“ AYM’ye bireysel başvuruda on çelişki (2) ”

- Devamı için tıklayınız -

“Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu etkili olabilir mi?” başlıklı önceki yazıda konuyu, Avrupa’daki durum ve Anayasa değişikliği ekseninde ele aldım. Şimdi ise, farklı düzlem ve açılardan ortaya çıkan, tikelden genele on çelişkiye değinmekle yetineceğim:

1.-Yemin: bireysel başvuru, isan hakları güvencesi olarak getirildiği halde, and içme metni, bu kavramla özdeş olmayan “hakka saygı”dan söz ediyor. Hangi hakka?

2.-Anayasa ile Tasarı arasında ters yönlü çelişki var:

-Bireysel başvuru (BB) konusunda Tasarı, Anayasa’dan fazla ileri. Çünkü Anayasa, haktan çok bir “başvuru olanağı” getiriyor. Tasarı ise, AYM’ye, anayasal çerçevenin çok ötesine geçen yetkiler tanıyor.

-Buna karşılık, denetim yasakları konusunda Tasarı, Anayasal çerçeveyi aşıyor: Olağanüstü hal KHK’ler aleyhine AYM’ye dava açılamaz (m. 148/1); ama Tasarı, itiraz yolunu da kapatıyor (m. 42).

3.-Yetki çelişkisi: AYM’nin başlıca karar çeşitleri içerisinde, BB üzerine verilen kararlar, geniş bir yelpaze oluşturuyor. Buna karşılık, bu yetkinin kullanımı, bölüm ve komisyonlara bırakılıyor: “bireysel başvuruları karara bağlamak üzere bir başkan vekili başkanlığında yedişer üyesi olan iki Bölüm bulunur. Bölümler, bir başkanvekilinin başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır.” (m. 22). Dilbilgisi ve anlam belirsizliği ise, bir diğer zaafı…

4.-Denetlenen işlem: “kamu gücü tarafından ihlal” ölçütü öngören Anayasa karşısında Tasarıdaki yasaklar demeti fazla geniş: “Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı gibi Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel başvurunun konusu olamaz”(m.45/3). Bu yasak, “kamu gücü” ölçütünün kullanılması yönünden çelişkili olmakla kalmıyor; 1982’nin “istisna anayasa” özelliğini derinleştiriyor.

5.-Başvurucu kim?: Anayasa’ya göre “herkes”; ama Tasarı, kamu tüzel kişilerine bu hakkı yasaklıyor; özel hukuk tüzel kişileri ve yabancılar açısından sınırlamalar getiriyor. Öte yandan, Tasarı’ya göre, “önemli bir zarar” doğurmayan başvurlar reddedilebilir. Böylece, BB için İnsan haysiyeti değil, maddi kayıp öne çıkarılmış oluyor.

6.-Karar yetkisi: Tasarı’nın “kararlar” başlıklı 50. md.si, bölümlere, “iptal” dahil, geniş bir yetkiler dizisi tanıyor. Buradaki çelişki, sadece başvuru olanağı tanıyan Anayasa ve Tasarı farklılaşması ile sınırlı değil. Yargıtay veya Danıştay Genel Kurul kararlarının 3 kişi tarafından iptal edilebilmesi nedeniyle sayısal da değil.. Asıl sorun, Yargıtay yapısına daha uygun düşen Yüce Divan yetkisini de elinde tutan AYM’nin, uzmanlık ilkesine mesafeli yapısında. Şöyle ki; zaten çok geniş bir yetki alanına sahip olan AYM, BB yoluyla, diğer yüksek yargı organları üzerinde hiyerarşik üst konumuna geçiriliyor, Anayasal düzenlemeyi zorlama pahasına. Ne var ki, üyeler için aranmadığı gibi, Raportörler için bile İnsan hakları uzmanı olma koşulu yok.

7.- Anayasa-Anayasa değişikliği-Tasarı: AYM, anayasal bütün gözetilmeden yeniden yapılandırıldı. Tasarı ise, AYM’yi, yetkiler ve mali bakımdan ayrıcalıklı kılarak, hem anayasal bağlamdan uzaklaştırıyor; hem de yüksek yargı organları arasında ayrışma yaratıyor.

8.-AYM- İnsan Hakları (İH) Kurumu-İH uygulaması: AYM’ye İH’nı korumak amacıyla süper yetkiler tanınırken, bir yıldır TBMM Anayasa altkomisyonunda bekletilen “İH Ulusal Kurumu” yasa tasarısı, Anayasa Komisyonu’dan bir günde geçti. Böyle bir ortamda, “sanat özgürlüğü” katledilebiliyor. AYM’nin yapılanması ve yasanın yapılması ile sanatın yok sayılmasında belirleyici olan Hükümet…

9.-Yargı hiyerarşisi çözüm olabilir mi? Yargı organlarının işleyişine ve başvuru yollarının etkililiğine ilişkin sorunlar bir yana, Adli Tıp Kurumu, 1 yıl 9 ay sonrasına gün verebiliyor. Sorunları, çözülmesi gereken yerlerde değil, en tepe noktaya yönlendirme eğilimi yaygın : Üniversite gençliği ve sorunları, doğrudan yetkililerce bastırılırken, CB’nin, bir grup öğrenciye Çankaya’da yemek vermesi….

10.-AYM’nin “iki yüzü” :Yeni yetkilerin tanınması bir yana, AYM kararlarına uyulmaması, hatta AYM’nin gereksizliğini savunanlar, yeniden yapılandırma olanağı doğunca, AYM’ye kaldıramayacağı yükü yüklemeye başladılar. Bu dönüşüm, dışa yönelik bir çağrışımı hatırlatmıyor değil: komünist ve sosyalist rejimler yıkılınca Doğu bloku toplumları bir gecede liberal oldular…

İHUK yasa tasarısı, Anayasa Komisyonunca hemen hemen aynen kabul edildi: Hükümet’in güdümünde bir İH kurumu için, şimdi gözler TBMM’de. Aynı Komisyon, AYM yasa tasarısındaki kaç çelişkiyi giderecek dersiniz?

Yoruma kapalı.