Beka, TBMM’de 1. parti (AKP) ve 4. parti (MHP) arasındaki ittifakı açıklayan sözcük. Darbe, otoriter yönetimlerin iktidarlarını baki kılmak amacıyla, anayasa ihlallerini örtmek için kullandıkları sözcük.
B. Yıldırım’ın istifa kararı gündeme otururken, S. Kozağaçlı’nın babasının defni sırasındaki kelepçeli hali gölgede kalıyor.
Bu ayrışmalar karşısında, CHP’nin yansıttığı görüntü de pek hüzünlü…
TEHDİT, İFŞA VE İTİRAF
“Eğer ABD Venezuela’daki gibi yarın Türkiye’de de, ‘ben sizi tanımıyorum, Kemal Kılıçdaroğlu’nu kabul ediyorum’ derse ne yapacağız? Risk burada… Biz buna rıza göstermeyeceğiz” (D. Bahçeli) sözleri, nasıl anlaşılmalı?
-Türkiye algısı; dış müdahaleye açık bir Devlet.
-Dış darbeye bakış: eğer Türkiye için risk yok ise, ABD’nin, bir başka devlette darbe girişimine karşı çıkmazdık.
-Dış tehlike algısı: CHP ve Genel Başkanına örtülü bir biçimde dış darbeciler ile işbirlikçilik iması.
-Tehdit ve şantaj: hiç ilgisi olmadığı halde, dış tehdit söylemini sürekli kılmak için, seçim yaklaştıkça malzeme arayışı.
-İfşa; cumhur ittifakının tesis etmeye çalıştığı yönetimin otoriter özelliği.
-İtiraf; “beka, cumhur ittifakı iktidarının sürekliliğidir”.
90’LI VE 2010’LU YILLAR
“Kayıp on yıl”, 1990’lı yıllar mı, yoksa “2010’lu yıllar” mı?
Kendilerince “kumpas” olarak nitelenen sürecin gölgesindeki 2010 Anayasa değişikliği; anayasal darbe yoluyla yapılan 1 Kasım 2015 seçimleri; 15 Temmuz 2016 kanlı darbe girişimi; OHAL ortam ve koşullarındaki “plebisiter” anayasa halkoylaması (16.4.17) ile “baskın” çifte seçim (24.6.18)…
31 Mart 2019 seçimleri yaklaştıkça, çok yönlü iç ve dış tehdit ve şantajlar ivme kazandı.
1999 ile 2019 karşılaştırmasında, Türkiye ve MHP açısından birbirine zıt iki görünüm:
-1999, bir çıkış ve umut sürecini yansıtır; çoğulcu seçimlerin ardından kurulan Hükümete ortak olan MHP, 2001 Anayasa değişikliği ile zirve yapan reform sürecine katkıda bulundu.
-2019 ise, 1999’un tam tersi görüntü veriyor: yerel olduğu halde, bunu ulusal seçime ve bir rejim/sistem sorununa çevirmekle yetinmeyen müttefikler, deniz ötesi sopalarını ikileyerek; ilkine (FETÖ), şimdi ikincisi (TRUMP) ekledi…
İçeride ise, CHP-İYİ Parti İttifakını, HDP yoluyla vurmaya çalışma söylemi ivme kazandı.
AKP’nin eski müttefikinin kendisine karşı darbe girişimcilerine, MHP’nin ise, partisinin eski mensuplarına kızgınlığı, “belden aşağı vuruşları” açıklamak için yeterli değil.
T. ÖZAL/ B. YILDIRIM /T. SOYER
Turgut Özal, 12 Eylül yönetiminin başbakan yardımcısı idi; ama AK Parti, mirasını sahiplenmekte bir sakınca görmüyor.
Binali Yıldırım, 15 Temmuz dönemi başbakanı ve hukuk dışı KHK ek listelerinde adları yer alan yüzbinlerce kişiyi (kendi deyimi ile “kurunun yanında yaşı” da) yakan sorumlu. AKP-MHP, bu kişiyi İstanbul’a aday gösteriyor; üstelik TBMM Başkanlık sıfatı ile.
Ama aynı ikili, 12 Eylül savcısının oğlu T. Soyer’i İzmir’e aday gösterilince, belden aşağı vurma yarışına girebiliyor.
KOZAĞAÇLI KELEPÇESİ
15 Temmuz Başbakanı B. Yıldırım’ın belediye başkanlığı seçim kampanyasını yarıladıktan sonra istifa kararı, medyanın gündemine otururken; ÇHD Genel Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı’nın babasının defni sırasındaki kelepçeli hali, gölgede kalabiliyor…
CHP’YE DÜŞEN ACİL GÖREV
Özet olarak; beka sorunu, 15 Temmuz’u kaldıraç olarak kullanmak suretiyle Anayasa değişikliği yapan ikilinin iktidar olanaklarını bırakmama iradesidir. CHP’nin “liyakat ve demokrasi zaafı”, “anayasal ve siyasal darbe müptelası zevat” ın işini kolaylaştırıyor. Bu nedenle, 2. Parti CHP, bir an önce hukuk ve demokrasi ilkelerine dönmeli; aksi halde, 1. Ve 4. Partinin ülkeyi geriye dönülmesi zor bir bunalıma sürüklemesine örtülü katkı vermiş olur.