MGK, AKP SOPASI MI?

MGK, AKP SOPASI MI?

Millî Güvenlik Kurulu; Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili alınan tavsiye kararları ve gerekli koordinasyonunun sağlanması konusundaki görüşlerini Cumhurbaşkanına bildirir. Kurulun, Devletin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin korunması hususunda alınmasını zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar Cumhurbaşkannca değerlendirilir” (md.118).

 “Ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında Cumhurbaşkanına istişarî nitelikte görüş bildirmek amacıyla Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulur.” (md.166). Konsey’in amacı

İki anayasal kurum: ilki 60 yıllık; ikincisi 11 yıllık.

Milli Güvenlik Kurulu (MGK), 1961, 1971, 1982 ve 2001 olmak üzere dört kez anayasal düzenleme konusu olmuşsa da, hiçbirinde icrai (uygulanabilir) nitelikte karar alma yetkisine sahip olmadı; Anayasa’nın çizdiği çerçevede danışma niteliğini hep sürdürdü.

Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK) ise, “Ekonomik ve Sosyal Konseyin Kuruluşu, Çalışma Esas ve Yöntemleri Hakkında Kanun” (4641 sy./11.4.2001) ile kuruldu; 2010’da  Anayasa güvencesine kavuşturuldu. Buna karşılık, 12 yıldır hiç toplanmadı. Yasal düzenleme öncesi ve sonrası, danışma niteliğindeki Konseyi Hükümetler sürekli toplarken, anayalaşmasına öncülük edenler askıya aldı.

 

SÖYLEM VE EYLEM ZITLAŞMASI

AKP, bir yandan, askeri vesayetten sürekli  yakınarak, 28 Şubat 1997 MGK bildirisinden kuşaklar ötesi mağduriyet ürettiği halde, MGK’yi en çok, ama Anayasa dışı kullanan parti.

Öte yandan, kendisine anayasal düzenleme sağladığı ESK’yi 12 yıldır hiç toplamayan bir parti ve yönetimi.

Her iki kuruma ilişkin  söylem ve eylem  bakımından  asıl çelişki şu:

Parti ve kişi politikalarına alet edilen MGK, anayasal görev ve yetki alanı dışına çıkarıldı.

Anayasal kurum olarak düzenlenen ESK, ülke derin bir iktisadi bunalıma sürüklendiği halde hiç işletilmedi.

 

İSTİSMARCI ARAÇSALLAŞTIRMA

MGK, icrai karar alma yetkisi bulunmadığı halde, OHAL KHK’lerinde ve sonrası yasal düzenlemelerde kullanıldı. Şimdi ise, iktisadi iflasa karşı Anayasa dışı baskılar yolunda kullanılıyor.

AKP Hükümeti, “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum ve grup üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı…” şeklinde MGK’ye sahip olmadığı “sözde yetki” yüklenilerek  OHAL KHK’leri yoluyla onbinlerce kamu görevlisi için  “sivil ölüm” fermanları çıkardı.

OHAL sona erdikten sonra, Cumhur İttifakı, benzer düzenlemeleri yasalarda yapmaya başladı. Anayasa Mahkemesi, 7151, 7190 ve 7194 sayılı yasalarda, MGK aracılığıyla, AKP-MHP’li olmayanları  kamudan “temizleme”! olanağı veren keyfi düzenlemeleri iptal etti. (OHAL KHK-667 ve sonrasında çıkarılan toplam 30 KHK’nin olduğu mağduriyetlerin yarattığı sorumluluklar, ayrıca ele alınmalı).

ESK DEĞİL, MGK

Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBYDBY), bu kez, Türkiye’yi içine sürüklediği derin iktisadi bunalım ve yoksulluk sarmalında, üreticileri  ve emekçileri, Anayasa gereği (ESK) olduğu halde, dinlemek yerine MGK’yi yeniden devreye soktu:

Türkiye’nin inşa ettiği sağlam altyapı üzerinde, hedeflerine uygun şekilde yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı ekonomi politikalarını hayata geçirme sürecinde karşılaştığı ve karşılaşabileceği sınamalar ve tehditler değerlendirilmiş, Cumhuriyetimizi 100. Yılına her alanda olduğu gibi iktisadi olarak da güçlü şekilde ulaşma kararlılığı teyit edilmiştir” (MGK, 25.11.21).

Anayasa düzenlemesi ile hiçbir ilişkisi bulunmayan bu bildiri, PBYDBY’nin  sandık yoluyla iktidarın eldeğiştirmesini engellemek için silahlı kuvvetleri de kullanma niyetinin dışavurumudur.

Sonuç olarak,  kurul halinde bütün siyasal karar düzeneklerini “temizleyen” AKP ve Başkanı’nın, anayasal düzenlemesine öncülük ettiği halde danışma birimini de askıya  alarak, bunun yerine MGK’yi, “beka sopası” olarak kullanmada girdiği yol, demokratik Cumhuriyetçiler için son uyarı niteliği taşımalıdır.

İbrahim Ö. Kaboğlu (9 Aralık 2021, BirGün)

Yoruma kapalı.