“ Devlet 'derin' düşünce 'dar' ”

- Devamı için tıklayınız -

Bilindiği gibi “iktidar”, “hükûmef’ten çok daha geniş bir kavram. Hükümet, iktidarın sadece bir kanadı; tıpkı yasama ve yargı gibi. Üstelik, -parlamenter rejimlerdeki devlet başkanlığı makamı dikkate alındığında- yürütme de yalnızca hükümet cihazından ibaret değil. Fakat, bizde kimi köşe yazarları, çoğunluk desteğine sahip partiler için, “Hükümet oldu, ama iktidar olamadı” şeklinde, yanlış ve tehlikeli bir nitelendirme yapar. Öte yandan, kendilerinin kullandığı özgürlüğü de, “4. iktidar” zanneder.

Buna paralel olarak, hükümet de, şu iki sınırlayıcı etkenden sıyrılmaya çaba gösterir: kendisini dengeleyen anayasal kurum-mekanizmalar ve muhalif düşünce. Sadece ikinci etkene dikkat çekmekle yetinelim.

Muhalif düşüncenin en elverişli aracı, basın-yayın organları. Bütün toplumu ilgilendiren kamusal sorunların tartışılması ölçüsünde bu özgürlük, ayrıcalıklı bir konuma geçer. Fakat, yanlış olarak, ikili “iktidar” nitelemesi, bizde basının bir kısmını, bu ayrıcalıklı konumdan çıkarabilmekte. Bu, demokrasiden çoğulculuğu değil, sadece çoğunluğu anlayan bir hükümet için de bulunmaz fırsat. Zira, çoğulculuğu sınırlı ve denetimli tutmanın başlıca yolu, fikir ve tartışma özgürlüğünü olabildiğince dar alana hapsetmekten geçer. Bu bağlamda, sadece ceza yasaları değil, hükümetin güdülediği yıldırma araçları da devreye girer. Düşünce özgürlüğü adına “ortak siper” oluşturması gereken basın-yayın organları ise, “iktidar” adına hükümet cephesine kayar. Bu tavırda iki etkenden biri, iktidarla ters düşmemek ve hatta ona sempatik görünmek; diğeri, kendi ifade özgürlüğünü, paylaşmadığı ve “sakıncalı” bulduğu fikirleri vurma aracı olarak kullanmak.

Hükümet, -dokunulmazlık zırhı nedeniyle-muhalefet partilerinin üstüne pek gidemezken; benzer bir hukukî korumadan yoksun bulunan eleştirel düşünce sahipleri, insan hakları savunucuları ve basın-yayın mensupları, (idare cihazı dahil) Hükümet’in ve onun yardakçılarının hedefi olabilmekte.

Böyle bir ayrışmanın mevcut Hükümet döneminde belirginleşmesinde, iki neden baskın: AKP’nin demokrasiye olan mesafesi; kimi gazetecilerin bu partinin gücü, seçeneksizliği ve kalıcılığına olan inancı.

Hattâ denebilir ki, “medyayı kullanması”, AKP Hükümeti’nin en mahir olduğu alan. Bir kısım basın-yayın organları da, Hükümet’in Başkan ve üyelerini konuk etme yarışında. Diğerleri ise, “Damokles’in kılıcı”nı ensesinde hissetme pahasına eleştiri oklarını muhafaza etme çabasında.

Genellikle baş başa yapılan TV “söyleşilerinde, aile yaşamından özel ilgi alanlarına kadar -kimi zaman Güney Amerika pembe dizilerini andırır- gözyaşı dahil duygusal anlar eksik olmamakta. H. Dink’in acısı yüreklerde ve beyinlerimizde bütün sıcaklığını korurken, bu şekilde ekran karşısında daha çok “timsah gözyaşı” izleyeceğimizi tahmin etmek çok zor değil. Sonuç olarak, benzemeye çalıştığımız “Avrupa” devletlerinde siyasal nitelikli TV programları, genellikle birkaç gazetecinin adeta çapraz ateşi altında fikrî “tartışma” ortamında yapılırken, bizde bir tür “politik tele-vole” kültürü çoktan yerleşti bile.

“İşkenceye sıfır tolerans” söyleminin (2003-), böyle bir ortamda “düşünceye sıfır tolerans” uygulamasına (-) dönüşmüş olması, anlamsız değil. Ülkenin adından bile korkan ırkçı-milliyetçi söylem ve eylemler karşısında sergilenen pasif, ılımlı, ürkek ve hatta bunları içselleştirici eğilim ile, insan hakları savunucularına karşı takınılan aşağılayıcı, dışlayıcı, yargı mekanizmalarını tahrik edici açık, sürekli ve kararlı tavır arasındaki ayrışma, başka nasıl açıklanabilir? Hükümet’in adeta bir oyalama taktiğine dönüşen “301 oyunu”, işte bu bağlamda teşhir edilmeli…

Kısacası, iktidarın derinliği-yaygınlığı ile düşüncenin darlığı-sığlığı arasında ters bir orantı kurulabilir. Bu nedenle, “derin devlet” olgusunu Osmanlı’ya kadar götüren ve bunu siyasal iktidarın kullanım alanı dışında gören Başbakan’a; şu yanıt verilebilir:

“Ama ben, ‘derin devlet’e, 2. AKP Hükümeti güdümünde bizzat tanık oldum”. Davaların yıllarca sürüncemede kaldığı bir ülkede, “tanıklık beyanı” için siz okuyucularımdan bir haftalık süre istemi, uzun olmasa gerek.

Yoruma kapalı.