HAVACILIK HİZMETLERİNDE GREV YASAĞI ANAYASA’YA AYKIRI

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (no.6321/ 31.05.2012), havacılık hizmetlerinde grevi yasakladı. Bunu şu şekilde yaptı:

“MADDE 1 – 5/5/1983 tarihli ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

“6. Havacılık hizmetlerinde.”

* * *

2822 sy.lı Yasa’da, “yasağın bulunduğu yerler” (md. 29) sayılıyor.

Buna, 6321 sy.lı Yasa ile yapılan ekleme, “havacılık hizmetlerinde” grevi yasaklamış oluyor.

Bu yasak, özellikle özgürlükler lehine gerçekleştirilen değişiklikler ışığında Anayasa’ya aykırı.

Anayasal sistemimizde, haklar ve özgürlükler tanınır, düzenlenir ve sınırlanır (md. 13). “Durdurma” ise, sadece, “savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde” mümkün (md.15). 1982’nin kurduğu “genel özgürlük rejimi”, yasaklama yaptırımını dışlamakta.

Bu “Genel Hükümler”e karşın, grevi yasa yoluyla yasaklayabilme olanağı, md. 54’e kondu. (Bununla birlikte, grev yasağı uygulanan işyerleri, yasada sınırlı olarak belirlendi.)

Aykırılıklar zinciri: Anayasa içi/ Yasa-Anayasa

1) Yasama organına “yasaklama” olanağı tanıyan md.54/4, yine Anayasa’nın hak ve özgürlükleri anayasal nedenlerle sadece “sınırlama” ya izin veren md.13’e, kötüye kullanımda bile böyle bir yaptırım öngörmeyen md.14’e, savaş halinde dahi ancak “durumun gerektirdiği ölçüde durdurma” olanağı tanıyan md.15’e aykırı.

2) 1995 değişiklikleri, kolektif özgürlüklere ilişkin birlikte hareket yasaklarını kaldırdığından, aykırılık daha belirgin bir hale geldi.

3) 2001 değişikliği ile yeniden yazılan md.13, hak ve özgürlükler rejimini sınırlamalar yerine güvence ilkeleri ile donattı. Bu maddenin yeni şekli, md.54/4’ü uygulanamaz hale getirmiş, yasal genişletme olanağını ise ortadan kaldırmıştır. Çünkü, grev yasağı, demokratik toplum ve ölçülülük ilkelerine aykırı olup, “hakkın özü”nü ortadan kaldırmakta. Grev, ancak ölçülü olmak ve hakkın özünü zedelememek kaydıyla sınırlanabilir; yoksa yasaklanamaz.

4) 2004 değişikliği ise, hak ve özgürlükler alanında, yasa-uluslararası norm çatışmasında, yasanın ihmal edilebilir özelliğini öngördü:

-Böylece, md.54/4, Anayasa md. 13,14 ve 15’le giderek çelişkili hale geldi.

-Öte yandan, 6321 sy.lı Yasa md. 1 ise, grev hakkını güvence altına alan 87 ve 98 sayılı ILO Sözleşmelerine aykırı.

5) 6321 sayılı Yasa, Anayasa’nın, 40. (hak ve özgürlüklerin korunması), 5. (devletin hak ve özgürlükleri geliştirme yükümlülüğü) ve değiştirilemez 2. (insan haklarına saygılı demokratik devlet) maddeleri ile de çelişmekte.

6) 2010 Anayasa değişikliği ile md.54/ f. 3 ve 7’nin kaldırılması, AKP çevreleri için, özgürlükçü söylemi pekiştirme vesilesi yarattı. Nitekim, md. 54’te yapılan ayıklamalar, yetersiz olsa da, grev hakkını takviye edici yönde. Her ne kadar, “yasaklamaya kapı aralayan” kayıt kaldırılmadıysa da, değinilen anayasal gelişmeler, “hava hizmetlerinde grev yasağı”nı, Anayasa’ya açıkça aykırı kıldı.

Saydamlık ilkesine de aykırı

Hak ve özgürlükleri sınırlamada “yasallık” ilkesi, saydamlık ve yasama organındaki müzakere süreci sayesinde, bir güvence oluşturur. Buna karşın, 2822 sy.lı Kanun, bir “torba yasa” ile, THY yönetimi ve Hava-İş Sendikası arasında sürmekte olan toplu görüşmeler sırasında ve yasakçı anlamda –ama, yasak adı konmadan- değiştirildi. “Anayasanın uygulanmasını gözetme” yükümlülüğünü göz ardı eden Cumhurbaşkanı ise, Yasayı hemen imzaladı ve aynı gün RG’de yayımlattı. Bu süreç, Anayasa’nın “demokratik devlet” ilkesine aykırı.

Sonuç: Grevin bazı işyerlerinde yasa yoluyla yasaklanabileceği kaydı, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası andlaşmalar ve Anayasa’nın hak ve özgürlükler genel rejimi ile çelişmekte. 6321 sayılı yasa ile “havacılık hizmetlerinde grev yasağı” ise, sadece Anayasa’nın 13, 14 ve 15. maddelerine değil, hak ve özgürlüklerin korunmasını öngören md. 40’a, hak ve özgürlükler önündeki engelleri kaldırma yükümlülüğünü devlete yükleyen md. 5’e, ve “insan haklarına saygılı demokratik devlet” kuralı öngören (değişmez) md. 2’ye aykırıdır.

6321 sy.lı Yasa md. 1’in, Anayasa md. 90’a aykırılığı ise, apaçık. Neden? Çünkü, yürürlükteki bir yasa ile uluslararası andlaşma arasında çatışma durumunda yasanın uygulanmayacağını öngören md. 90/son, öncelikle TBMM için “olumsuz bir yükümlülük” yaratır: uluslararası andlaşmalara aykırı olan bir yasayı kabul etmemek.

Son söz: Askerden yasakçı bir haklar rejimine gidiş, “yeni anayasa” yolunda yürütülen çalışmaları sözde bırakıyor. Gözler yeniden Anayasa Mahkemesi üzerinde…

Yoruma kapalı.