İHEB’İ YENİDEN OKUMAK İÇİN

İHEB’İ YENİDEN OKUMAK İÇİN

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10/12/1948 tarihli ve 217 (111) sayılı karariyle kabul edilen ilişik “İnsan Hakları Evrensel Beyanname”sinin Resmi Gazete ile yayınlanması ve yayından sonra okullarda ve gazetelerde münasip neşriyatta bulunulması, Dışişleri Bakanlığının 28/3/1949 tarihli ve 36084/122 sayılı yazısı üzerine Bakanlar Kurulunun 6/4/1949 tarihli toplantısında kararlaştırılmıştır.” (Resmi Gazete: 27 Mayıs 1949-16199).

Acaba yasama, yürütme ve yargı üçlüsünde kural koyucu, karar alıcı ve denetleyici organlar, ne ölçüde bunun farkında? Önce içerik üzerine bir hatırlatma; sonra İHEB’in uluslararası alana ve bölgesel ölçekte yansıması nasıl oldu? Nihayet, İHEB’i, insan haklarının asgari saygı gördüğü siyasal ve toplumsal ortam ereğinde okuma tarzına ilişkin çalışmadan söz edeceğim.

Bir uzlaşma ve sentez metni olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (İHEB) içeriği, hak ilkeler ve özgürlükler bakımından şu şekilde gruplandırılabilir:

İdeolojik temel (Önsöz, m.1-2).

Kişiye bağlı haklar (m.3-14).

Özel statü, yani “kişi” ve “mallar”a ilişkin haklar (m.15 – 17)

Düşünsel ve toplu özgürlükler ile siyasal haklar (m.18-21)

İktisadi, sosyal ve kültürel haklar (m.22-27):

Bildirge’de tanınan haklar bütününü kullanabilmesine elverişli sosyal ve uluslararası bir düzene sahip olma hakkı (m.28-30).

“EVRENSEL”DEN “ULUSLARARASI” ALANA
16 Aralık 1966’da kabul edilen ve 1976’da yürürlüğe giren Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ile, Bildirge’de tanınan haklar iki parçaya ayrılmış olmakla birlikte-, halkların ve azınlıkların hakları, insanlığın kültürel mirası, ödev kavramı ve herkesin insan haklarından yararlanmasına olanak tanıyan koşullar kabul edilmekle, Bildirge’nin evrenselliği ilk kez “Öteki”nin katkısıyla pekiştirildi ve zenginleştirildi.

Viyana Dünya Konferansı Bildirgesi ve Eylem Planı (Haziran 1993), Durban Bildirgesi (Eylül 2001), UNESCO ve Uluslar arası Çalışma Örgütü (ILO/UÇÖ) belgelerinden otokton (yerli) halklar tanınmasına (Eylül 2007) uzanan Bildirge, Şart, Pakt, Antlaşma, Sözleşme adı verilen belgeler, İHEB’i yeniden yazdı ve tamamladı. Bu şekilde İnsan hakları hukuku, İnsanlığın ortak mirası olarak oluştu.

“BÖLGESEL”DEN “ULUSAL”A…
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) de, Evrensel Bildirge’yi esin kaynağı olarak aldı. 4 Kasım 1950 tarihli İHAS ile, dünyanın en güçlü İnsan hakları koruma düzeneğinin temeli atılmış oldu. Buna karşılık, tanınan ve güvence altına alınan haklarda, İHEB’e göre, içerik daraltması, Avrupa Sosyal Şartı (1961) ile giderilmeye çalışıldı.

HUKUKİ NİTELİĞİ…
İHEB, “hukuk (kuralı) olarak kabul edilen genel bir uygulama” ile (Uluslararası Adalet Divanı Statüsü, md.38/1.b). teamül (yapılageliş) gücü kazanmış ve uygar uluslarca tanınmış hukukun genel ilkeleri” (md.38/1,c) başında yer alır.

Uluslararası ve bölgesel ölçekte hazırlanan insan hakları belgelerinin esin kaynağı olmasının ötesinde, değinilen belgelerle yeniden yazılmış ve zenginleştirilmiş olan, anayasaların da birincil referans kaynağı haline gelmiş bulunan İHEB ilkeleri, jus cogens (uluslararası hukukta emredici normlar) oluşturur.

Bütüncü yaklaşım, insan haklarının bölünmezliği için olduğu kadar, evrenselliğini kavramak için de gerekli.

İNSAN HAKLARININ ASGARİ EŞİĞİ OLABİLMESİ İÇİN
Şu üç gerekliliğe dikkat çekilmeli:

-İHEB’i bütünlüğünde okumak,

-İHEB’den kaynaklanan veya esinlenen metinler bütünde okumak,

-İnsan hakları uluslararası hukukunu asgari eşik olarak kabul etmek.

İHEB VE ANAYASA-DER GİRİŞİMİ…
ANAYASA-DER’in iki yıl önce başlattığı ve İHEB’in 70. Yılı için tamamlanması öngörülen ortak kitap çalışması, belirtilen üç hedefi öne çıkarmakta: Evrensellik iddiasıyla yazılan her bir maddenin uluslararası metinlere yansıma biçimi, İHAS gibi bölgesel ölçekte hazırlanan metinlerde düzenlenme şekli ve nihayet bunların pozitif anayasa hukukumuza intikal tarzı. Kuşkusuz bunu yaparken, ilgili hakkın evrimine ve pozitif hukukun ayrılmaz parçası haline gelmesine katkıda bulunan belli başlı yargı kararları da işlenmeye çalışılacak.

Bugüne kadar yapılmayan böyle bir çalışmanın gün ışığına çıkması, öncelikle, insan hakları karşısında saygı+koruma+geliştirme şeklindeki üçlü devlet yükümlülüğünün, insan hakları ulusal/Avrupa ve uluslararası hukuku üçlüsünde somutlaştırılmasına; sonra, insan hakları uyuşmazlıklarında ilgili kaynakların bütüncül kullanımına; nihayet, insan haklarına sekter bakışın aşılmasına katkıda bulunabilecek. Ama en önemlisi, her yıl 10 Aralık günü veya haftası tanık olduğumuz “insan hakları alanında farkındalık yaratma” toplantıları yerine günlük yaşamda farkındalık yaratılarak insan haklarının ilerletilmesine katkı olacaktır.

(BirGün, 14.12.17).

Yoruma kapalı.