“ Artvin İsviçre’den güzel (mi hâlâ?) ”

- Devamı için tıklayınız -

“Ben Artvin’i gördüm, İsviçre’yi de. Artvin İsviçre’den daha güzel…” 1971-72 öğretim yılı, Ankara Hukuk Fakültesi öğrencisiyim… Prof. Mahmut Koloğlu yönetiminde, “Artvin İlinin Sosyo-Ekonomik Yapısı” başlıklı semineri sunuşum sırasında, Dr. Asistan Nahit Töre’nin sözleri.

Geçen hafta Şavşat’ta altı kişinin canını alan sel felaketiyle, Artvin yeniden ülke gündeminde: sel, doğal bir felaket miydi, yoksa DSİ gözetimi ve denetimi altında inşa edilen bentlerin neden olduğu kaza mı? Yerel makamlar, DSİ’nin temsil ettiği merkezi otoriteyi suçladı: ihaleden başlayan ve kötü inşaat ile noktalanan kayırma ve ihmaller zincirinin kaçınılmaz sonucu… Merkezi makamlar ise, yurttaşları ve doğayı sorumlu tuttu. Başkentin en üst düzey temsilcisi Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ise, ilahi güce sıkça vurgu yaptı; tren kazasındaki “takdir-i ilahi” gibi…

ANKARA VE ARTVİN

Can kaybında hangi neden belirleyici? Herhalde, sonuncusu dışında hepsi.

Gerçi, Ankara’da konuşlanan Devletin karar organları, ülke bütününe yönelik eylem ve işlemlerle Türkiye’nin çehresini hayli değiştirdi. Bunların iktisadi ve sosyal bakımdan kayda değer getirileri oldu kuşkusuz; ne var ki, götürdükleri de gözardı edilebilecek gibi değil.

Güneydoğu, Ege veya Karadeniz’den söz ettim önceki yazılarımda…Artvin’in özelliği ne?

Doğal oluşum olarak çok engebeli bir yapıda. Özgül coğrafi konumuyla sınır ili Artvin, diğerlerine göre üstünlüklere sahip; ama güçlükleri de az değil. Göç veren illerin başında gelmesi, sosyo-ekonomik nedenlerden.

Fakat göç nedeni bununla sınırlı değil. Mesela 12 Eylül dönemi, bir bakıma “devlet zoruyla göç” olgusunu beraberinde getirdi. Hatırlanacağı üzere, o dönem Ankarası gözünde, Artvin “lanetli il”ler arasında yer alıyordu: mevcut göç nedenlerine, devlet zoru eklendi. Göç etmeyen veya edemeyen köylülerin bir kısmı aşağı kesimlerde ve genellikle dere kenarlarında, hatta yataklarında evler inşa etti..

Zaten 1950’li yıllardan başlayarak Devlet, yüksek yamaçlardaki yolları da, nehir ve dere yataklarına indirmişti.. Bunlar henüz tamamlanmadan Artvin vadileri barajlarla doldurulmaya başlandı. Bu kez, yollar yeniden yamaçlara çıkarıldı. Vadilerdeki yerleşim birimleri için çözüm yolları üzerine düşünülmedi bile…

ÇED NEDEN YOK?

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), doğa ve çevre üzerinde olumsuz etkilere yol açması muhtemel büyük yatırım ve faaliyetlere izin verilmeden önce hazırlanan rapor. Rapor, ilgili faaliyetin neler getireceği ve götüreceğini, tüm olasılıklara göre irdeler. Alınacak önlemler, çevresel riskleri gidermeye elverişli görülmez ise, izin verilmez.

Karadeniz otoyolu için ÇED yapılmamıştı, Artvin barajları için de. Haliyle, insan yerleşimleri konusunda da il bütününü kapsamına alan bir planlama yoktu. Cerattepe’de altın madeni işletme ruhsatı verilirken de, ÇED’e gerek görülmemişti: “…verilen işletme izni ve ruhsatında ÇED Olumlu Raporunun aranması gerekirken, yönetmeliğin ilgili hükümleri gözetilmeksizin yapılan ruhsat ve izin verme işleminde hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmamaktadır.” ( Rize İdare Mahk., 2008/709).

“Yeşil Artvin Derneği’nin öncülüğünde, gönül birliği yapan Artvin halkı, 15 yıldır büyük inanç ve kararlılıkla…Hiçbir siyasi ve sosyal ayrım gözetmeksizin, bütün Artvin halkının destek olduğu bu mücadele, bugün çok önemli bir aşamaya gelmiştir.” ( Kamuoyu duyurusu, 20 .11. 2008).

Değinilen üç devasa proje için ÇED’i atlayan Ankara, -Artvin dahil- Doğu Karadeniz derelerine musallat edilen hidroelektrik santral (HES) zinciri için bu uygulamayı öngörmüş olabilir mi? Artvin derelerini bentleme çalışmaları için ÇED’in sözü mü olur?

ÜÇLÜ İLİŞKİ LABORATUVARI

Devlet-insan ve çevre ilişkisi üzerine son kırk yılda kuramsal düzlemde ve uygulamaya ilişkin olarak somut ilerlemeler kaydedildi: çevre hakkı, sürdürülebilir gelişme, ÇED, bölge yönetimi…

Ülkemiz yöneticilerinin, bu gelişmelerin tam tersi yönündeki tutum ve uygulamaları biliniyor. Bu bakımdan Artvin, tam bir laboratuvar. Devletin, düzenleme-denetleme ve yaptırım uygulama görevi, yerini diğer bir üçlüye bırakmış: -çevre ve doğayı koruma yönünde- Devlet önlem almıyor; ihlaller karşısında seyirci kalıyor veya doğrudan ihlal ediyor.

Şavşat’ta, Tigrat deresindeki 12 bentten çoğunun yıkılması, sadece ülke geneline yansıyan boyut… Artvin, 1960’lardaki doğal görünümünde değil artık. Katı merkeziyetçi

Yoruma kapalı.