“BUZDAĞI”NIN GÖRÜNMEYENLERİ Mİ? (Hizbut Tahrir, SADAT, Müslüman Kardeşler)

“BUZDAĞI”NIN GÖRÜNMEYENLERİ Mİ? (Hizbut Tahrir, SADAT, Müslüman Kardeşler)

Anayasa gündeminin görünmeyenleri, SADAT ile yeniden öne çıktı.

HİZBUT TAHRİR

Hizbut Tahrir Türkiye Vilayeti temsilcisi  anayasa tasarılarını sunmak için randevu istedi. Çok merak ettiğim halde kabul etmedim; çünkü, benimle görüşmelerini anayasa çalışmalarını meşrulaştırma ögesi olarak kullanacaklardı…”. Bu açıklamayı, Anayasa tartışmaları sıcak gündeminde Marmara Hukuk’ta Anayasa Hukuku dersimde yapmıştım telefon görüşmesini izleyen günlerde. 

SADAT

“ SADAT, ideolojik bir zırh tanımlamış kendisine. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kaldıracak, başka bir devlet kuruyor, o devletin içinde de Türkiye olacak. Devletin adı Asrika, Asya-Afrika sentezi olacak, konfederal bir cumhuriyet olacak ve Asrika devleti bugün yönetildiği gibi başkan tarafından yönetilecek. Başkenti İstanbul olacak, resmi dili de Arapça olacak.” (CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Grup konuşması, 17.5).

MÜSLÜMAN KARDEŞLER

 1920’ler sonlarında, Halifeliğin kaldırılmasına tepki olarak Mısır’da doğan  sınıraşan bir hareket. Amaçları, ümmeti bir araya getirmek ve kainat komutanlığı ile donatılmış şeriatın tam olarak uygulandığı bir İslam Devleti kurmak. Müslüman Kardeşlerin on ülkeyi aşan örgütlenme sürecinde Sudan, Tunus, Mısır ve Türkiye kollarının iktidara geldiği öne sürülür. Cihat, toplumun ve yönetimin batılılaşmasına karşı başlıca mücadele aracıdır.

AÇILMAYAN KAPI

Görüşme isteklerini geri çevirdiğim Hizbut Tahrir (Kurtuluş Partisi), tüm Müslümanları birleştirerek şeriat kurallarıyla yönetilecek İslami hilafet devleti kurmayı amaçlayan uluslararası bir pan-İslamcı, köktendinci siyasi örgüt olarak tanımlanır.

SADAT ise,  13 Mayıs günü, Sayın Kılıçdaroğlu öncülüğünde, bilgilenme amaçlı ziyaretimizde bahçe kapısını bile  açmaya cesaret edemedi.

Oysa şu sözler, SADAT kurucusu Tanrıverdi’ye ait: “Anayasa Komisyonu’na sunduğumuz Anayasa teklifindeki Silahlı Kuvvetlerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili tespitlerimizin aşağı yukarı tamamı 15 Temmuz’dan sonra yürürlüğe girmiştir.”

YA GÖRÜNENLER?

Devlet yönetimini, din kurallarına dayandırma yönündeki söylem, işlem ve eylemleri  üzerine yazılarımdan birkaç başlık:

-Paralel faaliyet: anayasasızlaştırma ve dinselleştirme ( 7 Temmuz 2016)

-Laik Cumhuriyet mi, ümmetçi monokrasi mi? (19.11.20)

-Sivil ölümler/mafya/Ayasofya (3.6.21)

-Taliban: söz/işlem/eylem (19.8.21)

-Anayasa dünyevidir (7 Ekim 2021)

-Demokratik Cumhuriyet mi, teokratik monarşi mi ?, (28 Ekim 2021)

-Gündem değiştirme değil, gerçek gündem” (Fıkıhtan cihat çağrısına) (22 Ocak 22)

7 Temmuz 2016 yazısı, son cümle: “aynı zamanda ‘dinselleştirme’ zemini olarak görülen ‘anayasasızlaştırma’, tek kişi yönetimi kurma aracı olmanın çok ötesinde bir tasarım şeklinde karşımıza çıkıyor”.

27 Ocak 22 yazıdan: “-Fıkıh hükümlerine dayalı muhasebe: 14 Aralık 2019 (RG)

CB’nin, “Bir Müslüman olarak faize karşıyım” sözlerini (19 Aralık 2021)  uygulamaya koyacak olan ve faiz+kur farkı  ödemesi olarak adlandırılan  programın açıklanması (20 Aralık).

-“Faiz+kur farkı”  ödemesinin yasal dayanağı için TBMM’de yasal düzenleme yapılması (7351 s. Yasa, md.12, 22 Ocak, RG).

Hepsi,  “Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya  hukuki temel düzenini  kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma”  yasağına (Any., md.24/son) aykırı.

“Dini politikaya alet etme yasağı” olarak anılan bu hükmün ihlali, sistematik bir uygulama haline getirilmiş bulunuyor. “

… fıkhi düzenlemeden cihat çağrısına  yalnızca iki yıl bir ay ve bir hafta yetti.”

Anayasa güvencesinde olduğu halde, iktidar ve halkı sömürü aracı olarak kullanılan din üzerine, görünenleri görmezlikten gelmek,  görünen ve görünmeyenlerin giderek birleşmesine seyirci kalmak anlamına gelir. Unutmayalım; iklim değişikliği sonucu buzulların erimesi bile salt doğal olay değil.

İbrahim Ö. Kaboğlu (ibrahimkaboglu@yhoo.fr)

Yoruma kapalı.