KİMLER, NEREDE VE NEDEN YAZDI?

KİMLER, NEREDE VE NEDEN YAZDI?

Neyi?

Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir” ile başlayan 104 vd. maddeleri.

İlk adım şu sözlerle atılmıştı: “Ülke yönetimi yasa ve Anayasa’ya uygun değildir. Ve de suç işlenmektedir…” (16 Ekim 2016, D. Bahçeli).

İkinci adım  yazılı:  “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifimiz ve gerekçesi ilişikte sunulmuştur” (10  Aralık, B. Yıldırım).

Bilinmeyen ne?  TBMM Başkanlığı’na sunulan 21 maddelik değişiklik  önerisi, “KAPALI KAPILAR ARDINDA” yapılan çalışmaların ürünü idi. Nerede yapıldı ve kimler katıldı? Tutanakları nerede? Hiçbir resmi bilgi ve belge yok.

2021’de roller değişmiş. Şöyle, 2016’da Bahçeli CB Erdoğan’ı Anayasa suçu faili olarak teşhir ediyordu ve bunun önlenmesi için Anayasa değişikliği öneriyordu. Özetle; eğer CB, anayasal çizgiye çekilmez ise, Anayasa kendisine uydurulsun demek istiyordu. Öyle oldu: kapalı kapılar arkasında SEÇMENDEN VE TEMSİLCİLERİNDEN GİZLİ olarak yapılan çalışma ile OSMANLI-CUMHURİYET ANAYASAL GELİŞMELERİ ÇÖP SEPETİNE ATILDI.

Şimdi ise, tersine ilk adımı, 4 yıl önce Anayasa’nın kendisine göre şekillendirildiği kişi attı; şu izlenimi vererek: ANAYASA’NIN ATILDIĞI ÇÖP SEPETİNİN KAPAĞINI AÇABİLİRİZ.

Aradan 24 saat geçmeden, 2017 değişikliğini tetikleyen kişi devreye girdi ve kesip attı: “ANAYASA KUYUDA KALACAK”.

 

OLMAYAN BAKANLAR KURULU’NA DÖNÜŞ İÇİN Mİ?

Oysa izlenim, tersi yönde idi:

Kimisine göre bakanlar kurulu, kimisine göre “kabine” toplantısı çıkışı CB, “artık anayasa vakti” dedi.

Bir anda, acaba herhangi bir hukuki dayanağı bulunmadığı halde genellikle pazartesi günleri yapılan toplantılara anayasal zemin hazırlamak için mi? sorusunu akla getirdi.

İkinci olarak ise, “şeffaf ve paylaşımcı” vurgusu, bir özeleştiri mi? sorusunu. Çünkü, Ekim 2016 –Nisan 2017 döneminde kapalı kapılar ardında ve dışlayıcı yöntemle  yapılan değişiklik amacına ulaşmadı mı?

Bir meşruluk sorunu mu, yoksa içerik olarak tamamlama gereksinimi mi?

 

SİNSİ BİR TUZAK!

Buna karşılık, ortağı şu çelişkili açıklamayı yaptı:

-‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet sitemi (CBHS) kırmızı çizgimiz’.

-‘Anayasayı  darbe ruhundan arındırmak görevimiz’

CBHS kırmızı çizgi demek, “parti başkanının devlet ve hükümet üzerindeki tekelci yönetimi”ni pekiştirmek, aslında CBHS ile zedelenen 2. md.yi tümüyle askıya almak demektir.

Darbe ruhu: 1982 metni, 2004’e kadar yapılan değişikliklerle büyük ölçüde darbe ruhundan arındırılmıştı; ancak, 2017’de “darbe zırhı” geçirildi.

Gerçi ilk saptama ile ilgili olarak hemen şu soru akla geliyor: 4 yıl önce 21 maddelik teklife  istediğiniz halde neyi koyamadınız?

Fakat daha önemlisi şu: CBHS’yi  pekiştirmek adına yapılmak istenen düzenlemeler, aslında demokratik hukuk devleti (DHD) çerçevesini çizen ve Cumhuriyet’in niteliklerini düzenleyen ve değitirilmez nitelikte olan md.2’nin içeriğinin boşaltılması demek.

 

DEMOKRATİK MUHALEFETİN TAVRI NE OLMALI?

Önce üç katmanlı anayasal düzen/sizlik anımsatılmalı:

-DHD ilkelerini yansıtan Anayasa maddeleri 1-11).

– DHD asgari gerekleri ile bağdaşmayan 2017 maddeleri (104 vd.).

-Her ikisine de aykırı olan çok yönlü Anayasa dışı uygulama; örneğin parti genel başkanlığı.

Anayasa söylemi veya tartışması, “anayasa dışı” uygulamanın giderilmesi ile başlanmalı; sonra Anayasa’nın DHD ile bağdaşmayan hükümleri ayıklanmalı; üçüncü aşamada DHD’yi pekiştirici düzenlemeler yapılmalı.

-Önkoşul, yürürlükteki Anayasanın üstünlüğüne  saygıyı istemek: parti genel başkanlığından çekilmek, yargı sürecine (öncesi/esnası/sonrası) müdahaleden kaçınmak, TBMM’ye talimat vermemek vb.

-Anayasal düzlemde ise, 2017 değişikliğinde getirilen ve demokratik hukuk devleti ilkelerine aykırı olan maddelerin ayıklanması  için somut öneriler ortaya koymak.

-Nihayet, DHD anayasası  hedefi ve yol haritasını  kararlı ve somut biçimde  belirlemek.

 

İbrahim Ö. Kaboğlu (BirGün, 4 Şubat 2021)

Yoruma kapalı.