alansal (veya ülkesel) topluluklar” (collectivités territoriales) temelinde, metropoliten Fransa, -Korsika dahil- 22 bölgeye ayrıldı.

Fransa’yı, “bölünmez, lâik, demokratik ve sosyal cumhuriyet” olarak tanımlayan (ve değiştirilmesi mümkün olmayan) Anayasa’nın birinci maddesine 2003’te şu cümle eklendi: “(Cumhuriyet’in) örgütlenmesi, adem-i merkeziyetçidir.” (Son organisation est décentralisée). Böylece Anayasa, ulus bütünlüğünü sorgulamaksızın, Cumhuriyet’in adem-i merkeziyetçi örgütlenmesi ilkesini tanımış oldu.

“Alansal topluluklar reform yasası” (Aralık 2010), yerel yönetimler ağını pekiştirmeyi amaçlıyor.

“Ülkesel adem-i merkeziyetçilik” nedir?

İdari örgütlenme, Devlet ve ülkesel topluluklar olarak ikiye ayrılır. Bu ikinciler, -aslında her ikisi- üç kategoride toplanır:

-Komünler,

-İller,

-Bölgeler.

Bu topluluklarda “serbest yönetim” ilkesi geçerli: seçimle belirlenen konseylerce serbest yönetim ve yetkilerini kullanmak için düzenleyici iktidara sahip olma.

Bu yapılar, yurttaşların yerel yaşama katılımının kurumsal çerçevesini oluşturur ve çeşitliliğinin ifadesini güvenceler.

Devlet ve topluluklar arasında yetki paylaşımı, bölge planlamasından çevre korumasına kadar geniş bir yelpazeye yayılır.

Bu çerçevede, “ülkesel topluluklar”a, “deneme hakkı” ve “malî özerklik” tanınmıştır.

Deneme hakkı, yetkilerinin kullanımını düzenleyen bir yasadan, belli konu ve süreyle sınırlı olarak ayrılma olanağıdır.

Yerel referandum ve dilekçe hakkı, yurttaş katılımının iki önemli ve etkili aracıdır.

Ülkesel topluluklar üzerinde Devlet, idari ve mali denetimi sonradan yapar.

Örgütlenme şekli

Komün, Fransa’nın en küçük idari ve adem-i merkezî ülkesel topluluğudur. Toplam sayısı, 36 682 olup, seçilmiş organlar (Belediye konseyi-karar/ belediye başkanı-yürütme) eliyle yönetilir. Her komünde, belediye meclisi üyeleri arasından seçilen bir başkan ve birden çok başkan yardımcısı vardır. (Reform yasasıyla, komünler arası işbirliğini geliştirmek amacıyla yeni birimler öngörüldü…)

İl, hem ülkesel topluluk, hem de Devlet’in idari bölünmesini kapsayan birimdir. Adem-i merkeziyetçi ülkesel topluluk başında seçilmiş “Genel Konsey ve Genel Konsey Başkanı”, İdarî birimin başında ise, devleti temsil eden vali var…

Bölge de, ilk ikisi gibi, hem mülki birim, hem de “collectivité territoriale décentralisée”dir. Bölge valisi, devleti temsil eder. Bölge ise, adem-i merkeziyet birimi olarak seçilmiş organlarca yönetilir: Bölge Konseyi (karar), bölge Konseyi Başkanı (yürütme), Ekonomik, Sosyal ve Çevresel Bölge Konseyi (danışma).

Korsika bölgesi, 1991’de, özel statülü “Korsika ülkesel topluluğu” haline geldi. Buna göre, “Korsika Meclisi ve başkanı (karar), Korsika yürütme konseyi ve başkanı (yürütme), Korsika ekonomik, sosyal ve kültürel konseyi (danışma)” organlarıdır. (Deniz-ötesi topluluklar için daha özgül bir statü kabul öngörülüyor, Any., md.73-74).

Sadece çatı değil, temel: Fransa’yı esin kaynağı olarak gösterenler, başkentteki siyasal örgütlenme ile yetinmeksizin bütün ülkeye bakmalı. Çünkü, demokrasi ve özgürlük mekanları olarak ülkesel adem-i merkeziyetçi yapılar, Paris’teki muktedirleri dengeleyici işlev görür…

Sonuç olarak, Sarkozy’nin gidişi ve Hollande’ın gelişi ile pek rahatlamış görünen Ankara, sadece De Gaulle Paris’ine değil, -kendilerine çekici gelmese de- Mitterand Fransa’sına da bakarsa, Türkiye’yi, daha az rahatsız eder.

Türkiye ve Fransa ile karşılaştırılması, haftaya kaldı…

Yoruma kapalı.