MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ANAYASA HUKUKU AÇILIŞ DERSİ METNİ

MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ANAYASA HUKUKU AÇILIŞ DERSİ METNİ

ÜNİVERSİTEYE HOŞGELDİNİZ!

Sevgili Öğrenciler,

Anayasa Hukuku Anabilim Dalı olarak, Anayasa Hukuku derslerini birlikte işleyeceğiz. Derslere başlarken ve sizlerle tanışırken, önce üniversite öğrenimi, sonra anayasa hukuku dersleri üzerine bazı ön bilgiler vermeyi ve açıklamalar yapmayı yararlı ve gerekli gördüm.

Lise ile üniversite öğrenimi/öğretimi arasındaki farklardan biri şu: Lisede branşlaşma olsa da, genel bir eğitim söz konusu. Üniversitede ise, belli bir mesleğe, belli bir disipline yönelik program ve yetişme (formasyon) süreci ön planda. Bu bakımdan, yükseköğretimde genelden belli alanlara kayma ve belli bir disiplinde uzmanlaşma var. Bu, öğrenciler lehine bir durum.

Yine, lise ortamında ders düzenine ve disipline ilişkin kurallar çok belirgin. Kuşkusuz, üniversitede de kurallar geçerli olmakla birlikte, özgürlük ortamı da üniversite ile özdeş bir kavram.

Araştırma ve bilim özgürlüğü dediğimiz zaman, akla ilk gelen üniversite ortamıdır. Bununla anlatmak istediğim, mutlak serbestlik ortamı değildir. Tam tersine, bilim ve araştırma özgürlüğü, sorumlulukları da beraberinde getirir. Burada belirleyici olan, dışarıdan müdahalenin olmamasıdır.

Bu kural, farklı biçimlerde de olsa, öğrenciler için olduğu kadar, öğretim üyeleri için de geçerlidir.

Öğrenciler, öğrenci olmaktan kaynaklanan ödev ve görevlerini, özgür bir ortamda ve ancak sorumluluk bilinci içerisinde yerine getirir.

Öğretim üyeleri de, hak ve yetkilerini, görev ve sorumluluk anlayışı çerçevesinde yerine getirir. Öğretim üyeleri için, bilimsel yöntem esastır. Öğretim üyesinin amacı, öğrencileri, bu yöntemle geleceğe en iyi şekilde hazırlamaya çalışmak olmalıdır.

Öğrenciler için ise, temel amaç, bilimsel düşünceye giden yolları öğrenmektir. Üniversite öğretiminde, düşünce özgürlüğü, sorgulama kültürü ve kuşkulanma geleneği esastır.

Bunlar, üniversite ortamının amaçlarını da ortaya koyar. Üniversite, bir yandan topluma ve insanlığa ilişkin bilimsel verileri ortaya koymak; öbür taraftan, kendisi için geçerli hukukî düzenlemelere göre hareket etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, bir yandan bilim dünyası gereklerine yanıt vermek durumunda, öte yandan, siyasal iktidarla çatışmaya girmeyi göze almak durumundadır. İşte bu nedenle, üniversiteler, demokratik devletlerde özerk yapıda kuruluşlar olarak örgütlenmiştir. Siyasal iktidarın güdümü dışında olmanın anlamı, bilim ve araştırma özgürlüğünün sınırlarının bulunmayacağı anlamına gelmemektedir. Ne var ki, bu sınırları belirleyecek olan da, yine bilimsel çalışma ilkeleridir.

Belirttiklerim, fen veya sosyal bilimler olsun, bütün dallar için geçerlidir. Hukuka gelince, bir sosyal bilim disiplini olarak, genel ilkelere tâbi olduğu gibi, kendine özgü nitelikleri de vardır. Burada, ezber bilgiden çok, muhakeme gücüne dayalı bir mantık süreci öne çıkmaktadır. Haklı olanı ortaya çıkarmak, gerçeği bulmak ve adalete ulaşmak için, sadece engin hukuk bilgileriyle donamış olmak yetmez. Bilgiyi aşan birtakım özelliklere sahip olmak gerekir: Dürüstlük, tarafsızlık, çok yönlülük gibi. Bu özellikler ile, hukuk bilgisi ve hukukun genel ilkeleri bir araya getirilebildiği ölçüde, hukukçu olunabilir.

Bu özellikleri kişiliğinde toplayan gençleri yetiştirebilmek için, öğretim üyeleri olarak bizlerin çok çaba göstermesi gerekmektedir. Derslerde, ele aldığımız konuyu, sorunu ve olayları çok yönlü olarak irdelemek ve değerlendirmek esastır. Hukuk, problem çözmektir. Çözüm tarzı tek olsaydı, zaten problem olmazdı. Bu nedenle çözüm yolları, hukukta yorumun önemini gündeme getirmektedir.

Şimdi, biraz daha özele, konumuz olan anayasa hukukuna gelecek olursak, hemen belirtmeliyim ki, hukuk disiplini için değindiğim özellikler, anayasa için de geçerlidir. Ama, Anayasa Hukukunun kendine özgü artı nitelikleri bulunmaktadır.

Burada, Anayasa Hukukunun diğer hukuk disiplinleri karşısındaki konumuna girecek değilim. Onları, nasılsa derslerde göreceğiz. Ama biraz, anayasa hukuku konuları ışığında öğretici ve öğrencinin konumuna değinmek istiyorum.

Anayasa hukuku konuları, devlet (siyasal iktidar) ve insan (haklar ve özgürlükler) eksenine dayanır.

İlk konu açısından, Anayasa hukuku ile siyaset bilimi konuları büyük ölçüde kesişir. Bunun merkezinde siyasal iktidar ve siyasal aktörler yer alır. Gerçi, her iki disiplinin yöntemi birbirinden farklıdır. Anayasa hukuku, olması gerekeni belirler/öngörür; siyaset bilimi ise, olan durumu gözler ve inceler. Neden ve sonuçları ortaya koyar.

Mesela, yasa yapımında Anayasa madde 13, yasama organının hangi ölçütlere uygun davranacağını belirtir: demokratik toplum düzeni gerekleri, hakkın özüne dokunmama ve ölçülülük ilkesine uygunluk, gibi.

Yine, Anayasa md. 138, yasama ve yürütme organlarının yargısal karar sürecine müdahale yasağını koyar.

Bunlar, Anayasa Hukuku açısından uyulması gereken kurallardır. Anayasa pratiği ve/ya siyaset bilimi, bunlara uyulup uyulmadığını, uyulmuyor ise, bunların nedenlerini ortaya koyar.

Anayasa hukuku öğretisi ise, bunları eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirir.

Burada, iki durumu birbirine karıştırmamak gerekir. Anayasa hukuku alanında çalışan bir uzman, siyasal olayları değerlendirirken ve eleştirirken, kendini siyasal aktörlerin yerine koymaz.

Kuşkusuz, anayasacı kişisel siyasal eğilimlere ve aidiyetlere sahip olabilir; ancak, bu özelliği, kendisini, siyasal iktidar sahipleri veya onların karşısında yer alan siyasal güçlere göre konumlandıracağı anlamına gelmez. Bilim insanı olarak anayasacı, ne onların yanında, ne de onların karşısındadır. Öyle olsaydı eğer, bilimsel çalışma ve uzmanlığın bir anlamı kalmazdı.

Kısacası, anayasacı, ağırlıklı olarak siyasal nitelikli konuları inceler ve öğrencilerine aktarır; ama asla, siyasal aktörlerle bütünleşmez. Bu, bilimsel yöntemin olduğu kadar, bilim ahlâkının da bir gereğidir.

Bu çerçevede, son olarak değinmekte yarar var ki, anayasa hukuku sorunlarının çözüm yolu tek değil, birden çok çözüm tarzı vardır. Çözüm tarzını belirleyen ise, siyasal eğilim değil, başvurulan yorum yöntemi ve kullanılan gerekçedir. Şu halde, farklılaşmayı açıklayan, yorum ve gerekçe sözcükleridir.

Bu nedenle, öğrenciler, öğretim üyelerinin tarafsızlığına ve kendilerini eşit işleme tabi tutacaklarına inanmalı ve güvenmelidirler. Zaten, diğer hukuk disiplinleri gibi, -siyasal öğeleri ağır basmakla birlikte- anayasa da haydi haydi, hukukun genel ilkeleri çerçevesinde ele alınan ve anlatılan bir daldır. Bu dalın öğretim üyeleri, öğrencilere, özümsemiş oldukları bu ilkeler doğrultusunda davranılması gerektiği bilincindedirler. Bundan, geleceğin hukukçusu olacak olan hiçbir öğrencimizin kuşku duymaması gerekir.

Derslerin düzeni üzerine, şunu da şimdiden belirtmekte yarar var ki, anayasa hukuku dersleri hiçbir zaman ve hiçbir şekilde aksamaz. Bir öğretim üyesinin beklenmedik bir mazereti çıkarsa, onun yerine kürsü arkadaşı derse girer.

Zaten, biz derslerimizi elden geldiğince kolektif olarak yürütmekteyiz. Her şubeye üç öğretim elemanı girmekte, ama buna karşın bir terslik olması durumunda, diğer şubeye giren öğretim üyesi hemen yardıma koşmaktadır.

Bugün bu dersi, Anayasa hukuku anabilim dalında görev yapan bütün öğretim elemanlarının katılımıyla yapıyor olmamız, tanışma amacı yanı sıra, dersleri kolektif işleme geleneğimiz hakkında bilgi vermektir. Aynı zamanda, şubenize girmiyor olsa da, her öğretim üye veya yardımcısının sizlere yardıma hazır oldukları anlamına gelmektedir.

Bu vesileyle, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyeleri ve yardımcılarıyla sizleri tanıştırmaktan mutluluk duyduğumu belirtir, Anayasa Hukuku ve diğer derslerinizde içten başarılar dilerim.

Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu

Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı

Açılış Dersi

Haydarpaşa, 22 Eylül 2011

Yoruma kapalı.