“ MGK ne işe yarar? ”

- Devamı için tıklayınız -

Son bir haftaya damgasını vuran olayların düğüm noktası, yine sivil-asker iktidar çekişmesi. Konuyla ilgili anayasal düzenlemenin üç halkası da, Türkiye’nin gündemini kapladı:

• Geçici 15. madde,

• Askeri mahkemelerin görev ve yetki alanı (m.145)

• Milli Güvenlik Kurulu (MGK) düzenlemesi (m.118).

Gerçi, genel olarak iktidar ekseninde yazılan 1982 Anayasası, sadece askerlerin değil, Yürütme ve idarenin de yetki alanını, hukuk devleti sınırlarının çok ötesine geçirdi. Bu nedenle, askere özgü anayasal statü yeniden düzenlense de, rejim demokratikleşemez. Çünkü sorun, bir hukuk devleti sorunu. Ne var ki, Anayasa’nın bütünüyle yenilenmesi de, çözüm için yeterli olmaz. Zira, bu aynı zamanda bir demokratik kültür sorunu… Bu yazı, değinilen üç konu ile sınırlı:

GEÇİCİ OLANIN KALICILIĞI MI?

Yirmi yıl boyunca Geçici m.15 konuşuldu. Bir süre unutuldu, şimdi yine gündeme yerleşti. Bunun nedeni, maddenin ikili düzenlemesi:

• 12 Eylül dönemi yöneticileri, “her türlü karar ve tasarruflarından dolayı”, cezai, mali ve hukuki sorumluluktan bağışık tutuldu (fıkra 1 ve 2).

• 12 Eylül mevzuatı, anayasal denetim dışı tutuldu (f.3).

Anayasa Mahkemesi (AYM), denetim yasağını yorum yoluyla aşma olanağını kullanmadı. Hatta, 1995 Anayasa değişikliği alanına giren yasalar üzerinde bile, AYM denetim yolunu açmaktan kaçındı. 12 Eylül mevzuatına karşı denetim yolu, ancak 2001’de 3. fıkra kaldırılmakla açılabildi.

1995’te yeterli oy sağlanamadığından denetim yasağını kaldırmak için 2001’i bekleyen TBMM, yöneticilerin sorumluluk alanını, -anayasa değişiklikleri sırasında- “rüşvet, irtikap ve hırsızlık gibi suçlarla sınırlı olarak bile” daraltamadı.

Şimdi sorun, K. Evren’in yargılanması ile özdeş gibi gösteriliyor. Hayır, bir dönem yargılanacak. Sonuçta, 12 Eylül mağdurlarına, devletin ve sorumluların edimde bulunması ile sonuçlanacak yeni bir döneme girilecek.

Gerçi bunun için Geçici 15’in kalan kısmının kaldırılmasını beklemeye gerek yok. Bu düzenleme, yargı yorumu yoluyla aşılabilir. Ne var ki, bu yönde girişimde bulunanlar bile, sistem dışına çıkarıldı. Savcı S. Kayasu, bunun kanıtı. Bu nedenle, Geçici 15 TBMM tarafından kaldırılsa da, yargı yoluyla hesaplaşmak zor görünüyor. Kaldırma söylemine uygun bir siyasal iradenin bulunmadığı ise, yargıyı tamamlayan bir tablo…

ASKERİ YARGI YETKİSİ NASIL DARALTILIR?

Yargıtay ve İdare Mahkemesi olarak askeri yüksek yargı, Yargıtay ve Danıştay’a bağlanmalı. Bunu öneririz hep. İlk derece olarak askeri mahkemelerin de görev ve yetki alanı daraltılmalı; siviller askeri yargıda yargılanmamalı. Görev ve yetki alanını oldukça geniş tutan 145. md., aslında asker kişiler için “sivil” yargıyı tamamen dışlamıyor. Sorun, esasen “sivil” kişilerin askeri mahkemede yargılanmasından kaynaklanıyor. Bu nedenle, askeri yargının görev ve yetki alanı, md.nin yeniden yazımıyla somutlaştırılmalı ve daraltılmalı.

Bir haftadır, ülkeyi -her zamanki gibi- iki kampa bölen “gece yarısı sonrası” yasal düzenleme, hedef olarak savunulabilir; ne var ki, anayasaya uygunluk sorunu açık…

MKG: DEMOKRATİK İSTİKRARIN SUBABI MI?

Son elli yıllık anayasal tarihte 1982-2001 dönemi, MGK için “altın çağ” olarak nitelenebilir. 2001 değişikliğinde ne oldu? Oluşumu, hükümet üyeleri lehine genişletildi; yetki ve görev tanımında Kurul’un danışma özelliği belirginleşti. Ama görev ve yetki alanına dokunulmadı. Oysa asıl yapılması gereken, “milli güvenlik” yerine “milli savunma” kavramıyla, görev ve yetki alanının daraltılması olmalıydı.

Her şeye rağmen, demokratik olmasa da anayasal birim olarak MGK, sivil ve askerlerin diyalog mekânı olarak, rejimin olağanlaşmasına katkıda bulunabilirdi. Bu anlamda, bir tür demokrasi supabı işlevini görebilirdi. Tam tersine, zaman zaman kriz üretme merkezine dönüştü. Dahası, görev ve yetki alanına giren birçok konu, üyelerince Kurul dışında uluorta konuşulmaya devam edildi. Mesela Erdoğan-Büyükanıt görüşmesi, MGK yerine neden Dolmabahçe Sarayı’nda yapıldı?

Son bir hafta: GK Başkanı Başbuğ’un basın toplantısı, Başbakan-Başbuğ görüşmesi, MGK toplantısını izleyen saatlerde daraltılmış zirve… Bunlar, MGK görev ve yetki alanına girmiyor mu? Yanıt evetse, bunları görüşme yeri MGK; yanıt hayır ise, sivil-asker, Anayasa dışı davranış ve eylemler içerisinde.

SOYKIRIM MI, SİVAS KIRIMI MI?

Özet: Geçici 15 aşılabilirdi, ama hayır! dedik. Md.145, yasa ile aşılmaya çalışılıyor. MGK: üyeleri, md. 118’e bile uymuyor. İktidar kavgası, anayasa dışı mekânlara kaymış bulunuyor.

Sonuç: Çok iktidar eşit çok kavga, ama daha az özgürlük. Nitekim, devre dışı bırakılan MGK’nin gücü, ancak basın özgürlüğüne yetebiliyor…

Soru: Hiç uyuşma alanı yok mu? İktidar kavgası tarafları, “soykırım yok” diyebiliyor; ama 2 Temmuz 1993’te “Sivas kırımı oldu” diyemiyor.

Yoruma kapalı.