DİNİN EMRİ VE ÖZGÜR DÜŞÜNCE

DİNİN EMRİ VE ÖZGÜR DÜŞÜNCE

İçki yasakları, önce, toplum sağlığı için “düzenleme” şeklinde sunuldu. İçkili kişilerin, suça eğilimli oldukları gerekçesiyle, “kamu güvenliği” öğesi de kullanıldı. Bu görüşleri pekiştirmek için, 1982 Anayasasına sıkça yollama yapıldı. İlgili yasa ise, TBMM’den, (4+4+4 için Milli Eğitim Komisyonu’nda yapıldığı gibi) itişme+ kakışma+ yumruklama eşliğinde geçti. Başbakan ise, son noktayı koydu: “İki ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği yasa neden reddediliyor?”

Serbestlik ve sınırlama

Sorunun iki yüzü var: Serbestlik ve sınırlama.

Serbestlik; tıpkı insanların giyim-kuşam gibi, dilediği gibi yeme-içme özgürlüğü var. Sınırlama ne? Gündeme getirenler, önce, “kamu düzeni” öğelerini telaffuz etti.

Kamu düzeni, şu üç klasik öğede somutlaşır: “Kamu güvenliği”, “kamu sağlığı” ve “kamu dirliği-dinginliği”.

Mesela, başörtüsü için de “dinî emir” deniyordu. Bu görüşü paylaşmadığı halde, özgürlük adına başörtüsüne destek verenlere göre, örtüye düzenleme yoluyla olanak tanınmalıydı: Kamu hizmeti, eğitim hizmeti ve güvenlik gerekleri nedeniyle…

İçkide, zaman-mekân ve özneler bakımından sınırlayıcı ve yasaklayıcı düzenlemelerde, kamu güvenliği ve sağlığı öğeleri öne çıkarıldıysa da, “dinsel emir” vurgusu ise, düzen ve sağlık gibi dünyevi öğeleri geride bıraktı.

Lokantalar

Bu yaklaşım, içki ruhsatı almak isteyen lokantalara neden güçlük çıkarıldığını açıklıyor. Lokantaların çoğunda neden alkollü içecek yasak? Burada, ilkesel bir tavır söz konusu: İçki içmek, “kötü”; daha doğrusu, “günah”. Bunun sonucu, bütün Batı dünyası, kötü davranışlarda bulunuyor. (Geçen yıllarda, “kötü ahlâk” nitelemesi yapılmıştı…).

Sorun, ilkesel değil de sokak sorunu olsaydı; dışa dönük içki tüketiminin düzenlemeye bağlanmasına itiraz, haklı görülemezdi. Fakat sorun ilkesel olup, içki tüketiminin zaman ve mekândan bağımsız olarak kötü bir davranış olduğu görüşüdür.

Gerçi, yiyecek-içecek konusunda, Batı ile aramızda şöyle bir fark var: Bizde, sokak atıştırması çok yaygın; Batılı ülkelerde ise değil.

Dinde de öyle: Hıristiyanlık, dışavurumdan çok, içe dönük davranış ve pratikleri beraberinde getiriyor. İslâm ise, dışavurumcu bir özelliğe sahip. Batılılar mesela, Cuma namazının sokakta kılınmasına anlam vermekte zorlanır ve bundan tedirgin olurlar. Yükselticilerle yayılan zincirleme ezan sesleri, kamusal dinginlik açısından savunulabilir mi?

Öte yandan, sanat alanına yapılan sürekli müdahale, dinsel bakış açısının dışında düşünülebilir mi? Sanat kurumları yasa tasarısı, bunun güncel örneği. Anayasa’nın sanatı ve sanatçıyı koruyucu düzenlemeleri neden hatırlanmıyor?

Batılı yaşam tarzını tanımak

İçki, Batılı yemek kültürünün doğal bir parçası…Aydınlanma çağı da batının, demokrasi de Batının,

Büyük buluşlar ve bilimsel-teknolojik gelişmeler, Batı tarafından sağlandı…

İslâm toplumlarına düşen ise, Batı’nın nimetlerinden yararlanmak oldu; Suudi Arabistan’da kadınların arabayı eldivenle kullanabilecekleri yobazlığına kadar…

Acaba “Batı’nın bilim ve teknolojisine evet ama yaşam tarzına hayır” diyenler, Batılıların yemek kültürünü ve yaşam tarzını ne kadar tanıyor? Acaba, Batı-karşıtlığını yasalara yansıtmak için yarışanlar, batılıların özel, ailevî ve kamusal yaşam tarzlarını ne kadar tanımakta? Mesela, aile dostlukları veya bağlantıları var mı?

Toplayın silâhları!

Bu arada, alkollü içecek tüketimi ile suçluluk arasında bağlantı kurma alışkanlığı yaygın. Bu konuda hangi istatistikî veriler var? Bunların açıklanması gerek. Eğer böyle bir iddia doğru olsaydı, Avrupa hapishanelerinin dolu, İslâm ülkeleri hapishanelerinin boş olması gerekirdi.

Özellikle yatay ilişkilerde şiddet kullanımını en aza indirmek için en etkili çözüm, toplumu silâhsızlandırmaktır. Haydi, üstün iktidarınızla kanıtlayın Devletin varlık nedenini ve toplayın bütün bireysel silahları!

Batı ile nitelik farkı

Etkin dünyevi önlemler yerine, toplumsal barış için işe, kötü alışkanlık yasaklarıyla başlar ve genç kuşakları din ağırlıklı bir eğitim sürecinde yetiştirme hedefini bir sistem haline getirirseniz, bununla “demokratik toplum” için vazgeçilmez olan özgür bireyi yaratamazsınız.

İşte, Batı: Özgür düşüncenin önündeki engelleri kaldırmak, felsefeyi ve sosyal bilimleri önemsemek, gençlere spor alanları açmak, sanat etkinliklerini desteklemek,..

Tanzimat’tan bu yana sağlanan birikimleri tersine çevirmeye çalışan Ankara’nın mücadelesi, özgürlük sorunsalına ilişkin: Toplum yaşamı, siyasal ve kukusal düzen, dinsel bakış açısına göre mi, yoksa, insan aklı ve hakları bakış açısıyla mı düzenlenecek? Giderek derinleşen ayrışma, bu soruda düğümleniyor.

Yoruma kapalı.