“Dayanışma Hakları”nın Hukuksal Değeri (Soyut Talepler mi, İnsan Hakları mı?)

“Dayanışma Hakları”nın Hukuksal Değeri (Soyut Talepler mi, İnsan Hakları mı?)

Barış, gelişme, çevre ve insanlığın ortak malvarlığı, evrensel değerler olarak İnsan hakları (İH) ‘nın konusu olabilir mi? Bu değerlerin bütün insanlar, bütün halklar ve uluslar tarafından «Dayanışma Hakları» (DH) olarak tanınması, korunması ve uygulamaya konması görüşü, İnsan Hakları nitelemesini haklı göstermekte1 ise de, bu yeni kategorinin hukuksal değerine yapılan itirazlar sürmektedir. Önce klasik görüş olarak nitelenebilecek özgürlüklere gelenekçi bakış açısını belirtelim.

KLASİK GÖRÜŞLER

Dayanışma haklarına yöneltilen eleştiriler dikkatleri daha çok bu hakların öğeleri üzerindeki belirsizliğe çekmektedirler:

J. Rivero,2 hak kavramının gerekli kıldığı niteliklerden bazılarının yeni haklarda bulunmadığım belirterek, “her hak belli bir özneye, açık ve olanaklı bir konuya sahip olmalıdır; ayrıca onlara uymakla yükümlü belli bir veya birçok kişiye karşı öne sürülebilmelidir” görüşüyle DH’nın hukuksal belirsizliğini vurgulamaktadır.

R. Pelloux ise, eleştirilerini, «yeni haklar»m öznelerinin insan veya birey olmadığı, konularının çoğu zaman belirsiz olduğu, hukuksal korumanın olanaksız veya çok güç olduğu noktalarında toplamaktadır.3

Benzer görüşler, Fr. Sudre için de hareket noktasını oluşturmaktadır.4 Sudre’e göre, dayanışma haklarının konusu çok belirsizdir, öznesi insan alanı dışında yer alır. Borçluları ise belirlenebilir türde değildir. “Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, devlete, uluslararası topluma, bireylere mi yoksa sadece sanayileşmiş devletlere karşı mı öne sürülebilir” sorusunu ortaya atan yazar, “Sözde dayanışma haklarının (Les pseudodroits de solidarité) ne öznesi ne konusu ne de borçlusu bulunur.” görüşünü öne sürmektedir. Sudre’e göre, “bu güzel sözler dileklerdir, taleplerdir, fakat haklar değildir.”5 Daha ileri giden yazar, DH’nın İnsan hakları kategorisine sokulmasının bu kategorinin kavramsal birliğini ve entelektüel uyumunu kaybettireceğini, dolayısıyla İH’nın kendisini tehlikeye sokacağını iddia etmektedir. “Dayanışma Hakları”m İnsan Haklarına katma süreci, iki yönden kendini yıkma tehlikesini bağrında taşıyacaktı. Bir kez, bu süreç bir genişleme sonucunu doğuracağından İH kavramının bütünsel yoğunluğu azalır; siyasal ve toplumsal sorunlar bütününü kucaklayarak “herşeyi içine alan” özelliği, açık anlatımı aleyhine İH’ın “belirsiz bir bütün haline” getirebilir.6 İkinci olarak doğrudan doğruya bireysel hakların varlığı sorunu ortaya çıkar. Buna göre, “Dayanışma hakları”nın varlığı, pozitif haklar (örneğin işkenceye tabi tutulmama hakkı) ile basit özlemler (silahsızlanma “hakkı”) arasında acaip bir karma oluşturacak, bu ise bireysel hakları değerinden, “pozitif” özelliğinden yoksun kılmayı amaçlayacaktı.7

Aktarılan görüşlerdeki gerçeklik payı nedir? Sorun, dayanışma hakları adı verilen yeni hakların birer Özlem ve hep talep (istem) halinde mi oldukları, yoksa günümüzde norm-öncesi evreyi aşıp aşmadıklarının bilinmesidir.

HAKLARIN OLUŞUM SÜRECİ

Dayanışma hakları, gerek ulusal ve uluslararası ölçekte ilan edilen veya yürürlüğe konan metinler gerekse öğretide sağlanan birikim ışığında normatif süreç yönünden irdelenebilir.

Herşeyden önce, hukuk normunun çekirdeğini bir özlem ve hak istemi oluşturur. Her hak istemi, bir uyumsuzluğun ve çıkarlar çelişkisinin varlığım yansıtır. Bu çelişkinin derinleşmesi ve yaygınlık kazanmasıyla sorun, savunucularının dar çemberini aşar ve topluma mal olmaya başlar. Sendika özgürlüğü, grev hakkı, oy hakkı çelişkilerin evriminin ürünü olduğu gibi, aynı olgu günümüzde “Dayanışma Hakları” açısından da geçerlidir. Gerçekten bir istemin hukuken ilan edilen hakka dönüşümünün kendine özgü mantığı bulunmaktadır. Bu dönüşüm ilkesinde hukuksal çalışmanın özgüllüğü, talep edilen hak yararına toplumsal isteğe, hukuk tekniği aracılığıyla genel ve evrensel etki yaratan bir biçimlendirme vermekten ibarettir. Böylece hukuksal biçimlendirme etkilerini göstermeye başlar, hak istemi değişime uğrar ve hukuk tekniği aracılığıyla norm halini alır.8 Hukukçuların, uzmanların, derneklerin, baskı grupları ve toplumsal hareketlerin belirleyici olduğu özgül çalışma, hukuksal mecburiyet “duygusunu yaratma”ya katkıda bulunur.9

Bu ilk aşamanın dayanışma hakları açısından anlatımı, toplumsal ve uluslararası dengesizlikler ve çatışmalarda gözlenebilir. Sınai gelişimin çevrede yol açtığı zararların, toplumlar İçin temel bir çelişki ve bilinçlenme yarattıklarında kuşku bulunmamaktadır. Sağlıklı, dengeli ve hukuken korunmuş bir çevrede yaşama özlemi, ekolojist grupların ilk çemberini geride bırakan kitle hareketlerini yaratmış, böylece bilinçlenme süreci hızlanmıştır.10 Çevre gereklerini gözardı eden sanayileşme tercihlerinin -ortaya çıkardığı sorunlar, gelişme yönünden “toplumsal ve ulusal-üstü topluluklar arasındaki dengesizlikler”de ifadesini bulmaktadır. Bağımsızlığına kavuşup birleşmiş Milletler Teşkilatı’na giren yeni devletlerin karşılaştıkları iktisadi, ticari ve toplumsal sorunlar, yeni bir hakkı ortaya arıyor: Gelişme hakkı. Birleşmiş Milletler (BM)’in 60’lı yılları ”birinci isme on yılı” ilan etmesinden sonra,11 gelişme hakkı bir İH olarak savılmaya başlandı. Gelişme, başlangıçta, iktisadi gelişme veya büyüme ile anlamlı algılandı. Ekonomik kalkınma, siyasal, toplumsal ve kültürel ilerlemenin itici gücü olarak düşünüldü. Oysa iktisadi gelişme, üretim, çişim ve tüketime ilişkin sayılarla ölçülür. Gelişme ise, daha bütüncül daha niteliksel bir oluşumu anlatır; insan kişiliğinin ve beşeri özgünlerin tüm olanak ve boyutlarıyla gelişmelerini sağlayacak toplumsal koşulların yaratılması olarak anlaşılır.12 Bu anlamda gelişme sadece üçüncü Dünya’ya ilişkin bir kavram olmayıp bütün Dünya’yı ilgilendirmektedir. Çünkü gelişme, az gelişmişlikten olduğu denli kötü gelişmenin açtığı bozulmalar karşısında “özgürleşme” olarak özetlenebilir. Gene hakkı ise, uluslararası sistem,yapılarının dönüşüme uğratılmasını, olanakların ve iktidarın yeniden paylaşımını öngörerek Dünya’yı değiş-neyi hedefler.13 Gelişme hakkının kaynağını, yerel, bölgesel ve global ekteki dengesizliklerde, çekişme ve çatışmalarda bulduğu söylenebi-1948 İnsan hakları Evrensel Bildirgesi, “Herkesin, bu Bildirge’de öngörülen hak ve özgürlüklerin tam uygulanmasını sağlayacak bir toplum ve uluslararası düzene hakkı vardır” (m.28) hükmüyle, IH’na gının uluslararası barış güvencesi olacağı umudunu yansıtmakta idi. na saygı barış güvencesidir; İH da ancak barış ortamında saygı görebilir”Barış, uluslararasında ve ulusların içinde, birlikte varolma ve işbirliği ilişkilerinin itici gücüdür; bu sadece silahlı çatışmaların yokluğu ile fakat aynı zamanda özellikle 1948 Evrensel Bildirgesi’nde yer alan ani değerlere saygı ile ve en üst düzeyde refah sağlama kaygısı ile nite-dirilen bir bütündür”.14 Barış ortamı, sadece savaşın önlenmesiyle |il aynı zamanda uluslarca dayanışma içinde bir gelişmenin yürürlüğe ımasıyla sağlanabilir. İnsan haklarının tümden yadsınması olan savaş-)arış çelişkisi, silah üretim aygıtları ve uluslararası çıkar-sömürü düzeni, barış özlemini hak talebine dönüştürmekte gecikmeyecektir.15

ikinci olarak hak isteminin hukuk normuna dönüşmesi, varolan kurallarla uyumu gerekli kılar. Bu bakımdan yeni bir hakkın hukukça tanınması, yürürlükte bulunan özgürlükleri tamamlayıcı özellik taşımalıdır. Hak olarak öne sürülen talep, gözönüne alman hukuk sisteminin iç mantığıyla çelişmemelidir.16

Dayanışma hakları, genel olarak, mülkiyet hakkı, girişim özgürlüğü, sanayi ve ticaret özgürlüğü ile, kısaca, iktisadî nitelikli hak ve özgürlüklerle çatışabilir. Her biri için, belirtilenler arasında bazıları öne çıkabilir veya başka özgürlükler gündeme gelebilir. Örneğin dinlenme veya eğlenme hakkı ile çevre hakkının önemli bileşimlerinden biri (doğaya eşit giriş hakkı) arasında çatışma doğabilir.17 Buna karşılık, genel çıkarları özel çıkarların önüne geçiren çevre hakkı aslında değişik hak ve özgürlük tür ve kategorileri arasındaki çatışmada uzlaşma işlevi görür; hak ve özgürlükler için asgari ortak alan ve uzlaşma zemini oluşturur.18 Gelişme bağlamında düşünülen mevcut hakların başlıca bileşimi olan gelişme hakkı ise, bireysel özgürlüklerden, toplumsal, iktisadi ve kültürel haklardan ayrılmaz bir niteliğe sahip bulunmaktadır.19 Bu şekilde düşünülen gelişme hakkı, bütün bireylerin hak ve özgürlüklerinden yararlanma isteğine yanıt veren bir gelişme siyasetini yürürlüğe koymakla devletleri yükümlü kılar.20 Uluslararasında olduğu denli bireyler arasında fırsatların eşitliği gelişme hakkının tanınmasıyla mümkün olabilir.21 Barış hakkı ile baskıya karşı direnme hakkı ve halkların kendini belirleme hakkı arasındaki çalışmayı öne çıkaran görüş,22 dar bakış açısını yansıtmaktadır. Savaş, çevreye zarar verir, gelişme hakkını engeller; yaşama hakkını zedeler. Oysa hiçbir özgürlük, yaşama hakkı için, genel olarak öteki Özgürlükler için ehlike oluşturamaz. “Bütün uluslar ve bütün insanlar (…) barış içinde /aşama hakkına sahiptirler. Bu hakka saygı, diğer insan haklarına olduğu »ibi, bütün insanlığın ortak çıkarına olup büyük ya da küçük bütün ulusla-¦m her alanda gelişmesi için vazgeçilmez koşullardan birini oluşturur.23 Bu gerçekler, toplum biçiminde yaşamın en ilksel gereklerini dile getiren iayanışrna haklarının öteki özgürlüklerle çelişmediklerini24, tam tersine diğerlerinin gerçekleşme ortamını yarattıklarım doğrular. Kendileri için varlık ve geçerlilik koşulu olarak gün geçtikçe önem kazanan dayanışma hakları,25 yürürlükte bulunan hakların doğal uzantısı olarak nitelendirilemez mi?

Norm öncesi durumdan hukuk kuralına geçiş süreci, nihayet sözko-nusu hak isteminin yeterince biçim değiştirmesi ile tamamlanır. Bunun için talep edilen hak ve özgürlüklerin pozitif hukukça tanınması, özne-konu ve güvence öğeleriyle belirlenebilir özelliğe sahip bulunması gerekir.
Dayanışma haklarını açıkça ve bütünsel olarak tanıyan en kapsayıcı uluslararası belge, Afrika İnsan ve Halklar Hakları Şartrdır.26

“Her halk varolma hakkına sahiptir. Her halkın sahip olduğu kendini belirleme hakkı zamanaşımına uğramaz ve devredilemez,” (m. 20)

“Halklar zenginlik ve doğal kaynaklarına serbestçe tasarruf edebilirler., .”(m.21).

“Bütün halklar özgürlüklerine ve kimliklerine kesin saygı çerçevesinde iktisadi, toplumsal ve kültürel gelişme hakkına ve insanlığın ortak malvarlığından eşit yararlanma hakkına sahiptirler. Devletler, gelişme hakkının kullanılmasını ayrı ayrı veya işbirliği halinde sağlamakla yükümlüdürler” (m.22).

“Halklar ulusal planda olduğu kadar uluslararası alanda da barış ve güvenlik hakkına sahiptirler. Devletler arasındaki ilişkileri, Birleşmiş Milletler Şartı’nca örtülü olarak doğrulanan, Afrika Birliği örgütü’nce de teyit edilen dayanışma ve dostça ilişkiler ilkesi yönlendirmelidir.”(m.23).

“Bütün halklar, gelişmelerine uygun olarak tatmin edici ve bütünleyici bir çevre hakkına sahiptirler.”(m.24).

1972 Haziran ayında Stockholm’de gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı, çevre insan hakkını tanıyan bir Bildirge kabul etmiştir. Buna göre, “İnsan, onurlu ve iyi bîr yaşam sürmeye olanak veren nitelikli bir çevrede, özgürlük, eşitlik ve tatmin edici yaşam koşulları temel hakkına sahiptir…”.27

Birleşmiş Milletler Genel Asamblesi tarafından kabul edilen “Gelişme Hakkı Üzerine Bildirge”28, bu hakkın gerçekleştirilmesinin aşamalı özelliğini vurgular (m.10). 21 Kasım 1990 tarihli Paris Şartı ise, “Barış ve Birlik Çağı” başlığı altında insan hakları ve diğer evrensel nitelik taşıyan kavramlara yer vererek, örtülü olarak dayanışma haklarını düzenleme konusu yapmıştır.

Gerek Birleşmiş Milletler gerek öteki uluslararası kuruluşlar nezdin-de gelişme, çevre, barış ve silahların sınırlandırılması üzerine yürütülenoğun çabalar gözönüne alınarak, Birinci ve İkinci kuşak insan haklarına lenk düşen 1966 Sözleşmeleri29 gibi bir “Dayanışma Hakları Uluslarara-,ı Sözleşmesi” beklentisinin aşırı iyimserlik sayılmayacağı öne sürüleblilir.30

Dayanışma haklarının pozitifleşme sürecine ulusal hukuklarda da -aşılanmaktadır. Son çeyrek yüzyılın birçok yeni anayasası31 çevre hakkını tanıyıp düzenlemekle, 901ı yıllarda bu hakkın normatif değeri yadsına-nayacak bir konuma ulaşmıştır. Burada, kısmen gelişme hakkını ve dayanışma gereğini de yansıttığı için ispanyol Anayasası hükmünü aktar-nakla yetineceğiz. “Herkes, kişiliğin gelişmesine elverişli bir çevreden /ararlanma hakkına sahiptir ve onu koruma yükümlülüğündedir” biçi-ninde ana kuralı koyan 45. madde, kamu iktidarlarına toplu dayanışma gereğinden hareketle, yaşam niteliğini korumak ve iyileştirmek, çevreyi savunmak ve onarmak amacıyla tüm doğal kaynakların rasyonel kullanımı konusunda görev vermektedir (45.2).

Gelişme hakkına iki örnek: “Ulus, bireye ve aileye gelişmeleri için gerekli koşullan sağlar” (1946 Fransız Anayasası Önsözü).

“Devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adalet ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasi, iktisadi ve sosyal bütün engelleri kaldırır, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlar” (1961 Türk Anayasası, m. 10,2).32
Barış hakkı konusunda 1947 Japonya Anayasası örnek gösterilebilir: “Düzen ve adalete dayanan milletlerarası bir barışı gönülden dileyen Japon milleti, halkın egemenlik hakkı olarak harpten ve milletlerarası anlaşmazlıkları hal işinde tehdit ve kuvvet kullanmaktan daimi şekilde feragat eder” (m.9)33.

Dayanışma hakları pozitif hukukça tanınıp düzenlendikçe biçim değiştirmekte, hak istemi aşaması tamamlanarak norm öncesi durumdan normatif duruma geçiş büyük Ölçüde sağlanmış olmaktadır. Acaba halen “belirsizlikler”den sözedilebilir mi? Önce dayanışma haklarının herbirini formüle etmeye çalışalım.

KAPSAM ÜZERİNE

Barış hakkı, bir yandan herkesin savaş suçlarına karşı, insanlığa ve barışa karşı mücadele hakkını içerir; öte yandan, şiddet ve terörizme karşı korunma hakkı ile yığınsal yıkım silahlarının yasaklanması biçiminde silahsızlanma hakkını da kapsamına alır. Gelişme hakkı, herkesin kişiliğini serbestçe geliştirme hakkı ve her topluluğun34 kültürel kimliğine saygı gösterilmesini isteme hakkı olarak ifade edilebilir. Her varlığın ve insan grubunun bütünsel gelişimini hedef alan bu hak, bireysel ve toplu ilerleme araçlarına eşit girişi gerekli kılar. Bireysel ve toplu yönleriyle gelişme hakkı, devletlere, halklara, ulusal azınlıklara ve kişilere ilişkin çok boyutlu bir haktır. Çevre hakkı, özellikle devletlerin, yaşamın doğal koşullarına zararları önlemek, sonra cezalandırmak için gerekli tüm Önlemleri alma ve daha genel biçimde, her insanın ve bütün insanların sağlıklı ve ekolojik olarak dengeli bir çevre hakkına saygı içinde eşya ve malların kullanımını düzenleme yükümlülüğünü öngörür, insanlığın ortak malvarlığına saygı hakkı ise, hiç kimsenin bu ortak malvarlığı üzerinde münhasır bir mülkiyet hakkını talep edememesi olduğu denli, bu malvarlığı üzerinde herkesin toplu ve eşit olarak kullanma hakkını ifade eder.35

“Barış hakkı”, bireylere, devletlere ve bütün insanlığa tanınmıştır. Çünkü barış “yüksek bir değer”dir. Toplumları, eşitlik temeline dayanan “karşılıklı güven” ve “anlayış” düşüncesi içerisinde birlikte yaşamaya ve işbirliği yapmaya hazırlama görevi, hükümetlere, resmi ve gönüllü kuruluşlara, kitle iletişim araçlarına ve eğitim aygıtlarına düşer.36 “İnsan gelişme sürecinin konusu değil öznesidir.”37 Gelişme hakkı, bütün insanlara, her insana, herkese ilişkindir.38 Gelişmeye ereksellik ve insan hakları bütününe yeni bir dinamizm veren gelişme hakkı, bireysel ve toplu yönleriyle ortaya çıkan çok boyutlu bir haktır; Devletlere, halklara, ulusal azınlıklara ve kişilere ilişkin bulunmaktadır.39 İnsanın toplulukla uyum içinde gelişmesi, maddi ve maddi olmayan temel gereksinimlerin tatmini, bireysel ve toplu özerkliğin gerçekleştirilmesi, gelişme sürecinin bütünleyici parçası olmalıdır. Çevre hakkının öznesine ise açık olarak gelecek kuşaklar da girmektedir. Bu hakkın konusu, bütün biosfer ve insan varlığı olarak belirtilebilir. Muhatapları ise, faaliyetleri çevre bakımından tehlike oluşturabilecek kişi, kişi toplulukları ve kuruluşlardır.40 Mülkiyet, hakkın konusu olabiliyorsa, “insanlığın ortak malvarlığı” neden hakkın konusu olmasın?41

Bu belirlemeler gösteriyor ki, uluslararası işbirliği için temel oluşturan yeni İnsan Haklarının gerçekleşmesi, “Devletler, öteki kamusal kuruluşlarla bireylerin, birey topluluklarının, kısaca herkesin çabalarını birleştirmesi gereğine bağlanmıştır, insanoğlunun yaşarkalmasına ilişkin barış, çevre ve gelişme sorunlarının konusunu oluşturduğu dayanışma hakları, “belli bir birlikte yaşam anlayışı”m dile getirir; hem devlete karşı Öne sürülebilir, hem devlete gereklilikler yüklenebilir; ancak “bütün toplumsal yanların çabalarını birleştirmesiyle gerçekleşebilir.”42 Dayanışma nitelemesi bu nedenle anlamlıdır.

YENİ YORUMLARA

Böylece, dayanışma haklarının ne soyut talepler ne de özneleri belirsiz özlemler olduğu; özneleri, komıları ve muhataplarıyla büyük ölçüde belirlenebilir niteliğe sahip bulunduğu öne sürülebilir. Kuşkusuz, yeni haklar, 1789 bakış açısıyla, geleneksel yaklaşım ve kalıplarla açıklanamaz. Bireysel özgürlükler değerini korumakla birlikte, bunlara toplu özgürlükler ve toplumsal haklar eklenerek devam edegelen iki yüzyıllık “hak ve özgürlükler evrim süreci” durağanlaşmış değildir. İnsan haklarının öznesini yalnızca ve/veya tekil olarak bireyin oluşturduğu görüşü çoktan aşılmıştır.43

C.Lefort’un deyimine göre, İH, bireysel özgürlükler olarak değil, -“ilişki özgürlükleri” olarak düşünülmelidir.44 Üçüncü kuşak haklar, yurttaşların katılma hakları olarak kendini gösterir. Örneğin çevre hakkı45, doğayla ilişkilerinde insanların sadece kendi aralarında kurdukları münasebetlerin gözönüne alınmasını değil, aynı zamanda farklı toplumsal ajanların işbirliği, çevre yönetimine katkıda bulunma ve katılımını da gerekli kılar. Çevre hakkının, devletin eylem iktidarını güçlendiren hak olma özelliği, kişilerin müdahalesini Öngören bir hak olma özelliğinden

ıa azdır.46 Aynı şekilde gelişme hakkı da bir “ilişki özgürlüğü “dür: herim ve her grubun bütüncül gelişiminin temel gerekliliklerini karşıla-sı amacıyla insanların kendi aralarındaki ilişki, bu dayanışma olgusu-eylemleriyle katkıda bulunmak için insanların kendi aralarındaki ki.47

Dolayısıyla yeni insan hakları, kişi, toplum ve devlet ilişkilerinin ye-;en tanımlanması bağlamında yorumlanmalıdır.48 İH’nın yeniden yapıma sürecinde, çok boyutluluk, insan onurunun bütünlüğüne saygıyı da /ence altına almak durumundadır. İnsan Haklarına 1789 geleneği ısıda bakarak dayanışma haklarım “sözde haklar” olarak niteleyen gözler,49 çevre, gelişme ve barış haklarına saygı duyulmaması durumunda iki kuşak hak ve özgürlüklerin “sözde” kalacağı gerçeğini gözardı niş oluyorlar. Öteki bütün özgürlüklerin ortak kökeni, gerçekleşme jul ve ortamını oluşturan dayanışma hakları, yaşama hakkı derecesinde alınmalıdır. Bu niteliği ile onlar, İH’nın “sağlam çekirdeği”, hatta Sunulmaz alanları olarak da değerlendirilebilir. Şu halde, pozitif hu-kta hak olarak öne sürülüp sürülemeyeceği araştırılırken bu temel »İlikleri de gözönüne alınmalıdır.50 Dolayısıyla D.Rousseau ile birlikte51 beyan edici özelliklerini halen sürdüren üçüncü kuşak hakların, an hakkı olabilecekleri değerlendirmesi yapılabilir.

1Bu görüşü en derli toplu biçimde sunan çalışma konusunda bkz: Dominique Rousseau, “Les droits de l’Homme de la troisième génération”, in Droit Constitutionnel et Droits de l’homme, Economica, PUd’Aix-Marseille, Paris, 1987, s. 125-137.

2Jean Rivero, Libertés publiques, 1-Droits de l’Homme, PUF, “Themis”, Paris, 1984, s. 134.

3Krş. Robert Peiloux, “Vrais et faux droits de l’homme, Problème de définition et de classification”, RDP, 1981, s.67-68.

4Frédéric Sudre, Droit international et européen des droits de l’homme, “Droit fondamental”, Paris, 1989, s. 127.

5a.k s.27

6Sudre’ün görüşünü tamamlayıcı özellik taşıyan D. Loschak formülüne göre, “insan Hakları, şİşirilme-abartılma yönünde zorlamayla doğasından uzaklaşır.” (Mutation des Droits de l’Homme et mutation du droit, Revue interdisciplinaire d’études juridiques, 1984, s.51).

7Fédéric Sudre, a.g.e-, s. 127-128. Dayanışma haklarına yöneltilen eleştiriler konusunda ayrıca bkz: P. Alston, “Conjuring up new human rights: a proposal for quality control”, AJIL, 1984, v.78, s.607-621. H. Golsong, “Evolution de la conception des droits collectifs dans la politique internationale”, in Les droits de l’homme, droits individuels ou droits collectifs? LGDJ, Paris, 1980, s. 137-147.

8Bkz. ve krş: Pierre Bourdieu, “La force du droit”, Actes de ia Recherche et seiences sociales, no 64, Septembre 1986, p. 17; Dominique Rousseau, a.g.m., s. 127 vd.

9Dominique Rousseau, a.g.m., s. 132-133

10Sanaylieşme-çevre İlişkisinde, çevreyi daha çok ekonomik güçler veya kamu kuruluşlarının kirletmesi olgusu, bireyin yalnız basma mücadelesini tamamen yetersiz kılar. “Gönüllü yurttaş girişimlerinin başlıca eylem alanları şunlardır: uygun bir çevrede yaşama hakkının savunulması, sanayileşme ve kentleşmeyle plansız kalkınmanın olumsuz sonuçlarına, askeri üslerin yolaçtığı zararlara ve kimyasal atıklara karşı mücadele verilmesi, çevrenin ve estetik görünümlerin bozulmasına karşı savaşım; doğanın (toprak, su, hava) ve kültürel mirasın korunması…” (I. Kaboğlu, “Çevre Hakkı Üzerine Bir Danıştay Kararının Düşündürdükleri)” İnsan Haklan Yıllığı, Cilt 10-11, 1988-1989, s. 120).

11Michel Simon, Les droits de l’homme, Chronique Sociale, Lyon, 198S, s. 157.

12Krş: Jean-Marc Lavieüle, Construire la paix, 1- Les armements détruisent l’humanité, Chronique Sociale, Lyon, 1988, s. 27.

13René-Jean Dupuy, “Thème et variations sur le droit au développement” in Mélanges Offerts à Charles Chaumont, (Le droit des peuples à disposer d’eux mêmes), Ed. A.Pédone, Paris, 1984, s. 265.

14Nobel Barış ödülü alan kurumlar toplantısı sırasında 1978’de Cenevre’de önerilen tanım.

15Silahlanma yarışının psikolojik, kurumsal, hukuksal, siyasal ve askeri mekanizmaları ile sorunun ekonomik, teknolojik ve bilimsel yönlerinin irdelenmesi çerçevesinde İnsanlık için arzettiği yıkıcı tehlikeler üzerine ayrıntılı bilgi için bkz: Jean-Marc Lavieille, 1- Les armements détruisent l’humanité.

16Krş: Dominique Rousseau, a.g.m., s. 128.

17Krş: Pascale Kromarek, “Environnement et droits de l’homme”, in Enseignement des Droits de l’Homme, 1982 ÏII-UNESCO, (55/0108) s.30.

18Krş: Jean Morange, Libertés publiques, PUF, “Droit Fondamental”, Paris, 1989, s. 188-189, 370-371.

19Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu Kararı, 4 üncü oturum, 12 Eylül 1981.

20René-Jean Dupuy, a.g.m., s. 275.

21BM Genel Asamblesi kararı (34/36, 1979). Gelişme hakkının özellikle uluslararası boyutları konusunda bkz: Alain Pellet, Le droit international du développement, PUF, “Que sais-je?”, Paris, 1987.

22Robert Pelioux, a.g.m., s.65.

23Toplumların barış içinde yaşamaya hazırlanmasına dair metin, (BM Genel Asamblesi, Karar 33/73, 15 Aralık 1978).

24Dayanışma özgürlüklerinin kendi aralarında da sıkı bir ilişki gözlenmektedir. Çevre, gelişmeye katkıda bulunan temel bir değerdir. İnsanlığın ortak malvarlığına saygı, çevre hakkının bütünsel algılanmasını sağlar; barış hakkı ise ilk üçü için vazgeçilmez bir koşul oluşturur.

25Hatta, insanoğlunun varolma ve yaşarkalma mücadelesi karşısında İH’nı koru manm mikroskobik düzeyde yer aldığı öne sürülür. Bkz: T. Cornavİn, “Théorie des droits de l’homme et progrès de la biologie”, Droits (RFTJ), 2,1985, s. 104.

26Türkçe metni için bkz: Ibrahim Kaboğlu-O. Dönmez, “Afrika İnsan ve Halklar Hakları Şartı”, DÜHFD, 3, 1985, s. 401-418.

27Kasım 1990’da yapılan Çevre Hukuku Dernekleri Dünya Toplantısı sonunda yayınlanan “Lımoges Bildirgesi”, “Dünya Çevre Sözleşmesİ’ni hazırlaması beklenen 7-12 Haziran 1992 BM Brezilya toplantısı için hazırlık çalışması niteliğinde olup uluslararası ölçekte çevreyi koruma amacıyla kurum ve düzeneklerin oluşturulmasını öngörmektedir. Anılan Bildirge özeti için bkz: ibrahim Kaboğlu, “Li-moges Bildirgesi”, Argumentum, Mart 1991, s. 19-21.

284 Aralık 1986, BM Genel Asamblesi, Karar 41/128.

29″Kişi Hakları ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi”, “İktisadi, Toplumsal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi”.

30″Dayanışma Haklarına İlişkin İnsan Hakları Uluslararası Sözleşmesi” fikri konusunda bkz: J.Robert, Libertes publiques et droits de l’homme, Montchrestien, Paris, 1988, s. 58.

“Üçüncü kuşak hakların aynı normativite derecesine sahip oldukları söylenemeye de, bu hakların, Birleşmiş Milletler hukuk sistemi mantığına dahil edilmesi, yeni taleplerin milletlerarası normatif sistemle bütünleşebileceğini göstermektedir”. Bkz: Bakır Çağlar, Anayasa Bilimi, BFS, İstanbul 1989, s. 136.
31 Çevre ve hakkını düzenleyen anayasalara örnek olarak, 1971 Bulgaristan, 1972 Macaristan, 1973 Filipin, 1974 Yugoslavya, 1975 Yunanistan, 1976 Portekiz, 1977 Hindistan, 1978 İspanya, 1979 İran, 1982 Türk Anayasaları gösterilebilir.
321982 Anayasası da daha belirsiz ifade ile benzer bir hüküm öngörmekle (m.5), bu şekilde her iki Anayasa, gelişme hakkım sadece bireysel boyutuyla gözönüne almış bulunmaktadır. Aktarılan 10. maddenin normatif değeri ve bağla­yıcılığı konusunda ayrıntılı bilgi ve tartışma için bkz: Mehmet Akad, Teori ve Uygulama Açısından 1961 Anayasasının 10. maddesi, İÜHF Yay., İstanbul, 1984, s. 169 vd.

33Atatürk’ün “yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesine Başlangıçlarında yer veren 1961 ve 1982 Anayasaları, barış iradesini, hak biçiminde olmasa da pozitif hukuka yansıtmıştır.

34Topluluk, etnik grupları da kapsamına alır.

35Krş: J.Robert, a.g.e., s.57-58; Bkz: Pour l’extension des Droits de l’Homme, (Actes du colloque de “‘Droits Socialistes de l’Homme”, Paris 25,26,27 janvier 1985), Anthropos, Paris, 1985. Hazırlanacak olan yeni T.C. Anayasasında dayanışma haklarım da kapsamına alan yeni üçlü sistematik önerisi için bkz: Î.Kaboğ-Iu,”Gündem: Anayasa”, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Kasım 1991, s.23-25.

36Ayrıntılı bilgi için bkz: J.M. ßecet-D.Colard, Les Droits de l’Homme, I.Dimen-sions nationales et internationales, Económica, Paris, 1982, s. 126-129.

37BM metinleri. Bkz: Becet-Colard, a.g.e., s. 151; Michel Simon, a.g.e., s. 158.

38F.Perroux, aktaran René-Jean Dupuy, a.g.m., s.272. Ayrıca bkz: Becet-Colard, s. 147 vd.

39P.Buirette-Maurau, “Les difficultés de l’internaiisation des droits de l’homme à propos de îa Convention de Lomé”, RTDF. 1985 no. 3, s. 485 Becet-Colard, 8.156-1S7; René-Jean Dupuy, 264-265.

40Ayrıntılı bilgi için bkz: İbrahim Kaboğlu, “Çevre Hakkı Karşısında İdare ve Yurttaş”, Prof. Tunaya Armağanı (yayınlanıyor).

41″İnsanlığın ortak malvarlığı üzerinde mülkiyet hakkı”nm kapsamı ve uluslararası hukuk alanında ele alınması ve denetim konusunda bkz: A.Pellet, a.g.e., s. 116-121. Aynca bkz: Pour l’extension des droits de l’homme.

42Bkz. ve krş: Dominique Rousseau, a.g.m., s.124; D. LIribe Vargas, “La troisième génération des droits de l’homme”, RCADÏ, Î984, s. 184, 359; Karel Vasak, “Le droit international des droits de l’homme”, RDH (HRJ), 1972.V.1, s.46.

43Yeni bağlamda, bireysel Özgürlükler = özgürlük; toplumsal haklar — eşitlik, dayanışma hakları = kardeşlik formülü de gündeme gelmektedir,

44Claude Lefort, Droits de l’homme et politique; Essais sur la politique (Aktaran Dominique Rousseau, s.134-135).

45J.Untermaier, “Droit de l’Homme à l’Environnement et libertés publiques”, RJE, 1978, s.329.

46Dominique Rousseau, a.g.m., s. 135.

47Aktaran Dominique Rousseau, a.g.m., s. 136.

48Bu nedenle, üçüncü kuşak hakların, ne bireyci gelenekten (birinci kuşak) ne de sosyalist gelenekten (ikinci kuşak) kaynaklandığı, üçüncü bir yol olarak ortaya çıktığı Öne sürülür (Bkz: Michel Simon, a.g.e., s. 154; Karel Vaşak, a.g.m., s.45-46). Dayanışma haklarıyla, bireyci liberalizmin ve totaliter sosyalizmin tuzaklarından kurtulma olanağından sözedilir (Michel Simon, s. 154).

49En uç örneğinin Fredörİc Sudre olduğunu anımsatalım.

50Hatta, temel-temel olmayan haklar, amaç-araç Özgürlükler, evrensel-yerel haklar ayrımında, dayanışma haklarının “temel”, “amaç” ve “evrensel” sıfatları hak edecek nitelik ve konumda bulunduğu da öne sürülebilir. Yeni haklar karşısında Öteki hak ve özgürlüklere göreceli bir özellik veren bu nitelemedir,

51a.g.m., s. 136.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*