“HAYIR” YERİNE “EVET” ZAMANI 

“HAYIR” YERİNE “EVET” ZAMANI 

Beş Anayasa referandumunda oy kullandım: 1982 (hayır), 1987 (evet), 2007 (hayır), 2010 (hayır) ve 2017 (hayır).

“Yetmez ama evet”, 2010’dan akılda kalan.

Tersine; “Hayır bloku”, 2017 mirası.

2018  seçimlerine, CHP öncülüğünde Millet İttifakı (İyi P., Saadet P. ve Demokrat P.) ile girilmesi, Hayır bloku mirası ile sağlandı.

Ahlatlıbel (12 Şubat) ve Bilkent (28 Şubat) toplantı ve bildirileri, CHP ve Millet İttifakı ürünü.

Bu süreçte; HDP neden yok? sorusu çok soruldu; ama,  2017 evetçileri olarak Deva Partisi ve Gelecek Partisinin “hayır bloku”na katılmış olması, pek dillendirilmedi.

Böylece, ikisi açık ve biri örtülü olmak üzere üçlü hayır yolu ortaya çıkıyor gibi:

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem hedefinde genişletilen “hayır hattı”,

– HDP, EMEP, TİP, EHP, TÖP, Sosyalist Meclisler Federasyonu ve Halkevleri olarak sol-sosyalist eksendeki “hayır bloku”,

-AKP içinde tek kişi yönetiminden rahatsız vekil ve seçmenler, “potansiyel hayırcılar”.

Hayır-evet dengesinde güncel durum: Anayasa halkoylamasının 5. Yılında, “hayır” yüzdesi, “evet”e göre hayli yüksek.

Bu yüzde, “potansiyel hayırcılar”ın artması ölçüsünde yükselir.

Ancak şu yanılgıya düşülmemek kaydıyla:

“Hayır bloku”, Cumhurbaşkanı ve TBMM çifte seçimine düzgün olarak ve bir bütün olarak yansımayabilir; dağılabilir, hatta azalabilir de.

Şu halde, “hayır bloku” nasıl korunabilir ve büyütülebilir?

Bunun başlıca yolu, 2023 çifte seçiminin “anayasa oylaması”na dönüştürülmesinden geçer: TBMM seçimi için “demokratik anayasa” vaadi, Cumhurbaşkanı’dan “geçiş dönemi” yönetimi vaadi.  Her ikisi arasında yaratılacak sinerji (artı güç),  yasama+yürütme sandığını “anayasa sandığı”na çevirebilir.

Bunun için,  seçmen önüne “neye hayır” diyeceği değil, “evet”  seçeneği  koymak gerek; yani, demokratik hukuk devleti sözünü elden geldiğince somut bir metne dönüştürmek: anayasa değişikliği tasarısı.

Bunun öncülüğünü, güçlendirilmiş parlamenter rejim 6’lısı yapabilir. Böyle bir çalışma, demokratik kitle kuruluşları, meslek örgütleri ve sivil toplum örgütleri ekseninde geniş bir katılım hamlesi ile başlatılabilir. Bu ön hazırlıklar, seçim sonrasına yönelik vaadler,  toplumun değişik katmanlarının bu sürece katılması ölçüsünde ikna edici olabilir.

Kuşkusuz, doğrudan anayasal düzenleme gerektirmeyen konulara ilişkin somut öneriler yapılabilir. Örneğin, iktisadi krizi aşmak için sosyal devlet gerekleri doğrultusunda planlı bir pazar ekonomisi veya  TBMM’nin merkez alındığı bir dış politika; ya da geçiş dönemi yönetimi: danışma niteliğinde de olsa, elden geldiğince tek kişi yönetiminden uzaklaşıp kurulların işletildiği bir geçiş dönemi. Geçiş dönemi, üzerinde ayrıca durulması gereken bir konu.

Fakat, anayasa için aynı ilke geçerli değil: gelecek kuşakların birlikte yaşam sözleşmesi olarak anayasa tasarımı için;

-anayasal bilgilenme hakkı,

-öneriler alma,

-katılım yolları somutlaştırılmalı.

Sandığa ilk kez giden, 18-23 yaşındaki genç kuşak,  sandık başında  şu inançla oy kullanabilmelı: ‘ön ilkeler üzerinde doğrudan bilgilendirildiğim, öneriler sunduğum ve yapımında benim de katkım olacak bir ortak belge için oy kullanıyorum’.

Kısaca, anayasal demokrasi,  seçmenin evet oyunun merkezi bir kavramı.

Eğer  bu anayasa yolu toplumsallaştırılabilirse, güncel olarak iki kanalda yürüyen “hayır bloku”, tekli “evet”e yönlendirilebilir.

Şu halde, güçlendirilmiş parlamenter sisteme yönelik tasarımın, 2023 seçimlerinde “evet oyları”nın itici gücü olabilmesi için, şimdi, “insan haklarına dayanan  laik ve  demokratik  hukuk devleti” anayasa tasarımını somutlaştırma  zamanı:  çevresel ve doğal değerleri korunmuş bir ülkede barış içinde yaşayan özgür bir toplumsal gelecek için…

 

İbrahim Ö. Kaboğlu (BirGün, 03.03.2022)

Yoruma kapalı.