KOLLUK: KORUMAK İÇİN Mİ, SALDIRI İÇİN Mİ?

KOLLUK: KORUMAK İÇİN Mİ, SALDIRI İÇİN Mİ?

Geçen haftaki yazımda, Taksim’i 1 Mayıs anmasına yasaklamanın, Anayasa’ya ve insan hakları uluslararası hukukuna aykırı olduğunu ve suç oluşturduğunu vurgulamıştım. Ne var ki, görünen, siyasal ve idari makamların suç işlemeyi göze aldığı. Bu arada, İstanbul valisi, dün sabah, “alınan istihbari” bilgiler ve güvenlik gerekçesiyle Taksim’e izin verilmeyeceğini açıkladı. Kolluk güçleri de, operasyonlara başlamış…

Şu açık çelişkiye bakın: İstanbul Valisi, geçen Pazar CNNTürk’teki söyleşisinde, hiçbir hukuki gerekçe kullanmaksızın toplantı için Taksim yerine Yenikapı’yı, basın açıklaması için ise, Gezi parkını değil, Galatasaray Lisesi önünü gösterdi. 1 Mayıs anmasına katılanları ise, “marjinal gruplar” olarak nitelendirdi… Kamu güvenliği ve kamu düzeni gibi kavramları kullanmadı bile. (Mantık çelişkisine girmiyorum: basın açıklaması için, “daha etkili mekan” nitelemesine karşın, gösteri ve toplanma (Yenikapı) için, tam tersi görüş savunuldu!?)

“İstihbarî bilgi ne?”

Gerekçe ise, dün sabah üretildi. Herhalde, Gezi için yaptığı çok gecikmeli ve ürkek özeleştiri ışığında; “ne yapıyoruz biz, yasakçı tavrın hukuki bir temeli yok; en azından bir gerekçe üretmek gerekir; aksi halde, hesap vermek gerekebilir” kaygısı sonucu olsa gerek, dün sabah İstanbul Emniyet Müdürü eşliğinde dillendirilen, “alınan istihbari bilgiler” söylemi ile 1970’li yıllara geri dönüş yapıldı.

Yasakçı kararı teyit mi?

-Anayasa Mahkemesi (AYM): iç başvuru yolları tüketilmediği gerekçesiyle red kararı,

-MHP Genel Başkanı : “Taksim 1 Mayıs meydanı değil” açıklaması.

-Cumhurbaşkanı: “gözetme yetkisi” ve suskunluğu…

-1 Mayıs, için Taksim yasağı, AYM’nin bireysel başvuruyu kabul edilebilir kararında başvuru yollarının aranmasına gerek bırakmayacak tipik örnek oluşturmakta. Ne var ki, 1 Mayıs’a bir gün kala, Anayasa Mahkemesi, başvuru yollarının tüketilmediği gerekçesiyle red kararı verdi. ( Twitter kararı ile AYM, “anayasal denge ve denetleme düzeneğini işletmeye başladı” umudunun filizlendiği bir sırada 1 Mayıs’a red kararı, hayra alamet olmasa gerek. Bu arada, MİT Kanunu, AYM için ciddi bir sınav oluşturacak…)

-“Taksim 1 Mayıs meydanı” değil, açıklaması yapıldı aynı gün: MHP Genel Başkanı acaba Avrupa Mahkemesi (İHAM) kararından habersiz mi? Yoksa, çok dar zamanlarda AKP’ye vermiş olduğu destekler dizisinde mi yer alıyor bu açıklaması da?

-Cumhurbaşkanı, “Anayasanın uygulanması, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetme” yetkisini (Any., md.104) ne zaman kullanacak? 1 Mayıs zehir edildikten sonra mı üzüntülerini belirtecek?

MİT devrede mi?

İstanbul valisinin “istihbari bilgiler” çıkışı ile Milli İstihbarat Teşkilatı’nın yeni dönemi arasında bir ilişki var mı?

Vali, güvenliği tehdit eden öğelerin neler olduğunu ve bunları kaldırmak için alınan önlemleri açıklama yükümlülüğü altında. Emekçileri üç gün önce “marjinal gruplar” olarak niteleyen vali, göstericilere kimlerin saldıracağını da açıklamak durumunda. “Makbul gruplar” mı mesela?

“Olağan devriye” olarak nitelendirdiği, 39 bin kolluk gücü ve 50 TOMA, yürüyüş ve toplantı yapan gruba dışarıdan gelebilecek olası saldırıları önlemek için yeterli değil mi?

Koruyacak mı, saldıracak mı?

Anlaşılan, 30 Nisanı 1 Mayısa bağlayan gece, yeni operasyon alanı genişletilecek; 1 Mayıs sabahı ise, her türlü provakasyona açık bir ortam yaratılacak…

Sorunun özü şu: 39 bin polis, Taksim meydanı ve çevresinde yürüyüş ve anma yapacak gruplara olası saldırıları önlemek için mi kullanılacak; yoksa, tam tersine, “Emekçi Bayramı”nın kutlanmasını bastırmak için mi kullanılacak?

İlkini yaparsa, Vali ve Emniyet Müdürü, Anayasal görev ve sorumluluğunu yerine getirmiş olacak; eğer tersini yapıp, onbinlerce polisi yüzbinlerce emekçinin üstüne sürerse, her ikisi de “insanlık suçu” işlemiş olacak. Bu durumda yargılama süreci için gerekli hukuki başvuru yolları harekete geçirilecek…

Gelişme ve barış hakkı için…

Her dakikada iş kazası ve her saat bir ölümün olmadığı, taşeronun ölüm saçmadığı, iş sağlığı ve iş güvenliğinin sağlandığı, işçilerin de düşünce, gösteri ve toplanma ile örgütlenme özgürlüğü güvenceleri doğrultusunda demokratik muhalefet haklarını kullanabildiği, “barış ve gelişme hakkı” yolunda nice bayramlara…

Yoruma kapalı.