Bir yanılsama olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dedikleri anayasal düzenlemenin dokuz aylık uygulaması, anayasal kurumlar, siyasal partiler ve toplumsal yapı üzerinde yıkıcı etkiler yarattı. Karanlıktan çıkış ışığını yakan CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu oldu.
ÜÇLÜ YIKIM YELPAZESİ
Anayasal kurumlar: yasama-yürütme-yargı ilişki ve dengesi bozularak yüzyılı aşkın erkler ayrılığı birikimi yok sayıldı; uygulama ise, kendi düzenlemelerini bile yadsıdı.
Siyasal partiler: OHAL ortam ve koşullarından yararlanarak kurdukları “tek kişi yönetimi”, siyasal grup ve yapıları kutuplaştırmak için kullanıldı: “illet-zillet ittifakı”, hainler, teröristler vb. nefret söylemi yüklü deyim ve sözcükler, medya yoluyla topluma sürekli şırınga edildi; tek kişi yönetimi ve müttefikini desteklemeyenler sistematik bir biçimde ötekileştirildi.
Toplumsal yapı: eşit yurttaşlık yerine etnik ve inanç vurgulu ayrıştırıcı hitap ve söylemler, etkilerini cenaze törenlerinde bile göstermeye başladı.
Özetle, “tek kişi yönetimi” (monokrasi), erkler ayrılığını zedeleyici ve siyasal partileri kutuplaştırıcı, toplumsal yapının ana dokusunu zedeleyici uygulaması ile dokuz ayda neden sürdürülemez olduğunu açıkça ortaya koydu.
DEMOKRASİ UMUDU
‘Devlet kampanyası’ gölgesinde yapılan yerel seçimlerden istedikleri sonucu alamayanlar, kaybettikleri koltuğu Yüksek Seçim Kurulu (YSK) yoluyla elde etme yarışına girdi.
Sandıkları yeniden açtırma girişimleri, yurttaşlığı sorgulama eşiğine vardı: seçim hukuku temel kurallarını ihlal ederek itiraz hakkını kötüye kullanma halkalarını olabildiğince genişleten monokratlar, milletvekillerini de, seçme hakkı yasaklısı olarak ilan etmede sakınca görmedi. “OHAL KHK ek listelerinde adı yer alanlar seçmen olamazlar” diyen AKparti, “kara zihniyeti”ni bütün açıklığı ile ortaya koydu.
Bu “zifiri karanlık zihniyet” için fren işlevi gören YSK, iptal başvurusunu süre aşımı nedeniyle reddetmediği için, siyasal baskılara kapı araladı.
Ne olursa olsun, 31 Mart seçimleri, siyasal iktidarın eldeğiştirme umudunu yaratarak monokratik zihniyet ve uygulaması için sonun başlangıç eşiği olarak görülebilir.
“GAZ SIKIŞMASI” VE MEMNUNİYET (SİZLİK)
Çubuk Akkuzu köyünde 21 Nisan Pazar günü şehit cenaze namazı sırasında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na menfur saldırı yapıldı. TBMM Başkan Vekili Levent Gök, Genel Başkan Yardımcıları Yıldırım Kaya ve Bülent Kuşoğlu ile Ankara milletvekili Murat Emir de bu saldırının mağdurları arasında.
Saldırı sırasında MSB sözleri, sonrasında İçişleri Bakanı beyanları, saldırı hakkında fikir verici. Dahası, yerel seçim öncesi, esnası ve sonrasında CHP’yi ötekileştirici söylemleri ile yarattığı toplumsal gerilimi “gaz sıkışması” olarak açıklayan kişi, linç girişiminden memnuniyet duymadığını belirten destekçisini “memnuniyet”le dengeliyor.
Böylece, 31 Mart seçimlerini, “KASTEN VE ORGANİZELİ” usulsüzlük iddiası ile şaibeli kılmaya çalışanlar, “KİTLESEL VE ORGANİZE” Çubuk saldırısını sıradanlaştırma çabasını eksik etmiyor.
MAKAM İSTİSMARINDAN ANAYASA UMUDUNA
TBMM’nin 99. Kuruluş yıldönümü vesilesi ile, yaşlıların güdümünde makam koltuklarına oturtularak bir tür “çocuk istismarı” sahnelerinin (bkz. Çocuklar ve Anayasa kitabı) yinelendiği bir ortamda Kılıçdaroğlu, umut ışığı yaktı. 23 Nisan konuşmasında, 2019’dan 2023’e uzanan yıl ve dönümlerinin önemine dikkat çeken Genel Başkan, 2017 Anayasa değişikliğinin erkler ayrılığını, denge ve denetim düzenekleri ile hesap verebilir yönetim ilkesini zedeleyici ve ortadan kaldırıcı sonuçlarını hatırlatarak, demokratik anayasa gereğini vurguladı. Uzlaşma kültürü içinde hazırlanacak demokratik bir anayasa, çocuklarımıza bırakacağımız en büyük armağan olacaktır.
İki gün öncesi linç girişiminin mağduru bir liderin anayasa arayışı, gelecek kuşaklar için umut kaynağı; Cumhuriyet’in kurucusu CHP için yaşamsal bir tarihsel görev ve sorumluluk. Yolumuz açık olsun!
(BirGün, 25 Nisan 2019)