«HUKUKÇA  EŞİT YÖNETİLME» NE DEMEK ?

«HUKUKÇA EŞİT YÖNETİLME» NE DEMEK ?

Hukuk önünde eşitlik, seçmen ve seçilenlerin hukuka bağlılık bakımından eşitliğini gerekli kılar. Hukuk devleti, «yöneten ve yönetilenlerin hukukça eşit yönetilmesi» demektir.

Seçme ve seçilme yaşının eşitlenmesi, seçmenlerin ve seçilenlerin hukuk kurallarına bağlılıkta eşitlenmekte olduğu izlenmini verse de, eşitsizlik giderek derinleşmekte.

Anayasal eşitlik ilkesine rağmen, yurttaş-kamu görevlisi, seçmen ve seçilen arasında ayrım yapan bir çok yasal düzenleme, son yıllarda giderek belirgin kılındı. Hatta, (MİT gibi) bazı kamu görevlisi kategorileri, ayrıcalıklı bir statüye konuldu. Öte yandan, CB’nin seçim tarzının ve anayasal statüsünün değişmesiyle, fiilen ve hukuken,  seçmen-seçilen ayrışması, daha belirgin hale geldi.

İKİSİ DE ANAYASA DIŞI

Çifte çelişki şöyle somutlaştırılabilir :

-Seçmenler ve -belli kategori kamu görevlileri dahil- seçilenler arasındaki ayrışma.

-CB destekçisi partiler ile diğerleri arasındaki ayrışma.

İlk ayrışmaya göre ; yurttaşların  düşünce özgürlüğü kapsamında yer alan  kanaat, görüş ve açıklamaları suçlandırılıyor. Nasıl ? AK Parti Genel Başkanı, CB sıfatıyla düğmeye basıyor ve  savcılar harekete geçiyor… Buna karşılık, aynı kişinin yurttaşlara karşı sözleri, hakaret ve tehdit içerikli açıklamaları, herhangi bir biçimde soruşturulamıyor.

İkinci ayrışma düzlemi; CB ve destekçileri ile diğer partiler arasında. AK Parti Genel Başkanı R.T. Erdoğan veya  İçişleri Bakanı S. Soylu’nun, CHP Genel Başkanı K. Kılıçdaroğlu hakkında, hakaret oluşturan söz ve söylemleri, kovuşturmaya tabi tutulmadığı halde, tam tersine, Kılıçdaroğlu’nun, ifade özgürlüğü kapsamındaki sözleri, yaptırımla sonuçlanabiliyor.

Bu uygulama, milletvekillerinin dokunulmazlıkları konusunda da geçerli. Savcı ve hakimler, milletvekilleri hakkında görülmekte olan davaları, Anayasa md.83 gereği durdurma veya düzenlenen fezlekeleri TBMM başkanlığına göndermekle yetinme yerine, dava yoluna gitmeleri, bu tezatı gözler önüne sermekte.  Ank. 4. Asliye Ceza M.nin Kılıçdaroğlu’nu yargılama kararı, açık bir Anayasa ihlali…

YURTTAŞLAR AÇISINDAN

Seçmenlerin eleştiri niteliğindeki sözleri, toplantı ve gösterileri karşısında harekete geçen kolluk güçleri ve savcılar, anayasal “görev+yetki+sorumluluk” zincirinde değil, anayasal düzlemde en az beş unvanlı kişinin beklenti ve yönlendirmesi ile harekete geçiyor. 

Örneğin TCK madde 125,  hakaret suçunu, madde 299 ise CB’ye hakaret suçunu düzenliyor.

Ne var ki, 6771 sayılı K. ile yapılan Anayasa değişikliği, CB unvanını şeklen muhafaza etse de, bu unvanı taşıyan kişi, ağırlıklı olarak yürütme görev ve yetkilerini kullanıyor ; söylemleri de haliyle bu kapsamda yer alıyor. Dahası, söylem ve eylemlerinin çoğu, AK Parti genel başkanı sıfatıyla yaptıkları ile örtüşüyor. Buna karşılık, seçmene karşı, “Cumhurbaşkanına hakaret” maddesi işletiliyor. 

SEÇİM YASAKLARI CB İÇİN DE GEÇERLİ

Seçim yasaklarının yer aldığı 19/12/2018 tarih ve 1119 sy.lı YSK Kararında, Cumhurbaşkanı’nın seçim yasakları kapsamında yer alan kişiler arasında belirtmemiş olması, Anayasa’ya açıkça aykırı. 6771 sayılı kanun ile gerçekleşen Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanı, tek başına Bakanlar Kurulu’nun yerine geçtiği gibi partili olmuştur.  

 298 sayılı Kanunda ise, “Başbakan ve bakanlara ilişkin yasaklar”(m.65) devam etmekte. 

TBMM BAŞKANI İSTİFA

Giderek fiili ve hukuki ayrıcalığa kavuşturulan kişi, TBMM Başkanını, bu kez en eski ve ilk koltuğuna aday gösterirken, kendini yine Anayasa’nın üstüne çıararak « istifa etmesine gerek yok » diyebiliyor. Oysa, TBMM Başkanı olarak seçime girmesi, tarafsızlık statüsü açısından Anayasa md.94’e aykırı olacağı gibi, adayların eşit yarışma ilkesini zedeleyeceği için md.67’ye de açıkça aykırı.

(BirGün, 27 Aralık 2018)

Yoruma kapalı.