MAHPUSLARIN YAŞAM HAKKI, DEVLET GÜVENCE VE SORUMLULUĞU ALTINDA

MAHPUSLARIN YAŞAM HAKKI, DEVLET GÜVENCE VE SORUMLULUĞU ALTINDA

Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir”.

Savaş ortamında bile, “kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz” .

Cumhurbaşkanı, “Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletir veya kaldırır” .

TBMM, “üye tamsayısının  beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilan” kararı verir (Anayasa’dan alıntılar).

 

HERKES/HER ZAMAN/HER YERDE

Yaşam hakkı,  insan haklarının sert çekirdeği olarak en temel hak: herkes için, her zaman ve her yerde saygı görmeli, korunmalı ve bu amaçla önlemler alınmalı.

Devlet, insan yaşamına saygı gösterme ötesinde yaşamı korur ve bu yönde olumlu önlemler alır.  Bu üçlü yükümlülük, mahpuslar karşısında özgür insanlara göre artmakta ve özgül önlemleri gerekli kılmakta.

Covid-19’un insanlığı tehdit edici bir boyuta ulaştığı ortamda Devlet, mahpusların yaşam hakkını koruyamaz; çünkü özgür insanların yaşamını korumada çaresiz kalan yetkililere göre önlem, “evde kalmak” ve mesafeli özel yaşam.

Mahpusların yaşam hakkını özel olarak korumakla yükümlü olan Devlet, “mahpus mesafesi koyun” deme konumunda olmadığına göre, Anayasal yetkileri kullanarak özgül önlemler almalı.

 

TUTUKLULAR SERBEST …

Tutuksuz yargılama ilkesinin Anayasa md.19’a sistematik olarak aykırılık nedeniyle ihlal edildiği,  bakanlarca da kabul edildiğine göre, ağır cezalı suçüstü halleri dışında bütün tutuklular serbest bırakılmalı; yargılama tutuksuz olarak yapılmalı.

 

“FİKİR SUÇU”  MAĞDURLARI SERBEST …

Çeşitli meslek mensupları, insan hakları savunucuları ve fikir emekçileri serbest bırakılmalı. Yönetimden sorumlu kişilere yöneltilen eleştiriler başta gelmek üzere, söz, yazı, konuşma vb. ifadeler yüzünden değil sadece, söylenmeyen sözler veya niyet sorgulaması sonucu yüzlerce kişinin tutuklu olduğu dikkate alınırsa, bu gereklilik daha iyi anlaşılır.

 

ŞİDDETE BAŞVURMAMIŞ OLANLAR

Terör tanımının fazla geniş ve belirsizliği de, kronik sorunlarından biri Bu konuda, mevzuatı iyileştirmek için atılan adımlar ve bu yöndeki siyasal irade, bu görüşü teyit ediyor. Uygulama, ifade özgürlüğü-terörist nitelemesi bitişikliğine kadar kayabildiği gibi, muhalif olmak, kimi zaman “terörist” yaftası için yeterli olabilmekte. Bu nedenle, “terör suçlusu” siyasal mahpuslar için en nesnel ölçüt,  şiddet ve/ya silah kullanımı olmalı. Bunların dışında kalanlar tahliye olmalı.

 

İNFAZ İNDİRİMİ Mİ, AF MI?

Bu üç kategoriyi ilke olarak dışlayan veya kasten adam öldürme kategorisine koyan öneriler, tam tersine,  cinsel suç işleyenler  ve uyuşturucu suçluları için, indirim adı altında bir tür “özel af” öngörüyor.

Böylece,  bir Anayasa hükmü (md.87) dolanılarak, bir başka Anayasa hükmü (md.10) ihlal ediliyor: eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı.

 

MAHPUS MESAFESİ İÇİN

Devletin güçlendirilmiş yükümlülüğü, mahpusların seyreltilmesini gerekli kılıyor. Bu amaçla;

-CB, Anayasa gereği, belli mahpus kategorisinin serbest kalmasını sağlamalı.

-TBMM, sayılan mahpus kategorilerine öncelik tanıyarak hapishaneleri seyreltmeli.

-Diğer mahpus kategorileri için infaz indiriminden denetimli serbestliğe kadar farklı infaz tarzları uygulamalı.

-Bütün bunlar için ölçüt alınması gereken, hukuken sapma yapılamayan  “yaşam hakkı”.

-Böylece, indirim veya denetimli serbestlik dışında kalanlar da, gerekli sağlık hizmetleri eşliğinde mahpus mesafesi yoluyla, yaşam haklarının korunmasında eşitlik ilkesinden yararlanmış olur.

-Eğer bunlar yapılmaz ise, her mahpus ölümü, sorumluluk ilkesini beraberinde getirir.

-Uğurlama törenleri yasaklamak yetmez; asker alma işlemleri de durdurulmalı. Kışlalardaki sıkışma da, covid-19’un bulaşmasını kamçılayabilir. Burada da her ölüm, sorumluluğu beraberinde getirir.

Sonuç olarak, infazda iyileştirme adına AKP’nin gündeme getirdiği  ve MHP’nin desteklediği yasa öneri taslağının adalet ve eşitlik gerekleri doğrultusunda düzeltilmesi için CHP/HDP ve İYİ Parti, uyanık ve dayanışma içinde olmalı.

İbrahim Ö. Kaboğlu  (BirGün, 26 Mart 2020)

Yoruma kapalı.