“ ELVADA ANAYASA (MI) ”

- Devamı için tıklayınız -

ELVEDA ANAYASA (MI?)

Kırmızı çizgiler: Başbakan’ın mı, AK Parti’nin mi?

“26 maddelik anayasa değişikliğini millete götürüp, milletimizden de bu noktada %58’lik bir onay aldıktan sonra şimdi kalkıp ‘bunun değişmesi lazım’ derlerse, böyle bir şeye asla yaklaşmayız, çünkü bu milletten geçmiştir…”.

“Anayasanın dili sempozyumu” üzerine önceki gün yapılan toplantıda, Başbakan’ın konuşmasından.

Böylece, AKP lideri Sayın Başbakan, Anayasa’nın içeriği üzerine bu denli açık irade beyanında 2011 seçimlerinden sonra ilk kez bulunmuş oluyor.

Hemen akla gelen iki soru: Acaba, AK Parti’lilerin tümü böyle mi düşünüyor? Mesela, TBMM ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu Başkanı Sn. Cemil Çiçek de benzer bir kanaate mi sahip?

İkincisi: bu sözler, “yeni anayasa süreci”nin bir söylemden ibaret olduğunu mu gösteriyor; yoksa, gerçekten halkın % 58 oranındaki oyu ile kabul edilmiş olan metin üzerinde yeniden değişiklik yapmanın mümkün olmadığını mı?

Bu sorulara, konuya hem hukukî hem siyasal açıdan yaklaşılarak yanıt verilebilir.

Anayasa değişiklikleri ve yeni anayasa

Önce hukukî açıdan bakalım: Öncekiler, birer anayasa değişikliği idi, şimdi yapılmak istenen ise, 1982 Anayasası’nı yürürlükten kaldırıp, onun yerine yeni bir anayasanın konulması: 2013, 2014 veya 2015 anayasası gibi.

Her ikisi arasında, hem yöntem (usûl), hem de içerik bakımından nitelik farkı var:

-Usûl farkı var, çünkü bugüne kadar Anayasa değişikliklerinin hepsi TBMM tarafından doğrudan kotarıldı, md. 175’e göre. Şimdi ise, yenileme söz konusu olduğu için ve bu yol, md. 175’te öngörülmediği için, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruldu. Komisyon, yeni anayasaya giden yolu açmak için, topluma yönelik yoğun bir çaba harcıyor… Bunlara, şu da eklenebilir: Anayasa değişikliklerinin özellikle son üçüne, çatışmacı bir yaklaşım damgasını vurdu. Bu yaklaşım tarzı, halkoyuna da yansıdı ve bu havanın etkisi halen devam ediyor. Oysa, yenisine, tam tersine uzlaşmacı yaklaşım hâkim olmalı. Halka götürülmesi, yeni anayasa hedefinin bir gereği. Oy yüzdesi ise, kıl payı çoğunluk değil, yeni anayasalar için genellikle nitelikli çoğunluk kaydı geçerli. Bu nedenle, % 58 söylemi, artık geride kalmış olmalı…

-İçerik ise, nitelik farkını daha açık bir biçimde ortaya koyuyor: Sıkça vurguladığım üzere, bir metne yeni demek için, kuralları, kurumları ve fren ve denge mekanizmalarıyla yeni olması anlamına gelir. Bu üçlüyü anlamlandıran ise, yeni temeller üzerine hazırlanacak anayasa, sistematik ve genel açıdan, bütünlüklü olmalı ve iç tutarlılık ilkesini yansıtmalı. Bu özellikler, ancak, “kural, kurum ve fren-denge mekanizmaları” bütününde kurgulanabilir.

Geriye götürülmezlik ne demek?

1987’den 2010 yılına kadar gerçekleştirilen değişiklikler, kuşkusuz, “anayasal miras” öğeleri olarak yeni anayasa yazımında şu ya da bu biçimde etkili olabilecek. Fakat, daha baştan, “şu tamamen göz ardı edilmeli, şuna ise hiç dokunulmamalı” denirse, bu, mirası paylaşmak değil, güçlü olanın sayısal çoğunluğunu dayatması anlamına gelir.

Şu sorulabilir: Acaba, dokunulmaması gereken alanlar yok mu? Var elbette. Hatta, son yıllarda geliştirilen “geriye götürülmezlik” ilkesi, belirtilebilir. Nedir bu? Hak ve özgürlükler yönünden sağlanan kazanımlar ilerletilebilir, ama geriletilemez: Olumlu anlamda eklemeler yapılabilir; ama mevcut durumda olumsuzluk yaratan öğeler konulamaz. Mesela, 2001 ve 2004 anayasa değişiklikleri ile kaldırılan idam cezası, yeniden geri getirilemez. Yine, “geriye götürülmezlik” ilkesi gereği, 2001 değişiklikleri ile konmuş olan “hakkın özüne dokunma yasağı” kaldırılamaz. Nitekim, 1961 Anayasası’nda var olan bu ölçüt, 1982’de Anayasa’ya konmadı…

Fakat, devletin yapılanması ve siyasal rejim alanını düzenleyen kural ve kurumlar için, benzer ilke geçerli değil. Burada, “üçlü yeni” kurgulanırken, bu kurgunun demokratik yapı ve hukuk devletini pekiştirmeye elverişlilik derecesi dikkate alınmalı. Bu iki hedef ise, dayanağını “insan hakları”nda bulduğuna göre, yeni anayasa kurgusunda şu soru, hiç göz ardı edilmemeli: Hangi siyasal ve anayasal yapı, hak ve özgürlüklere “insan haysiyeti” temelinde en gelişkin güvenceleri sağlayabilir?

Bu temel gereklilikler yerine, % 58 oranı, yeni anayasa için meşruluk öğesi olarak kabul edilirse, yürürlükte olandan farklı bir metinle karşılaşabiliriz; ama bu, asla yeni bir anayasa olmaz…

*Davet: “Akdeniz Havzasında Anayasal Süreçler” başlıklı uluslararası çalıştay, Tunus’tan Lübnan’a, Mısır’dan İspanya’ya, Akdeniz’i çevreleyen ülkelerinden seçkin uzman ve siyasetçilerin katılımıyla Marmara Üniversitesi Haydarpaşa yerleşkesinde yapılacak. Bekleriz…

Yoruma kapalı.