ÇOĞU BİTTİ, AZI KALDI

ÇOĞU BİTTİ, AZI KALDI

Seçimlerinin üzerinden henüz bir yıl geçmişti. Bazı vekiller, erken seçim diyordu; en geç  Haziran 2020 için. Bu vb. söylemlere karşın, “seçim değil sistem, iktidar değil Anayasa” vurgusu daha önemli idi (Bkz. “CHP için öncelik; seçim değil sistem, iktidar değil Anayasa”, 26.9.19). Yazının özü: “Gündeme seçim çıkarıldıkça, rejim ve sistem tartışması ikinci plana kayıyor; Cumhurbaşkanı adaylığı öne çıkarıldıkça, asıl sorun olan Anayasa, dikkatlerden kaçabiliyor.”

Seçim olmadı; sistem de yeterince sorgulanamadı.
Anayasa’dan kaçınıldı; ama aday hep gündemde tutuldu.
Kaçınmalar ve yadsımalar, şantaj, karalama ve iftiralar eşliğinde 2021’e girildi.
Böylece çoğu bitti, azı kaldı: 24 Haziran 2018- 24 Haziran 2023.
Anayasa’ya göre seçimler, Haziran 2023’te yapılacağına göre, 27. Yasama döneminin ilk yarısı çoktan geride kaldı.

Erken seçim istemi kuşkusuz  meşru ve muhalefetin en doğal hakkı. Ne var ki, bu olasılık azdı. Çünkü, “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir”  kuralının (Any., md.101) tek istisnası, 360 vekilin seçim kararı alması. AKP-MHP toplamı yetmediğine  göre, CHP-HDP-İYİ Parrti’nin erken seçim için oy kullanması,  tek kişi yönetimi pekiştirmeye katkı, ama “demokratik rejime dönüş” kararlılığını zayıflatma anlamına gelebilirdi..

 

SİSTEMATİK ELEŞTİRİ BİLE YAPILAMADI

27. yasama döneminin 4. yılında, fiili ve keyfi yönetim karşısında, muhalefet, iki slogan ve hedef ile sınırlı kaldı:

-tek adam yönetimine son,

-güçlendirilmiş  parlamenter rejime evet.

Demokratik hukuk devleti ile bağdaşmayan Anayasa’ya bile aykırılıklar, sistematize edilemedi. Örneğin, CB’nin parti başkanlığı;

– Anayasa ile bağdaşmıyor,

– partilerin eşit siyasal yarışını engelliyor,

–  serbest seçim ilkesini zedeliyor.

Bunların sorgulanması bir yana, md.101 dillendirilemedi bile.

 

TBMM İÇİN DE SINAV YILI

Kuşkusuz, 30 aylık uygulama, tek kişi yönetimi (monokrasi)’nin sürdürülemez  özelliğini çok yönlü olarak kanıtladı. Demokratik anayasa söylemi, şimdi daha ikna edici olabilir.

2023’te bile yapılsa, 2022’de ülke çoktan seçim ortamına girmiş olacak. O nedenle, 2021’in “nitelikli yasama” yönünde değerlendirilmesi ölçüsünde “demokratik anayasaya dönüş” iradesi inandırıcı olabilir.

Yasa yapma konusunda asgari ciddiyet ve özen için üç neden:

-Adına yaraşırlık; “büyük” sıfatı, TBMM’yi varlık nedeni konusunda ciddiyete çağırıyor.

-“Gazi” unvanını bedel ödeyerek alan Meclis’in öncelikli görevi, nitelikli yasa yapmak.

-Anayasa andı,  tek ortak payda olarak bütün vekiller için haysiyet sorunu oluşturuyor.

Kurucu Meclis’in kurucu Anayasasının 100. Yılında, en azından nitelikli yasa yapamaz ise,  TBMM, kendisine takılan “ters kelepçe”yi kıramaz. HDP ve kadın örneği. Biri, kendi partisinden daha büyük partiyi kapatmakla tehdit ediyor; diğeri ise, kadınları ilkin türbanlı ve olmayanlar şeklinde ayırmıştı, şimdi ise, kendi partisindeki örtülüler makbul, CHP’dekiler manken.

 

KELEPÇELENEN KAMPUS/KURŞUNLANAN KAPILAR

Bu kez  Boğaziçi Üniversitesinde “kampus kelepçelendi”, konut kapıları kırılıp kurşunlanarak konutlara girildi; vali toplantı ve gösterileri yasakladı; Çanakkale Valisi, Kazdağı savunucularını, Ankara Valisi Baro Başkanları adalet savunmasını yasaklamıştı.. Böylece, ülke ve kamu yararı için, adalet için onlar, yüzler ve binlerin yakınlaşması covid-19 bahanesiyle engellenirken, Ayasofya’ya yüzbinler bindirildi.

İki hedefi somutlaştıralım:

-Çok katmanlı ve yönlü baskı ve şiddetle, siyasal iktidarın el değiştirme yollarını kapatmak.

– Ümmetleşme ve kaba güç milliyetçiliği önünde engel ne kadar kurum varsa, şu ya da bu biçimde biat ettirmek.

Toplumu iç savaşa sürükleyen bu hedefler karşısında, çok katmanlı ve eşzamanlı mücadele yöntemleri geliştirilmeli. Unutmayalım: yıkım ve ilga, anayasa dayatmasıyla gerçekleşti; demokratik hukuk Devleti de ancak anayasa yoluyla kurulabilir.

İbrahim Ö. Kaboğlu (BirGün, 7 Ocak 2021)

Yoruma kapalı.