KURUCU ERK SÜRECİ: EYLEM, KURUM, KURAL (Zedeleyenler ve sahiplenenler)

KURUCU ERK SÜRECİ: EYLEM, KURUM, KURAL (Zedeleyenler ve sahiplenenler)

19 Mayıs 2019

23 Nisan 1920

20 Ocak 1921

Bu üç büyük tarih, Kurtuluş ve Kuruluş üçgeni: hareket (eylem), kurum(örgüt) ve kural (anayasa).

Kuşkusuz, 19 Mayıs’tan 23 Nisan’a giden yol, eylemle sınırlı değil: kongreler, kurumsallaşma sürecinde kuralların ortaya çıkması aynı zamanda..

23 Nisan da, sadece TBMM kuruluşu değil: TBMM’nin Suret-i Teşekkülü Hakkında Heyet-i Umumiye Kararı (Karar No:1).

20 Ocak Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 19 Mayısla başlayan eylemler dizisi sonucunda kurulan TBMM’nin hazırladığı ve yürürlüğe koyduğu Anayasa.

 

ASLİ KURUCU ERK

Kurucu erk bakımından Türkiye, karşılaştırmalı anayasa hukukunda özgün bir yer tutar. Şöyle ki; Kuruluş ve Kurtuluş sürecinde 1920 Meclisi,  egemenliğin dışa dönük (bağımsızlık) ve içe dönük (Devleti Anayasa yoluyla kurmak) yönünü birlikte yürüttü. Bu bakımdan, “Devlet anayasa ile doğar ve anayasa ile yaşar” deyişi,  1920 Meclisi’nin hazırladığı 1921 Anayasası yoluyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile özdeşleşme sürecini ve sonraki dönemi çok iyi yansıtır.

 

SİYASAL MÜNAVEBE YOLUNU AÇAN PARTİ

Cumhuriyet’in sacayağını oluşturan bu üç büyük tarihi izleyen yıllardaki köklü dönüm eşikleri ardından “demokrasiye geçiş” dönemi pek anlamlı. CHP, 27 yıllık tek parti iktidarı sırasında ve özellikle Atatürk döneminde çok partili siyasal yaşama geçmeyi çok kez denedi.

14 Mayıs 1950’de CHP-DP arasında gerçekleşen siyasal iktidarın eldeğiştirme süreci, dünya demokrasi tarihine geçti.

 

…KAPATMAYA ÇALIŞAN PARTİ

Dahası CHP, 2003’te de Sn. Erdoğan’ın TBMM’ye girişini sağladı.

Eğer bir erken seçim seçeneği kullanılmaz ise, Erdoğan’ın görev süresi Haziran 2023’te sona erecek. Anayasa gereği 3. Kez aday olamayacak. Cumhuriyet tarihinde ilk kez, bir kişi 20 yıl süreyle yönetmiş olacak.

AKP iktidarında şu eğilim hep belirgin oldu: siyasal münavebe yollarını zorlaştırmak veya tıkamak. Son on yıldan kesitler:

-2011’de çıkarılan bir dizi KHK ile çok sayıda yetki merkeze kaydırılarak, Devlet ve hukuk yapısı bozuldu.

-Haziran 2015’te seçimlerini kaybedince, Anadolu’nun kan gölüne dönmesi pahasına, Hükümet kurdurmayarak seçimleri yineledi.

-Kan izleri silinmeden  yapılan 15 Temmuz kanlı darbe girişimini fırsata çevirdi:

2017 Anayasa değişiklik ile Devlet yönetimi üzerinde 150 yılda oluşan anayasal ve siyasal kavram, kural ve kurumları sildi.

-2019 seçimlerinde kaybettiği büyükşehir belediye yönetimleri üzerindeki Anayasa dışı uygulamalarını,  Covid-19’un neden olduğu “sağlık olağanüstü hali” fırsata çevirerek yerel demokrasiyi yok etme çabasında.

-Anayasal unvanları kullanarak covid-19 önlemleri üzerine ulusa seslendiği bir sırada, başta CHP gelmek üzere yürütme politikalarını desteklemeyen siyasal partileri vatana ihanetle suçlamayı alışkanlık haline getirdi.

-Başta barolar gelmek üzere kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluş yönetimlerini susturma ve demokratik birimleri kaldırma sürecini başlattı.

-Bu amaçla, Diyanet İşleri Başkanı’nın anayasal düzeni yadsıyan konuşmasını sahiplenerek (savcıları da harekete geçirip) “yasama talimatı”! verdi; dünyevi ve uhrevi hukuk önündeki tercihini de ortaya koymuş oldu

– İş Bankası operasyonu ile, denetim dışı Varlık Fonuna para aktarmayı ve Atatürk’ün  iradesine dayanan mirası –genellikle olduğu gibi- silmeyi amaçlıyor.

 

TABAN TABANA ZIT İKİ PARTİ

Kişisel iktidar yoğunlaşmasında kurumsal-ülkesel-finansal merkezileşme açık: Yasama ve yürütme ötesinde yerel ve demokratik yönetimler, finans kuruluşları üzerinde kurulan ve genişletilmek istenen vesayetin ortak hedefi, siyasal münavebe yolunu kapatmak. Özetle; CHP tek partiden çok partili döneme geçişi sağladı; AKP ise, 70 yıllık çok partili dönemin tekelci  partisi olma çabasında.

100 yıl önceki asli, güçlü ve özgün kurucu iradeyi zedeleyenler ile kurucu değerlere dönüşü meşru, haklı ve gerekli görenler arasındaki mücadele, giderek ivme kazanacak.

 

İbrahim Ö. Kaboğlu (BirGün, 21 Mayıs 2020)

Yoruma kapalı.