AYRAÇ: CUMHURİYET İÇİN Mİ, YOKSA ‘TEK KİŞİ YÖNETİMİ’ İÇİN Mİ?

AYRAÇ: CUMHURİYET İÇİN Mİ, YOKSA ‘TEK KİŞİ YÖNETİMİ’ İÇİN Mİ?

96. yıl vesilesi ile haklı coşku, şu soruyu meşru kılıyor:  Hangi Cumhuriyet?

Anayasa’nın tanımladığı mı, yoksa nitelediği anlamda bir Cumhuriyet mi?

-“Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” (md.1),

Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti” dir ( md.2).

‘Türkiye Devleti bir Cumhuriyet’   tanımı, şeklen geçerli.

Fakat asıl sorun, nitelik olarak Cumhuriyet’in ne ölçüde geçerli olduğu:

İnsan hakları: Yürütme ve idare makamları, açık hava toplantı ve yürüyüşlerini değil sadece, kapalı salon toplantılarını bile keyfi ve sistematik şekilde yasaklamakta. Sarayı veya mukimini rahatsız eden söz ve yazı, yine Saray mukimlerinin harekete geçirdiği yargı mensupları, sanık sandalyesi kurmak için yarışmakta.

Demokrasi:  Cumhurbaşkanı’nın   atadığı yardımcı,  vekâleten yılda yaklaşık bir ay, “CB, Devlet Başkanı, Devletin başı ve Başkomutanlık” yetkilerini kullanmakta.

Laik devlet: Dini siyasete alet etme yasağını sürekli ihlal, dış politikaya da yansıtılıyor.

Hukuk Devleti: Erkler ayrılığı ilkesine dayanan devlet örgütlenmesi, tek kişi güdümünde. Normlar hiyerarşisi (aşamalı kurallar sıralaması), Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile zedelenmiştir.

Sosyal devlet: Anayasal yükümlülüklerin muhatabı olan kişi, “Devlet, ünversite mezunlarına iş bulmak zorunda değil” diyebiliyor.

-Cumhuriyet: Parti (taraf,  parça, kısım) başkanlığı sıfatı nedeniyle bizzat “Başkan tarafından parçalanmış cumhur”,  Cumhuriyet  olabilir mi?

Bu kısa değinmelerle yansıtılmaya çalışılan tablo,  Cumhuriyeti parantez içine alma yönündeki 17 yıllık çabanın sonucu… Bunda asıl eşik, 2017 Anayasa değişikliği oldu.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi (CBHS) adlandırması ile amaçlanan, Cumhuriyeti parantez (ayraç) içine almak.

Oysa ayraç içine alınması gereken CBHS’dir.  Monokrasiyi ayraç içine almakla Cumhuriyeti ayraçtan kurtarmak arasında doğrudan bir ilişki var.

Ne yapmalı?

 

RESTORASYON VE REHABİLİTASYON

Bu kavramlar, sürdürülemez özelliği bir yıllık uygulamada teyit edilmesi üzerine, AK Parti grup başkan ve vekillerince kullanıldı. Ne var ki, CBHS, ne onarılabilir ne de iyileştirilebilir. Çünkü CBHS, Anyasa md. 2’de güvence altına alınan “demokratik hukuk devleti”nin asgari gerekleri ile bağdaşmadığından, demokratik siyasal rejim olarak nitelendirilemez. Bu nedenle CBHS, ne restore edilebilir ne de rehabilite!

Bu kavramlar, olsa olsa parlamenter rejim için kullanılabilir. Meclis hükümeti ve yarı-başkanlık yelpazeleri ile yüzyılı aşkın bir uygulamanın ardından “bekleme odasına alınan parlamenter rejim”, aksaklık ve zorlukları ile sorunları bilinen çoğulcu demokratik bir siyasal rejim.

Parlamenter rejim, nasıl daha işler hale getirilerek etkili kılınabilir? Bunu tartışabiliriz ve bu konuda somut öneriler geliştirebiliriz.

“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”ne gelince;  bunu kaldırma dışında bir seçenek yok.

Nasıl kaldırılabilir? Anayasa yolu ile: “Demokratik hukuk devleti”nin asgari gerekleri Anayasa değişikliği yoluyla ortadan kaldırıldı, üstelik  meşru olmayan  yol ve yöntemle. Haliyle demokratik hukuk devleti asgari gereklerine yine Anayasa yoluyla dönülecek; ancak meşru bir yol ve yöntemle.

 

CUMHURİYET, AYRAÇ İÇİNE ALINAMAZ

CBHS’nin yıkıcı etkileri karşısında seyirci kalmamak, Cumhuriyet’in  96. Yılının sevinç  ama daha çok, sorumluluk vesilesi olarak algılanması ve kutlanması ölçüsünde anlamlı.

Bunun için, -seçimlerin zamanında yapılması halinde bile- dört yıldan az bir zaman kaldı: Haziran 2023.

Şu halde, CBHS’nin demokratik bir yönetim olmadığı ve sürdürülemez olduğu her vesile ile teşhir edilmeli; ama bu yetmez, tek kişi yönetimine anayasa yoluyla son vermeye yönelik bir yasama uygulaması gerekli. Bu konuda en büyük sorumluluk, başta CHP gelmek üzere TBMM’de temsil edilen partilere düşmekte.

 

İbrahim Ö. Kaboğlu  (BirGün, 31 Ekim 2019)

Yoruma kapalı.